Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '14

 
Kategori
Yoga / Meditasyon
 

Kış aylarında yoga

Kış aylarında yoga
 

21 Aralık kış gündönümü... Yılın en kısa günü ve en uzun gecesi... Kış ayları geldi mi moralim oldukça bozuk olur. Yıllardır yoga yapan ve yogayla yaşayan bir insan olduğum halde, hayatın ikiliğine (dualitesine) bir türlü alışıvermiş değilim. Aslında birçok alanda kabullenmiş durumdayım bu ikili dengeyi (dualiteyi), ama iş yaz ve kış döngüsüne geldiğinde nedense yaz benim için ağır basıyor. Açıkçası, yaz varsa kış da var söylemi benim bir türlü içimden gelerek dillendirdiğim bir söylem değil.

Kış… Soğuk, karanlık, kuru ve sert… Tüm bunlar "Ayurveda" (Hint yaşam biliminde) üç beden yapısından “vata dosha”ya tekabül eder. "Vata dosha", akla hafif, havadar ve yaratıcı gibi sıfatları çağrıştırır. Bu beden yapısının temel özelliği, değişkenliğidir. "Vata dosha"nın, en önemli görevi merkezi sinir sistemini denetlemesidir. Bu "dosha"nın dengesi bozulduğunda kaygı ve depresyondan klinik zihinsel sorunlara kadar değişik sinirsel rahatsızlıklara açık olabiliriz.

Kış aylarında, soğuk, kuru ve sert havayla birlikte, "Ayurveda"ya göre vücut tipimiz ne olursa olsun, bedenimizdeki "vata" oranı yükselir. Bedenimizdeki "vata" oranı yükseldiğinde de yapabileceğimiz en iyi şey, köklenmeye yönelik yoga asanaları yapmaktır.
Bu nedenle, kış aylarında yoga çalışmalarımızda köklenmeye ağırlık vermek ve o an ne yapıyorsak yapalım farkındalığımızı köklerde ve köklenmede tutmamız gerekir.
Vücudumuzda "vata" oranı yükseldiğinde neden köklenmemiz gerekmektedir? "Vata", sadece soğuk, karanlık, kuru ve sert gibi sıfatları değil aynı zamanda hafif ve havadar gibi sıfatları da içinde barındırır. Dolayısıyla, bedenimizde"vata dosha" arttığı zaman, kendimizi daha hafif, havadar ve uçuyor gibi hissetmemiz çok normaldir.

Bu nedenle vücudumuzdaki "vata"yı daha da arttırmamamız aksine azaltmamız ya da bir anlamda dengelememiz gerekir. Eğer yoga çalışmalarımızda, "vata"yı arttıran ters duruşlara ağırlık verirsek, daha çok "sirsasana" (baş duruşu), "adho mukha vrksasana" (kol duruşu), "pincha mayurasana" (önkol duruşu) yaparsak, bedenimizdeki "vata"yı arttırız, zihnimizi yorarız ve kendimizi sabırsız hissederiz. Aynı zamanda hep uçuyormuş gibi bir duyguya kapılırız, kıpır kıpır olup yerimizde duramayız, bir noktaya odaklanamayız ve dikkatimiz dağılır.
 Kış aylarında, kendimizi fiziksel, duygusal ve ruhsal açıdan dengelemek için, özellikle bu tarz şikayetlerimiz varsa, köklenmeye ağırlık vermeliyiz çünkü büyük bir olasılıkla bedenimizdeki "vata dosha" artmış demektir. Yogadaki ayaktaki duruşlar, özellikle "tadasana" (dağ duruşu), "virabhadrasana I" (birinci savaşçı), "virabhadrasana II" (ikinci savaşçı), "trikonasana" (üçgen) ve "vrksasana" (ağaç duruşu), bizleri köklendiren ve "vata dosha"yı düzenlememize yardımcı olan duruşlardır. Bu ayaktaki duruşlar, gücümüzü arttırmakla kalmaz, aynı zamanda bizim ayaklarımızın üstünde daha sağlam ve dengeli durmamızı sağlar.

Aslında sadece ayaktaki duruşlarla köklenmeyiz. Amacımız eğer köklenmekse, her duruşta köklerimizi hissedebiliriz. Nasıl mı? Mesela “paschimottanasana”yı (batıya bakan duruş/oturarak öne eğilme) ele alalım. Bu duruşta, dikkatimizi oturma kemiklerimize verirsek, ve kendimizi oturma kemiklerimizden yere doğru iyice köklendirmeyi amaçlar ve bu hissi yakalarsak, yoganın otururak yapılan duruşlarının birinde de köklenmeyi sağlamış oluruz.
 Aynı şekilde, arkaya eğilmeleri yaparken de köklenebiliriz. Mesela bhujangasana (kobra) ve salabhasana (çekirge duruşu) yaparken, bir taraftan göğsümüzü yukarı kaldırırken bir taraftan da karnımızdan yere iyice köklenebiliriz.
 Burgular da bedenimizdeki "vata" oranının düzenlenmesine yardımcı olur. Yalnız burada dikkat etmemiz gereken bir nokta, nefesimizi tutmamamız ve nefesimizin rahatça ve özgürce akmasıdır. Eğer nefesimiz özgür, rahat ve bütün değilse, o zaman vücudumuzdaki "vata dosha" artar.

Kış aylarında, soğuk havayla birlikte soğuk algınlığı, nezle ve grip olma ihtimalimiz arttığı için göğüs kafesini, boğazı ve sinüsleri açan asanalara odaklanmak da faydalı olabilir. Bedeni "surya namaskara" (güneşe selam) serileri ile ısıttıktan sonra, "ustrasana" (deve), "dhanurasana" (yay) ve "salabhasana" (çekirge) gibi arkaya eğilmeler ile göğüs kafesini açabilir; "salamba sarvangasana" (omuz duruşu) ve "matsyasana" (balık) gibi asanalar ile de boğazı temizleyip arındırabiliriz.

Tüm bu bedensel yoga asanalarının yanında, "ujjayi pranayama" (kahraman/ujjayi nefesi) ile bedeni ısıtmak da kış ayları boyunca bedende artan "vata dosha"yı dengelemek için iyi bir yöntem olabilir. Kışın bedeni ısıtabilecek diğer teknikler ise, "bhastrika pranayama" (körük nefesi) ve "kapalabhati kriya" (kafatası parlatan arınma yöntemi)dir. "Kapalabhati", bedenden balgamların atılmasına yardımcı olabilir.

Özellikle kış gündönümünde nasıl bir yoga dersi yapabiliriz? Ayaktaki asanalara odaklanmak kış gündönümü için güzel bir seçenek olabilir ya da sadece "surya namaskara" (güneşe selam) serilerine odaklanıp bedeni ısıtabiliriz. Yoga camiasında, gündönümlerini 108 güneşe selam serisiyle kutlamak bir adet haline gelmiştir. Neden 108 diye soracak olursanız? Öncelikle 108 tane "Upanishad" (Hindu kutsal kitabı Vedaların son bölümü) metni olduğu söylenmektedir. Tanrı Shiva'nın (Şiva) ve Buda'nın 108 tane ismi vardır. Hint tespihleri "mala"larda ve Hristiyan tespihlerinde, 108 tane boncuk vardır. "Sanskrit" (eski Hint dili) alfabesinden 54 ses vardır ve 108 bu sayının iki katıdır. "Surya Namaskara" (güneşe selam) içinde dokuz tane "vinyasa" (nefesle bağlantılı hareket) vardır ve 108 bu sayının 12 katıdır. "Yoga Sutra"lar (yoga hakkındaki en eski metinler), 108 tane "sutra"dan (özlü söz) oluşur. Bir sayısı "bizden daha üstün bir varlığı", 0 sayısı "boşluğu" ve 8 ise "sonsuzluğu" temsil etmektedir. Bir başka rivayete göre ise, güneşin çapı, dünyanın çapından 108 kat daha büyüktür.

Şu an yaşamakta olduğumuz soğuk, kuru ve sert kış aylarında, kendimizi yeryüzüne, toprağa, zemine köklendirmeye çalışarak bedenimizdeki "vata dosha"yı düzenleyebiliriz. Ayakta duruşları yaparken, bir yandan yere iyice köklenip, bir yandan da tabanlarımızdan yükselen enerjiyi fark etmeye çalışmalıyız. Bir taraftan kendi enerjimizi aşağı doğru akıtırken, öteki taraftan da yeryüzünün, toprağın, zeminin bize verdiği ve yerden yükselen enerjiyi her yoga duruşunda hissetmeye odaklanmalıyız.

Köklenmek, hayatın en temel esaslarından biridir. Herkes, herşey bir yere ait olmak, köklere sahip olmak ister. İşte kış ayları köklenmemiz ve aidiyetimizi geliştirmemiz için hepimize bir fırsat… Hayatta ikili bir denge (dualite) varsa, ayaklarımızın yerden kesilmesi gereken ana kadar — yani yaz aylarına kadar– köklenmeye devam etmeliyiz. Ne de olsa köklenmenin sonunda ayaklarımızın yerden kesileceği günler de gelecek.

  

 
Toplam blog
: 201
: 432
Kayıt tarihi
: 08.05.13
 
 

Uluslararası Yoga Alliance onaylı hatha, vinyasa, yin ve prenatal yoga eğitmeni... Hayata bambaşk..