Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Mayıs '16

 
Kategori
Blog
 

Kıskanç Blog...

Kıskanç Blog...
 

Blog kategorisinde yazmak acaip bir kıskançlık mı uyandırıyor ne?
 
Hani çocuklukta oynardık. Bir küçük tepe hedef olurdu.. Oraya çekişe. Boğuşa erişmeye çalışırdık ve oraya çıkan Kral olurdu…
 
Burası da öyle…
 
Arkadaş, Blog'a çıkanın eteğinden çekmeler; itmeler; beğenmemeler; alay etmeler, “sen ne halt ediyorsun orada..” demeler… Artık arkandan envai türlü itiş kakış. Niye?
 
Yani burası, “Blog” Kategorisi erişilmesi gereken bir Taht mı; oraya herkes kolay kolay çıkamaz mı..?
 
İşte adam saçma sapan bir şey yazdı; “Hadi bakalım sen de buyur, sen de bir süre oyalan..” dediler… Adam da, büyük bir “muzafferiyet” kazanmış gibi.. sonunda “Gördünüz mü?” yü çaktı. Ona da teşekkürler. Herkes kendine göre bir şeyi kanıtlıyor ..
 
Kimseyi kınamıyorum. Ama insan “Ego”su işte böyle bir şey… Ya bir yere varmak istersin. Varamazsan orasını ve oraya varanı tu kaka etmek istersin… Bu böyle.
 
Nedir yani yaptığımız iş.. Bir oyun : Tepeyi almak.. Tepeyi almak mı, yoksa tahta oturmak mı? 
 
İşte insanlar Saraya girip, tahta oturamayınca böyle yalancı tahtlarda bir süre oyalanıyorlar. Yukardaki biraz uzunca bir süre kalınca… “Ama yeter artık… Sen çok fazla oturdun.. artık sıra bende… Ben de oturacağım…” diyerekten sıraya giriyorlar.
 
Aman Yarabbi, ne netameli bir yermiş şu “BLOG” … biraz da herhalde şeytani.. Oraya çıkanı sanki “Arşı Ala”ya yükselmiş gibi mi hissediyorlar ne.. Hemen arkasından sesler yükseliyor.. “Arkadaş , çok yükseldin, aman kendine çok dikkat et, paldır küldür aşağı inersin ha…” Tabii arkasından da bir tekme.. İstersen inme!
 
Herhalde iyi Editörlerimiz de, sayfanın altında kalan bu tuhaf yarışı, hüzünlü gözlerle izliyorlardır fakat herhalde içlerinden bir güzel gülüyorlardır…
 
“Bak seninki yine geldi, bloga talip oldu..Ne dersin?”
 
“Yahu gelsin, biraz da o otursun… Ne var ki şu pösteki de.. Aman Allah, bu insanların kaprisi beni öldürecek..”
 
Bu mudur Editörlerin içinden geçen, yoksa sadece bir kıs kıs gülme duygusu mu… Çünkü onlar belli ki, sıradan yazar tayfasının ego’larına, kıskançlıklarına, çekememezliklerine, fiyakalarına, laf atmalarına, kapris yapmalarına ve bir çok insani hallerine tanık oluyorlar ve herhalde epeyce gülüyorlardır. Ha ha… Yine bizimki, kapının önünde… Ne dersin iki gün daha bekletelim mi, yoksa… Adeta Editörler eski zaman Tanrıları gibi.. Ne isterlerse oluyor.. Oluyor mu? Yoksa onların da başlarında her şeyi danıştıkları Kybele Ana gibi bir Baş Tanrıları mı var..?
 
Aman Yarabbi, hangi zamanda yaşıyoruz. Şu BLOG ne menem yermiş.. Adeta yer kapmak için bir itiş kakıştır gidiyor. 
 
Hey millet biraz vakit bulursanız kafanızı kaldırıp çevrenize bakın be.. Neler oluyor? 
 
Binali Yıldırım.. Bin adam gibi sağa sola koşturup duruyor… Ne eskiyi, ne yeniyi küstürmek istiyor. Eskiyle iyi geçinecem diye, Prof.Dr.Ahmet Davutoğlu’nu konuşturuyor, O da olağanüstü toplantı da laf çakıyor. Sare Davutoğlu elini uzatıyor, Cumhurbaşkanımızın damadı Berat Bey tutuculuğundan elini uzatmıyor..! Ne işler değil mi?
 
Asıl işler bundan sonra…
 
Eğer yeni Başbakanımız, yollar Fatihi, Binali Yıldırım şu yılan hikayesine dönen Bilecik Bursa Demiryolunu tamamlamazsa, onu da Bandırma’ya kadar uzatmazsa, ben ona sorarım. Zaten ondan sonra işi bitmiştir. Gerçi, Bandırma – İzmir arası Demiryolunun elektrifikasyonu devam ediyor ama bana biraz yavaş çalışıyorlarmış gibi geliyor. Biraz daha gayret lazım. 
 
Hadi bakalım, yollar Fatihi, (Yoksa Hızlı Yollar Fatihi..) mi demek gerekirdi… Bundan sonra iş gerek.. Herkesin gözü senin üzerinde olacak…
 
Saltanat sahipleri sanıyor ki.. Yollar onu kurtaracak… Onu kurtaracak olan Anadolu’dur. Anadolu’nun köylerini yıkıp, yeniden yapmaktır. Yoksa para için, rant için İstanbul’un bir gökdelenler kenti haline dönüşmesine göz yummuşsun.. Ne olur bilir misin?
 
Hadi ben söylemeyeyim.. Gerisini İstanbul’lu söylesin…
 
Görüyor musunuz nereden nereye geldik..? Ne demişler : “Aşk ağlatır, dert söyletir..”
 
Derdimiz ne ki? Valla biz de bilmiyoruz. Ne var ki, işte dertli çoban gibi söyleyip geziyoruz.
 
Hadi bakalım bu yazı ne zaman gün yüzü görecek; orada ne kadar kalacak.. Ve onu al aşağı edecek kahraman kim…! (İstatistik tutuyorum ha… Şaka şaka… Bütün iyi insanlar buraya hoş geldi, sefa geldi…)
 
Zaten bu böyledir… Dünyaya gelir, gelir gideriz.. Parayla değil, sırayla da değil.. Peki NASIL??
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..