Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

17 Ocak '17

 
Kategori
Güncel
 

Kız evlatlar

Kız evlatlar
 

internetten alıntıdır


Son zamanlarda olanlar yüzünden iki kat daha yorgunum. Apolitik bir İNSAN olarak gördüm kendimi her zaman. Evet İNSAN. Memleketimin bütün sorunlarının asıl başladığı nokta bu diye ısrarla ve ısrarla tekrarlıyorum. Kabul etmeyin, dönün dolaşın geriye dönün, insani vicdanla bakın ne demek istediğimi anlarsınız.

 

Ama bu günlerde kim ne söylemiş, ne söyleyecek, tv de astrologlar, arkadaşlarım, bilenler-bilmeyenler, gözümü ve kulaklarımı dört açmış dinlemeye çalışıyorum. Güzel bir şey söylesinler, sarılacak bir dal uzatsınlar... İnanayım, tutunayım diye. İnandıklarım boşa çıkmasın, tutunduklarım ummadığım anda beni bırakmasın kara boşluklara. Kendimden geçtim, çocuklarım, tüm çocuklar güvenle büyüsünler diye korkuyorum.

 

İlk paragrafta söylediklerimi deşmek istiyorum biraz. İçimde birikip bana kötü etkiler bırakanları. Çocukluğumdan beri gözümün gördüğü her şeyi kaydetmiş beynim belki de bu yüzden bu kadar yorgun. Çata çat söyledim çoğunu ama bazı şeyler dile dökülmüyor istediğin gibi.

 

Dört duvar ağlarmış bebek kız doğduğunda diye bir söz var eskilerden kalma hangi hayırsız kul söylediyse. Oğlan doğmuş gibi bütün evin lambaları neden yanıyor diye sorarlar tasarruf için. Cahiliye döneminde kız evlatları canlı-canlı kuma gömülürmüş şimdi de canlı-canlı hala gömüyorlar her fırsatta annelerin-babaların-yengelerin-oğulların hiç sesi çıkmadan.

 

Annelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız zamanında da kız evlatlara miras hakkı verilmemiş, inançlarına göre verilmesi gereken üçün biri bile. Hiç kimse kızına, ablasına bayramlık almamış üçte ikinin zekatı diye kurban kesmemiş onların adına böyle bir madde olduğu halde. Öğrenmemiş, öğrenmek istememiş... Bilmemek işine gelmiş çünkü. Babalarının, kocalarının, oğullarının partisini tutmuş çoğunluk, kendi yaşadıklarını sorgulamadan inanmışlar dayatılmışlara.

 

Bir adam çıkmış HAYIR kız çocukları da insan, onun da erkek evlatlar gibi her şeye hakkı var. Kimliği olacak, nikahı olacak, doğurduklarının da kimliği olacak, kendi kararlarını kendi verecek, eğitimli olacak, hür ve kendi iradesiyle düşünecek ki hür evlatlar yetiştirecek kız-erkek ayırmadan diye. Sağlıklı toplumlar sağlıklı insanlardan oluşur demiş... Ve Cumhuriyeti kurmuş. Aradan yüz yıla yakın zaman geçmiş ama hala tık yok küçük bir azınlıktan başka.

 

Annelerimiz, teyzelerimiz, halalarımız alamadıkları baba hakları yüzünden ana-babalarına dua etmemiş, mezarlarına gitmemiş ve haklarını yiyen kardeşlerine hep beddua etmişler "Nankörlük edenlere Allah yedirmesin" diye. Nasıl bir duaysa Allah öyle ya da böyle yedirmemiş erkenden göçüp gitmişler gencecik yaşlarında adaletsiz mal yiyenler. Çocuklarına kalan miraslar yüzünden kimse çalışmamış, kısa sürede ÇAR-ÇUR olmuş ve küslükler kardeşler aralarında. Haydan gelenin huya gitmesi tam da buna deniyor bana göre.

 

Hepsi eğitimli üç erkek üç kız çocuklu bir ailenin mirası üç erkeğe paylaştırıldı, bir yıl içinde de gitti haya-huya. Hayır kumar içki yoktu hiç birinde. Allah kabul etmedi onlar da benim kulumdu dedi.  Yanımızdaki tarlayı dört erkeğe böldüler zamanında. Bir kıza bir evlik yer vermediler, isteği ağzının içinde kaldı, küçük bir sallantısı yok diye. Kalanların iki yakası bir araya gelmiyor nedense değil nedeni açık seçik ortada.

 

Bir kadın tanıyorum, kimse kimseyi bire bir tanıyamaz ona yakın diyelim. Hayatı boyunca çalıştı, hala da çalışıyor. Herkeste emeği var, herkesin iyi-kötü gününde yanında oldu. Kimseye eyvallah etmedi, el açmadı. Hem anasına hem babasına baktı elinden geldiğinden fazla. Babası ölünce diğer, bütün haklarından vazgeçti sadece babasının eski evini istedi. Önüm yok arkam yok yarın öbür gün başım sıkışırsa tamir ettirir otururum orada diyerek. Yıktırdı abisi oğluna ev yaptırdı. Çünkü onu insan değil kız olarak gördükleri için. Diğer vazgeçtiklerini hiç hesaba katmadan, aç gözlü olan yine o kadın oldu.

 

Yaşlı bir kadın tanıyorum üçüncü dereceden. Tarlaları iki oğluna verdi yıllar önce. Dört tane doğurduğunu hesaba katmadı çünkü Cumhuriyet olsa bile o bunu hiç istemedi ve hak etmedi zaten. İnançlı gibi görünen hak-hukuk bilmeyen cinsinden. Ve yıllardır elinde tespih-valiz damat ve torun kapılarında yaşamaya çalışıyor. Damat kapısını onlar için her zaman daha çirkin bir ifadeyle adlandırılmıştı.

 

İnsan olduğundan habersizdi kadınlar. Oğullarına taptılar. Oğulları sevdi, kızlar büyü yaptırmış oldu. Ellerinin kiri diye anlattılar kızları. Küçük tuvaletini tutamayan yamuk bacaklı tüm kadınlar; hamamlarda uzun bacaklı, güzel kızlar baktılar oğullarına. Ezen ezdiği ölçüde güzel-çirkin demeden ezdi... Elinin kiri diye belledi hayat arkadaşını, o kirleri bıçakla-kurşunla temizlediler hala da temizliyorlar sokak ortasında adamlığı becerememiş insanlar.

 

Kızlarını insan yerine koyamadıkları ölçüde oğullarını da insan yapamadı analar-babalar. Hep bir ezilmişlik, hep bir ezme mücadelesi göz göre-göre hem de. Hep bir arada kalmışlık, hep bir görmemişlik, görmezden gelinmişlik, hep bir hazımsızlık hep bir katakulli, hep bir insanlığı kendine ve evlatlarına yakıştıramamışlık, hep bir cahil kalma çabası, hep bir geriden gitme, hep bir Allahın yarattığına ikinci sınıf muamelesi, ...

 

Yıllar önce Dikili'de bahçe işlerine bakan köylü adama yemek verirken "Kaç çocuğun var" diye sordum. Üç dedi. Kaçı kız kaçı erkek? dedim. Üçü erkek iki kız dedi. Zaman bundan on üç yıl önceydi. Neden böyle söylüyorsun dedim. "Beş çocuğum var dersem hak isterler hemen bunlar yenge dedi. Ve orası İzmir'e bağlı bir köy. Düşünün diğer şehirleri. Hakkı yiyenin değil, hakkını arayanın aç gözlü diye etiketlendiği bir yer burası. Bir bilseler kul da mülk de Allahın, istediğine istediği zaman, istediği oranda verir.

 

Ben bu yazıyı o kadar çok genişletir o kadar net örnekler veririm ki ama biliyorum ki kimse okumaz. Başka bir yara da kimsenin bir şey okumaması. Etrafımdaki yaşlı insanların 80 tane 90 tane hatimleri var ama kimse o hatimlerde ne anlam içeriyor diye bir kere de Türkçe mealini okumuyor. O kitabın hak-hukuk kitabı olduğundan bi haber. Kafataslarının içinde ki beyin, cevize benzeyen ceviz kabuğunu doldurmayacak kadar bir pelte kıvamında çok üzgünüm. Bu kesinlikle kimseyi küçük görme anlamına gelmiyor, olanı söylüyorum.

 

Eeee diyeceksiniz şimdi. Esi, yani hala bu memlekette; evladını kız-erkek diye ayırıp hala ayrı rafa konan böyle derin ve acıtan bir yara varken, Cumhuriyete karşı "HAYIR" ı zor görürüz.

 

Allah, -ülkeler-aileler-şahıslar- üzerine oynanan tüm kötü oyunları, oynayanların ayaklarına dolandırsın. Kim kötülük düşünüyorsa ektiği tohumlar ekenin ayaklarının dibinde de  bitmesin, soyları kurusun. Yeniden yeşeren o tohumlar kötülüğü arttırır çünkü. Ve neye inanacağını şaşırmış dört tane insan annesi olarak her gün yalvarıyorum "Kötülere, kötülüklere fırsat verme ve yüz yüze getirme. Bizim bile bilmediğimiz hayırlı güzellikler, bol bereketler, her açıdan sağlık ve dürüstlük ver. İnsan gibi insan olan adaletli insanlar yönetsin ülkeleri. Sadece benim ülkemin huzuru yetmiyor herkese huzur ver Allahım" diye. Gerçekten hayırlı gelecekler diliyorum. 

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..