Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Ekim '14

 
Kategori
İlişkiler
 

Kent ve yaşam: Mentollü ilişkiler

Kent ve yaşam: Mentollü ilişkiler
 

Vakti selim bir an kolluyordu; kahverengi gözlerinden geçirip, çetrefilli düşüncelerine almayacağı bir “merhaba” için. Karşı tabeladaki yanıp sönen neon ışığının vurduğu ekranda açık olan profilin konuşma baloncukları gibi zihni de kapalıydı. “Konuşmaya değer kimse yok ki” dedi, “kimle ne konuşacağım bu saatte?”, tam kapatacakken... “Hadi ama bak, biraz neşelenmenin zararı yok ki!” dedi iç ses…

“Merhaba” dedi mavi baloncuk yeşil bir ışığa. Yeşil ışık bir süre bekledi, sonra yanıp sönmeye başladı. “Yok canım” dedi iç ses bu kadar çabuk yanıt gelmiş olamaz, o harika gülüşün sahibinden… Gelmişti, hem yalnız da değildi, bir gülücük kondurulmuştu yanına gerçeğini anımsatan. Bir yolunu bulmuştu sonunda işte, bütün işin gücün arasından sıyrılıp o da kırmızı bir ışık yakmıştı keyifsizliğe.

Noktası virgülüne karıştı dakikaların, tatlı bir hüzün çöktü saati fark edince… Müebbet muhabbet olmayacaktı elbet malum, yine de “tüh” dedi… Yalnızlığa tekrar dönmek mi, bu muhabbeti ilk tazeliğinde sürdüremeyeceği hissi mi onu daha hızlı ele geçirdi bilinmez. Zihninden akıp giden kıvrak bir düşünceyle birden tekrar gülücükler kondu yüzüne, “tabii ya” dedi… “neden olmasın?”... ki,  oldu da zaten, sonraki gecelerde de yeşil ışık yandı, kişiler farklı da olsa...

Zahmetsizce kurulan diyaloglar zamanesindeyiz. Dile varmayanlar parmakların ucuna daha mı çabuk varıyor ne? Belki de diyalog değil, monolog ağırlıklı olmalarından dolayı. Bir de o renkli mimiklerin etkisinin gerçeklerinin verdiği etkiden daha uzun menzilli olmasından... Balkondan balkona-camdan cama yaşanan aşklar telden tele-ekrandan ekrana taşındı ne de olsa…

Komşu balkona gönül verdiğinde bir genç, harbi delikanlı adabıyla kendince bir yol bulup bir hoşluk yapar, bir şarkı dinletir, bir mektup yazar, kendini gösterir, gösteremediğinde kederlenir, hüzünlenirdi bir zamanlar. Şimdilerde öyle mi, sanal çapkınlar için rota belli; gözüne kestir bir profili, bir tuşluk acele ulak doğru yeşil ışığa, hedef kolay. Sarmadı, bir diğerine “slm” gönder, bir göz kırp; kota sınırsız, alternatifler de öyle…

Sanal dünyanın kolaylaştırdığı diyaloglardan bahsediyorum; yalnızlığı dağıtan, kalbi ferahlatan bir esinti, o kadar. Mantık belli, şekerleme gibi karın doyurmaz, baş da ağrıtmaz. Biri bitti mi, yenisine sağlık, biri canını mı sıktı, görmezlikten gel, salla gitsin. Tam da böyle muhabbetler dönüyor, sosyal yalnızlıkların sığ zeminlerinde. Nereden, nereye ne iğnelemeler gidiyor, kimler için ne sözler paylaşılıyor “çarşaf” medyalarda.

Gezelim görelim, seyirtelim ekranlarda, seyredelim alemi… Herkes mutlu şöyle bakınca; mahalle baskısı yerini yeni bir fenomene bırakmış, annelerimizin dilinden düşmeyen “el alem” olmuş bizim “sosyal alem”...

Biraz mentol iyidir, ferahlık verir,  pozitif düşünceyi güçlendirir. İç açıcıdır böylesi diyaloglar çünkü flört, yalnızlığın yakamozudur. Yalnızlığın karanlık derinliğinden farklı bir yere odaklar düşünceyi, yaşam coşkusunu tazeler, özgüveni artırır. Neticede yediden yetmişe herkes için beğenilmek insani bir ihtiyaç, sevilmek gibi. Sevmekten korkan, derinliklerden uzaklaşmak isteyenlere sanal bir nefes olur, abartmadıkça.

Yalnız ilginç bir şey var ki, bazıları için bu diyaloglar normal olabilir. Bazılarının da doğası farklıdır. Bu durum kadın erkek fark etmez, kimisinde vardır kimisinde yoktur bu yetenek. Flört etmek bir beceri gerektirir, sanal ya da gerçek değişmez çünkü hisler bu ayrımı yapamaz. Yani her yiğidin bir yoğurt yeme tarzı var. Kimisi şakalaşırken bile ciddidir, benim gibi, beceremez acı çekmeden ince işleri…

Sanal ve anlık mutluluk mu aranan, o halde yol yöntem çok; iç açıcı mı içler acısı mı, karar sizin.

Bol muhabbetli, eski Türk filmleri tadında sevdalar dilerim.

 
Toplam blog
: 149
: 652
Kayıt tarihi
: 07.04.10
 
 

Sazsız söze ezgiler diziyoruz, birer birer. "Kim" olduğumuzun belli olmadığı bu dünyada K..