Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

La Fontaine adına bir özür …

La Fontaine adına bir özür …
 

Alıntı


Uzun bir yolculuğun ardından yine aklımı bıraktığım yerdeyim. Ağustos sıcağı her yerde kendini hissettiriyor. ilk işim camları açıp evi havalandırmak. 
Evin önündeki ağaçlar bu sene daha bir uzamışlar. Alt katın manzarası olan ağaçlar üst kattaki balkonun ve salonun da manzarasına dahil  olmaya başlamışlar bile. 
 
Ben ev işlerini bitirmeye çalışırken etraftaki otellerden ve eğlence mekanlarından sesler gelmeye başlıyor bile. Aslında bu mevsim çok iyi olmuyor buraları. Bana göre gürültü ve kalabalık Bodrum’u sevimsizleştiriyor.
 
Nihayet alt kattaki odaya atıyorum kendimi. Yol yorgunluğu ve Ege de olmanın huzuruyla tatlı bir uykuya dalıyorum. Sabaha karşı henüz güneş doğmadan açık olan pencereden gelen Ağustos Böceklerinin aşk çığlıklarıyla gözlerimi açıyorum.
 
En doğal müzik sesleri bunlar. Gülümsüyorum kendi kendime. Bana nağme gibi gelen bu çığlıkları dinleyerek tekrar dalıyorum uykuya. Uyandığımda aşk çağrısı koro halinde devam ediyor. Biliyorum zamanı çok kısa bu çağrıların.
 
Bu sefer La Fontaine’ye kızıyorum. Niye mi? 
 
”Tembel Ağustos Böceği ile çalışkan Karınca” masalıyla yıllardır aldatılmış olduğumuz için.
 
Hepimize okullarda öğrettikleri, bütün yaz boyu çalışıp didinen Karıncayla, saz çalıp türkü söyleyen Ağustos Böceğinin o ünlü öyküsünden dolayı. Hani kış gelip etrafı kar kapladığında, aç çaresiz kalan Ağustos Böceği, Karıncanın kapısını çalar ve süklüm püklüm yardım dilenir ya. 
 
***
Gerçi öykünün modernleştirilmiş versiyonlarının sonu farklı bitiyor.
 
Kış gelip etrafı kar kapladığında karıncanın kapısı çalınır. Karınca açar bakar ki karşısında, bir Jaguar’dan inmiş sırtında kürk paltosuyla Ağustos Böceği.
- Buyurun... der şaşkınlıkla karınca. 
Bütün bir yazı şarkı söyleyerek geçiren Ağustos böceği ünlü bir şarkıcı olduğunu anlatır karıncaya ve ekler 
- Paris’e gidiyorum sevgili karınca, benden bir istediğin var mı? 
Şaşkınlığı geçen karınca bu sefer öfkelenir ve,
- Var der, 
- Paris’te La Fontaine adlı bir herif var. Git onu bul ve de ki….
 
***
La Fontaine bu öyküyü yazarken Ağustos Böceklerinin hiç bir zaman kışı yaşamadığını biliyor muydu acaba?
 
Evet aslında Ağustos Böcekleri sadece ismini aldıkları bu ayda yaşarlar. Ağaç dalında doğar sonra tırtıl halinde toprağın altında yıllarca bir Ağustos ayında yaşama merhaba demek için beklerler. Gün yüzüne çıktıktan sonra da yalnızca yaz mevsimini yaşayıp, çiftleşip, ölürler.
 
Tümü erkekler tarafından çıkarılan bu sesler de karşı cinsi etkilemek içindir. Dişisini baştan çıkarmayı başarabilen erkek, hayatında sadece bir kez yaşayabilecek olduğu deneyim nedeniyle çok şanslıdır.
 
***
Ağustos böceğine yakıştırılan bu yafta ortadan nasıl kalkar bilmiyorum ama camı açıp Ağustos ayını renklendiren bu böceklere teşekkür ediyorum. Ve La Fontaine adına onlardan özür diliyorum.
 
***
2015 / Naz Avcı
 
 
Toplam blog
: 193
: 998
Kayıt tarihi
: 13.01.10
 
 

Kırklı yaşlarda başladığım yazma serüvenine elli li yaşlarda da devam etmeye çalışıyorum. Ünivers..