Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

kevser şekercioğlu akın

http://blog.milliyet.com.tr/kevser

18 Nisan '17

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Konuşabiliriz!

Konuşabiliriz!
 

internetten alıntıdır


Kişi öldüğü zaman, şeytan bile çekilir gidermiş yanından "Bununla işim bitti" diyerek. Ölünün arkasından konuşmanın nasıl günah olduğunu iyice bellettiler ve öğrendik ama bazen anıyoruz; kiminin iyilikleri, kiminin kötülükleri demeyelim de huysuzlukları, kiminin eli açıklığı, kiminin aç gözlülüğü, kiminin tembelliği, kiminin ekmeğinin bol olması, kiminin cimriliği, kiminin... Kişiliklere göre değişken konuşmalar. Sonra, toprağına gitmesin - ruhunu rahatsız etmesin konuştuklarımız, iyi olsunlar yattığı yerde diyerek arkasından bir dua okuyarak kapatıyoruz konuyu.

Yakınlık derecesine, yaşanmışlıkların bolluğuna, paylaşılanların güzelliğine göre, bazılarının özlemi hiç bitmiyor. Ama ölüm bir çok şeyi temizleyip unutturan, yaşananları hafifleten, içinde garip bir sihir bulunan açıklanması zor bir durum. Yaşarken yaşanan kavgalar bile gülerek anlatılabiliyor sonrasında. Gelip geçenler-öylesineler, iz bırakmayanlar elbette. Bazı hataların, bazı kararların ne izi ne yaşattıkları ölümden sonra bile devam ediyor. Ölümle son bulmayan kararlar var. Sadece kendine yaşatsan bunu affedilebilir belki de ama...

Elbette hatasız kul olmaz, hangimiz dosdoğruyuz ki! En masum sanılanlarımızın bile kaç tane cinayeti vardır hiç ortaya çıkmayan. Yaşarken rahmetli statüsüne kavuşturduklarımızla dolu etrafımız, kendimizin de içinde bulunduğu üstelik. Mahvederiz, öldürürüz hatta kendimizi bile. Farkında ola-ola susar dilimiz, hislerimiz ve inançlarımız. Gözümüzde küçülür en sevdiklerimiz gizlilerini öğrendiğimizde. Hayvanların alacası dışında, insanların içinde der bir söz. Alacalar, karanlıklarla dolu içimiz tamam da... İyice karanlığa gömülmeye de gerek yok.

Referandum oylamasına el parmakları sayısında gün kala hep neyin ne olduğunu düşünmekle geçiriyorum tüm zamanımı sanki bir şeyleri değiştirebilirmişim gibi. Üstüne basa-basa yine söylüyorum; siyasetten hiç hoşlanmıyorum ve hani yanar-döner kişilikler vardır gündelik yaşamlarımızın içinde politik davranırlar ortama göre, işlerine geldiği gibi, onlar da aynı oranda. İnsanların olduğu gibi olmasını isterim. İyiyse iyi, kötüyse kötü... (Bu yazıya referandumdan bir kaç gün önce başlamıştım. Sonra vazgeçtim bir ölünün geçmişteki kararını yargılamak bana düşmez diye.) Bu gün pişmanım, ister ölü ister canlı her karar tartışılmalı belirli saygı çerçevelerinde.

Allah rahmet etsin, dediğim dedik, düdük hatta ıslık da çaldırmazdı günah diye dedem. Büyük amcamın kızı henüz on bir aylıkken çocuk felcine yakalanmış, köyde başka bir erkek çocukla birlikte. Diğer aile çocuğu doğru doktorlara taşımış, küçük bir aksaklıkla atlatmışlar hastalığı. Dedem hocalara ve kırık-çıkıkçılara taşımış kuzenimi. Beşiklerde aylarca sıkı-sıkı sarılarak hiç hareketsiz yatırmalar, okutmalar-üflettirmeler. Anneye-babaya hiç sormadan, hiç söz hakkı tanımadan geçen yıllar.

Sonradan amcamın kızını Isparta'dan İstanbul'a her duyduğu doktora götürerek ettirdiği yanlış-doğru ameliyatlar ve ablamın senelerce süren-çekilen acılı ızdıraplı hayatı. Hastanelerde canı sıkılmasın diye elindeki küçük radyodan haber saatlerini hiç kaçırmayan bilgiye açlığı da yine onun iyiliğini isteyen dedesi tarafından ellerinden alındı. Amcamın onu okutmak istemesi, ablamın ve diğer kuzenimin okuma hayallerinin hepsi boğazlarında düğüm olarak takılı kaldığı gibi. Kuzenimin hala "Yeni defter ve kalem kokusunu duydukça içime yaşam sevinci doluyor. Yeniden yaşama hakkı verilse okumak için her şeyi yapardım." demesi geliyor aklıma.

Bazı kararlar sen ölsen de, üzerinde karar verdiğin kişi ölse de sonsuzluğa kadar sürüyor acıları. Yön bir daha hiç gerçek anlamda gülmelere yer vermiyor. Ölümün bile silemediği, üzerine sünger çekilemediği, yokmuş gibi davranılamadığı kararlar hep karanlıklar getiriyor yaşayanların üzerine. Bu yazıyı sırf dedemin ruhu rahatsız olmasın diye, sonuç nasılsa değişmeyecek diye yarıda bırakmasaydım bu gün bu vicdan azabını yaşamazdım.

Ne alaka diye düşünmeyin. Çok alaka. Görmeyenlerin karanlıkları onlarla birlikte etraflarında yaşayanları da karanlığa çekiyor ve bu gün oylamanın hemen sonrasında, bir ağızdan "İDAM İSTERİZ, İDAM" diye meydanda bağıran kalabalığın, ne zaman, hangi ara ölümü konuştuğu ve kana susamışlığını bu kadar kolay ve rahat dile getirmesi yüzünden de acım çok büyük. Nedir bu şımarıklık, nedir bu azgınlık halleri? Hani müslümanlık? Hani Allahın yarattığı canı sadece Allah alır öğretileri? Benim idam hakkında düşündüklerimi beni tanıyan herkes bilir ama bu öyle değil, bu çok adaletsiz ve zamansız bir karar olur. Çok yakında vereceğiniz o ölüm izninin kara-yılan kayganlığında ipi ummadığınız anda sizlerin ve çocuklarınızın boynuna da dolanabilir unutmayın.

Bundan yaklaşık elli beş yıl önce verilmiş yanlış-acımasız ve cahilce bir kararın acısını öz ablam olsa ancak bu kadar sevebileceğim kuzenim hala çekiyor. Zehir gibi akla sahip bir hayat öylesine heba edildi. Koskoca bir ülkenin en koskoca makamında bulunan bir yöneticinin, halkının "İDAM İSTERİZ" diye bağırmasına "Onun için de bir referandum yaparız merak etmeyin." diyen ve gülümseyen kararının çocuk felcinden daha fazla acılarını yıllarca nasıl temizleriz, nasıl altından kalkarız diye düşünmekten beynim patlamak üzere. Acım çok büyük, acımı hafifletmek için hiç kimseyi görmek istemiyorum, bu sonuca sebep olan tüm akrabalarımı yok saymak istiyorum. Gönül rızasıyla beni telefonlarından, defterlerinden silebilirler, ben bundan sonra o samimi insan olmayacağım çünkü.  

Babasından kız olduğu için miras alamayan buna rağmen kendi kızlarına aynı muameleyi hak gören, idama hoş gören gözlerle bakan tüm kadınları kendi çukurlarında kendi kendilerine baş başa bırakıyorum. İlla tutturmuştum beni köyüme gömün diye belirsiz uzun bir süreliğine o toprağı da istemiyorum artık. Hayatım boyunca huzur için yaşadım, sadece benim mutluluğum yetmedi bana ama ben de kimseye yetemedim. En yetemeyen zamanlarda bile en fazla sarıldığım duygu ONUR oldu ama o da yetmedi. Bu gün inançlarımı sorguladığım zor bir günümdeyim.

Çocuklarımız, torunlarımız için bir kez daha düşünün diye, yalvarmam işe yarasa onu da yaparım. Bırakalım da çocuklarımız hiç aksamadan, güvenle, huzurla yaşasınlar. Her ne olduysa oldu ama zararın yakın yerinden dönebiliriz. Her önünüze konulan karara emme basma tulumba gibi durmadan kafa sallamayın.

Not: Bu yazı, iki taraftan tamamen ailemdeki insanlara seslenmek ve gönül gözlerine işleyebilmek için yazılmıştır ve kesinlikle başka hiç kimseyi kapsamamaktır. Ben bahçemi temizlemek için uğraşıyorum gücüm ancak buna yetmeye çalışıyorum.

 
Toplam blog
: 374
: 869
Kayıt tarihi
: 15.01.07
 
 

1965 Akçakoca doğumluyum. Evli ve dört kız annesiyim, küçük bir kızın  anneannesiyim. A.Ü. Halkla..