Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Aralık '10

 
Kategori
Felsefe
 

Kaygusuz Abdal Üstadımız

Kaygusuz Abdal Üstadımız
 

Sen insanı sorarsan Hak'tan ayrı değildir Sıfatı zat-ı mutlak Hırkası çar pareden...


Söylenceye göre II. Murat dönemidir bindörtyüzlü yıllarda
Kaygusuz Abdalın çağında, yaşananlar..
Hali vakti iyidir, baba malı haktır, helaldir ama bizim Abdalımız “kaygusuz” ya.
Vurur kendini yollara,
Rumeli’yi dolaşır, hacca gider ve Mısırda karar kılıp yayar postu.
Kurduğu tekkenin şeyhidir ve üstadın şanı sarar bütün İslam dünyasını...
Sarar da... onun anlayışı;

“Dost senin yüzünden özge
Ben kıble-i can bilmezem
Pirin hüsnünü severim
Bir gayrı iman bilmezem
” dir.

Biraz da Ömer Hayyam abimiz gibidir isyanı.
Geri kalmaz sorgulamaktan Yaratıcıyı.
Şimdi ben dahi demekten korkarım onun dediklerini,
“Olgunlar” anlar da, “hamlar” bana kızar diye.

“Ademi balçıktan yoğurdun yaptın,
Yapıp da neylersin, bundan sana ne...
Halk ettin insani saldın cihana,
Salıp da neylersin bundan sana ne...”

Bu nedenledir değinmeyişim,
Üstadın bu ince mevzudaki diğer dediklerine.

Söz erbabıdır Üstat, esirgemez lafını.
Bu nedenle Bektaşi deyişlerinin de piri sayılır.
Deyişleri İnsanı ve insanlığı yüceltir, ama gerektiğinde ikaz da eder...

“Sen, özünü bil, nesin
Hak sende, sen kandesin”

Bütün “erdemli sevgi, güzel bilgi” (philos sofia) sahibi filozoflar gibi,
Abimiz de "kendini, arayış gerçeğine" ermiştir.
Antik çağda Delphi Apollo Mabedi girişinde yazan,
”Kendini Bil” (gnothi sauton), deyiminde ifadesini bulan ve o zamandan buyana
Tüm filozofların aramakta oldukları gerçeğe en yalın haliyle yaklaşır üstadımız.

“İnsan nur-ı kadimdir
Hasta değil hekimdir.”
der.

Bu abimizin cinsi latif taifesiyle ilişkisi tam olarak bilinememektedir.
Aşk meşk söylemleri bozar abimizi.
Ama yine de denemiş bazı şeyler... ancak...

“Dedim ey dilber, lebinden, bir buse versen n'ola...
Alnına sapan kayası, ensene tokmak der...”
(eh bundan böyle ben de olsam istemezdim)

Bu taifeye karşı "yuvayı dişi kuş yapar" modundadır Üstat,
Bu yüzdendir yuva yapmayanlara alaycılığı.
Hele hele “bırak dağınık kalsın" felsefesine sığınıp, yan gelip yatmaktan
"Tanrıça Kibele” kılıklı hale gelenlerine de çok bozuktur abimiz.

“Kaygusuz aydır atılmaz, pazara çeksen satılmaz
Soyunup koyna yatılmaz, bir manda çöküp oturur”
(Kibele'ler bana kızmasın, bunu ben demedim)

İlahi aşktır onun yaşadığı.
İnsana değer verir... ancaaak;
Zerdüşt palan vurulmakla eşek, hiç kurtulur mu eşeklikten!.. der de
insan kılıklı, beşpara etmezleri yerden yere vurur.

“Terk etmedim benliği, bilmedim insanlığı
Suretim âdem veli, her huyum eşek gibi”
(bak şimdi yüzümüz kızaracak)

Hele bir de “hamili kart” sahibi olup “yakınımdır”, “hemşerimdir” modunda,
Ahkâm kesme makamına oturan “insanımsılar”,
Üstelik zeka evrimlerini tamamlamamış olduklarına bile bakmadan bir de nutuk atmaya kalktıklarında... çıldırır abimiz.

“Arifler sohbetinde marifet söyleseler
Ben hemen düşünmem, ürürüm köpek gibi”
(eee başka dil de bilmezler zaten).

Çok ileri görüşlüdür Ustamız.
Öyle ki sanki bu günleri görmüş gibi, yüzlerce yıl öncesinde der diyeceğini...
Üstelik bu dedikleri, günümüz politikacıların, bürokratların rüşveti yasallaştırmak amacıyla, düğün adı altında "eniklerine" düzenledikleri törenlere de tam uyar…

“Domuz düğün eylemiş, ayıya kızın vermiş
Maymun sindi getirmiş, kaftan gömlek biçmeğe”

Toplum mühendisliği hobisidir abimizin... bu nedenle sosyal yapı da ilgi alanındadır.
Toplumsal duyarlılığı, işin ehline verilmesini zorunlu görür.
Kendisinden çok sonra gelen ulu büyük abilerimizden olan Neyzen Tevfik ustamızın;

“Asrın yeni bir umdesi var, hak kapanındır.
Söz haykıranın, mantık ise şarlatanındır.”
deyişiyle,
Kaygusuz Abdal üstadımızın deyişi tam olarak örtüşür. (böyle gelmiş böyle gitmekte, yani batı cephesinde yeni bir şey yok)

“Deve hamama girmiş, dana tellallık eder
Su sığırı natır olmuş, nöbet ister çıkmağa”
(vay vatandaşın haline, hamama da gitse olay değişmiyor)

Haaa bu arada biz mi? ne oluyoruz.
Abimiz bizi de unutmamış, bakmış ne gemicikler var ne de sıralı marketler…
Ne de İsviçre bankalarında gizli hesaplar... hatta wikileaks'e konu bile değiliz...
Anlatmış halimizi..

“Bir aksacık karınca, kırk batman tuz yüklenmiş
Gâh yorgalar, gâh seker, şehre gider satmağa”.
(bu biz oluyoruz) …

Neyse.. biz de varamasak bile, yolunda ölürüz…
İnsanlık mabedi yapmak bizim işimiz.
Üstadımızı yorumlamaktan maksadımız;
Sivrisinekten saz anlamı çıkardığını sananlara, yazdıklarımız davul zurna eziyeti olsun diye....
Üstelik ustamız böyle söylüyor, yaptığımız sadece hatırlatmak..

“Yamru yumru söylerim, her sözüm kelek gibi
Ben avare gezerim, sahrada leylek gibi
İşim kalp, sözüm yalan, ben değil, adım filan
Bu halk insana derim, sözümü gerçek gibi”…
(öyle de… anlamamak irsiymiş)

Gerçekten de kaygısızdır Üstadımız.

“Sefil düştüm bu âlemde naçarım
Kıldan köprü yaratmışsın geçerim”


Derken; kaygısızdır, ama asla saygısız değildir.
Cesaretini nerden aldığını da söylemekten gecikmez.

“Âşıklarız, baş oynarız bu yolda
Hâk’ı inkâr eden düşmanımızdır .
Var ey münkir, nice anlarsan anla
Severiz, ışık bizim imanımızdır...”

Üstadımızın isyanı, dileğindendir.
İsyanı; unu, yağı, şekeri olup, helva yapmayan, insanı aç bırakanlaradır.
Dileği duası olur, duası ise amacı...

“Dümdüz bu yaş ovalar her biri boş durmasa
Sulu şeftalisi çok, bin üzümlü bağ olsa”
der.

“Su akar, Türk bakar”,
"Güneş yakar, Türk bakar”,
“Rüzgâr eser Türk bakar”…
Ve... bakar... bakar... biz Türküz, türkü çığırırız modunda,
“Bakkal amca... bakkal amca; suyun var, güneşin var, rüzgarın var,
Ne duruyorsun… enerjini üretsene.. demeye devam ederiz...

Desene, anlayana sivrisinek saz,
Anlamayana Deli ozanlar, Kaygusuz Abdallar, Eşrefler, Neyzenler az…
Biraz da “vuvuzela” mı dayasak acaba kulaklarına…

 
Toplam blog
: 193
: 1045
Kayıt tarihi
: 01.08.07
 
 

Bilecik doğumluyum. Emekli Eğitimciyim. Ankara'da ve yazları Kuşadası'nda yaşıyorum Günlük uğraşl..