Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

05 Mayıs '12

 
Kategori
Eğitim
 

Köy Enstitüleri neydi, ne değildi?

Köy Enstitüleri neydi, ne değildi?
 

Köy Enstitülerinden Bir Görünüm


 

 

1940’ların kurumunun 2012’lerde bile tartışılıyor olması, konunun basit bir konu olmadığını gösteriyor. Bu görüşümü, abartılı bulacağınızı düşünerek bir başka gerçeği söyleyeyim. Bendeniz, adı artık Köy Enstitüsü’ndan İlköğretmen Okulu’na çevrilmiş olan Gönen İlköğretmen Okulu’nda (Isparta) okudum. 1960’lı yıllarda. İnanmazsınız ama; o okullar, adı değişse de bir kurum olarak yaşıyordu ve sanırım 1970 ihtilaliyle onlara son darbe vuruldu. Yanılmıyorsam 1970’lerin ortasında Öğretmen Okulları ve Yüksekö Öğretmen Okulları fiilen kapandı.

Okulları “devrimci” ve “gerici” diye nitelemek doğru olamaz. Okullar, olsa olsa “iyi” veya “kaliteli” diye nitelenebilir. Köy Enstitüleri, “iyi” veya “kaliteli” okullardı.  Bazı özellikleri bile bu savımı açıkça kanıtlar:

  1. Köy Enstitüleri, günümüzün bir çok üniversetisinin sahip olmadığı bir “kampüs”e sahipti. Benim kendi okulumdan 1966 yılı için geçerli olan onuları şöyle yazabilirim. Derslikler. Yatakhaneler. Yemekhane. Hayvan besleme ve barınka yerleri (ahır, kümes v...) Tören alanı. Tarlalar. Sinema/ tiyatro salonu. Özel futbol sahası. Parklar ve bahçeler. Okulun meyve bahçeleri. Gönen’deki kitaplık o zaman 35 bin kitap barındırıyordu. Okulun tersizi, doktoru, reviri var.
  2. Köy Enstitüleri, devlete çok az yük getiren okullardı. Düşünün, kendi tarlaları var, oradan tahıl, meyve vb kendisi üretiyor. Kendi hayvanları var, sütü, yoğurdu, eti bu kendi olanaklarıyla sağlıyor.
  3. Bu okulların müfredatları son derece “modern” müfredatlardı. Bu okullarda temel derslere ek olarak fen, edebiyat, matematik derslerine ek olarak tarım, işbilgisi, sağlık bilgisi, müzik gibi desler okutuluyordu. Bir sürü de seçmeli dersler olduğunu hatırlıyorum.
  4. Bu okullara seçilen öğrenciler, iki aşamalı bir sınavdan geçiyordu. Birinci aşamada hem çoktan seçmeli, hem de klasik açıklamaya dayanan sorular vardı. İkinci aşamada ise fiziksel muayenehane (göz, kulak burun boğaz vb) ve sözlü bir komisyon sınavı vardı. Kısacası, Köy Enstitülerinin öğrencileri seçme öğrencilerdi. Bu öğrenciler genel olarak yoksul köylü çocuklarıydı ve bu okullar  sayesinde kenti tanıdılar, uygarlığı tanıdılar.
  5. Bu okulların oldukça iyi eğitilmiş yönetici ve öğretmen kadroları vardı. Bize kitap okuma, yazma, konuşma yeteneğini bu öğretmenler kazandırdı. Dünya klasiklerini biz orada tanıdık.
  6. Köy Enstitüleri, Yüksek Öğretmen Okullarına (yalnızca üç ilimizde,İstanbul, Ankara ve İzmir’de vardı) geçişi sağladı. 1990’ların öğretim kadrosu içinde Yüksek Öğretmen Okulu mezunlarının nicelik ve nitelik olarak önemli bir yer tuttuğunu sanıyorum. Ayrıntı isteyenler fizik profesörü İsa Eşme’nin yazdığı Yüksek Öğretmen Okulları adlı kitabı inceleyebilirler.
  7. Köy Enstitüleri ve Yüksek Öğretmen Okulları, kaliteli eğitimin yanısıra, çok önemli bir sınıfsal geçişe olanak sağladı. Cumhuriyetin kurucu kadrosu her ne “kadar sınıfsız, katmansız, kaynaşmış bir ketleyiz” dese de özellikle kırsal alandaki yoksulluk, uygar yaşamdan uzaklık gören gözler için açıktı. Kırsal alandaki yoksul ailelerin hiç olmazsa bazı çocukları, böylece “bir üst sınıfa” geçme, eğitim ve üretime katılma olanağı bulmuştur.

Eğer olgulara ideolojik gözlüklerimizi çıkararak bakabilirsek, orada alınacak bir ders, orada gizlenmiş bir gıda varsa ona alabilir ve ileriye doğru daha güvenle yürüyebiliriz. Elbette bu okullar, Türkiye’de tarım/köy sorununu çözmüş değil. Ama bu okulların kırsal alanı aydınlatmada bir işlev gördüğü yadsınamaz. Dahası Türkiye’de eğitim ve öğretim kalitesine yaptığı görünmez katkı çok daha büyüktür.

Ramazan Karakale

 
Toplam blog
: 19
: 431
Kayıt tarihi
: 18.09.11
 
 

Ege Üniversitesi Fen Fakültesi (İzmir Yükseköğretmen Okulu) Kimya- Fizik Bölümünü bitirdim. Uzun ..