Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Eylül '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Laskiye Akdeniz turizminde cazibe merkezi

Laskiye Akdeniz turizminde cazibe merkezi
 

İzmir Foça'nın ikizi Laskiye


Her bakımdan İzmir’in şirin ilçesi Foça’yı andıran, Suriye’nin Akdeniz kıyısında bulunan ve Suriyelilerin “Yeryüzü Cenneti” dedikleri Laskiye (Lasky, Laskia, Latakia); bölgeyi saran tüm olumsuz koşullara karşın, hala cazibe merkezi olma özelliğini koruyor.

Kıyısı bulunmayan bir umman’a, yitik zamanın sonsuz gizemine bir yolculuk bu... Farkın, farkına vararak, yeniden... Turist gelip, sevdalı dost olarak döndüğüm bir yolculuk... Yoleri Gezgin Derviş, bu kez “Şeker Tarlası”nda mola verdi... İrice, esmer tenli ve lacivert gözlü güzel komşumuzla, düşe daldı...

Etnik kültür ve inançların harman yeri, güney komşumuz laik Suriye, bende ilk olarak şunları çağrıştırıyor: Babil Kulesi’nde yankılana Beyrutlu sanatçı Feyruz’un kadife sesi, Meryemti ve Ezo Gelin Türküsü, Şam şekeri, rahvan yürüyen Arap atları, kara kıl çadırlarda yaşayan göçebe Bedeviler, Ay ışığında zikir eden Dürziler ve Aramiler, Şaman geleneğini sürdüren Türkmenler, kutsal dinlerin ilk yayıldığı topraklar, beyaz tenli ve iri lacivert gözlü güzeller, maskeli şahin avcılar, acılı ve tatlı yiyecekler, Selahaddin Eyyubi, Cemal Paşa, Hatay ve su sorunu, İsrail işgali altında bulunan Golan Tepeleri, Osmanlı izleri ve Hamidiye Kapalı Çarşısı, İmam Hüseyin’in kesik başının bulunduğu Kristal Türbe, uçsuz bucaksız sınır boylarında bayramlaşma ve düğün törenleri, mayın tarlaları, kaçak petrol ve sınır ticareti, dans ve ezgili şarkılar... Bir de; “eski komşu, yeni dost” ya da“yeni dost, yeni fırsat” başlığında özetlenen ortak çıkar ve güvenle örülen “iki dost ve kardeş ülke” olarak tanımlayabileceğimiz ilişkinin bir yanı Suriye...

Yüzyıllarca Emevi ve Osmanlı toprakları olan Suriye’nin hemen her karış toprağında, bu izleri görmek mümkün... Üç kez gittiğim Suriye gezim sırasında, hiç de kendimi yabancı bir ülke topraklarında hissetmedim. Sıcak, candan, dost ve güler yüzlü insanların ve büyüleyici güzellerin çekiciliği, bu coğrafyaya yeniden gitmenize neden oluyor...

Laskiye yakınlarında bulunan Selahaddin Eyyubi Kalesi, tarihi limanı, narenciye ve zeytin bahçeleri yanı sıra; altın kumsalları ile Laskiye’ye bağlı Şenköy'de bulunan tarihî türbesi, cumbalı evleri ve Görentaş Köyü de Türkiye-Suriye sınırında bulunan sulama göleti de, bölgenin önemli mesire ve turistik yerlerindendir. Lazkiye'nin kuzeyinde, bir başka mesire yeri olan Balluran Baraj Gölü vardır. Genel olarak Suriye’nin ve özel olarak da Tartus ve Laskiye’nin; mavi bayraklı temiz denizi ve altın kumsalları olan plajları ile ünlü Keseb Köyü ve Şat-ul Ezrak; turistler tarafından tercih edilen sayfiye yerlerin başında gelir.

Laskiye’nin 500.000 nüfusun (şimdilerde bu nüfus oldukça azalmış olsa da) çoğunluğunu Arap Alevileri (Nusayriler) oluşturur. Lazkiye şehrinde yaşayan Türklerin nüfusu ise 100.000 civarındadır. Lazkiye şehir merkezi kuzeyinden yaklaşık 15 km sonra Suriye Türklerinin, köy ve kasabalardan oluşan yerleşim bölgeleri başlar ve Türkiye sınırına kadar uzanır.

Güneş-Kum-Deniz ve alternatif turizmin cazibe merkezi olan Lazkiye sahil şeridinin önemli bir kısmı; Suriye’nin Akdeniz’e açılan en önemli kapısı olan Laskiye limanı tarafından kapatılmıştır. Hatay'ın Yayladağı İlçesi gümrük kapısından, Lazkiye'ye ulaşım son derece kolaylaşmıştır. Çünkü Antakya ile Yayladağı arasındaki Fransızlar zamanından kalan çok virajlı, dar ve 50 km'lik asfalt yol yerine, 35 km'ye düşen 4 şeritli duble yol yapılmıştır. Lazkiye, 1987 Akdeniz Oyunları'na da ev sahipliği yapmıştır.

Şat-ül Ezrak ile Laskiye şehir merkezi arası 13 km mesafedir. Bu arada çalışan taksiler 100 ila 250 Suriye Lirası arası değişen miktarlarda para karşılığı taksi bedeli almaktadırlar. Antakya’dan Halep’e ve Yayladağ’dan Laskiye’ye taksiler de yolcu taşımaktadır.

Antakya’da yaşayan sevgili arkadaşım Lemye Meriç’in konuğu olarak; Samandağı ve Harbiye molamızın ardından, 10 gün sürecek olan kapı komşumuz Suriye’ye gitme zamanımız gelmişti. Türkiye-Suriye sınır kapısının en işlek noktası olan Reyhanlı yakınlarındaki Cilvegözü’nden sonra, Halep’den başlayan Suriye gezimiz; Suriye’nin Foçası Laskiye’de son buldu.

Balıkçılık, zeytin, nar ve narenciye üretimi ile ünlü liman kenti Laskiye halkının konukseverliği, bize hiç yabancı değildi. Folklor, müzik, inanç, sosyal doku ve ortak zengin tarihi mirasın güzelliğini ve ahengini; batı merkezli kirli oyunların ve hiç bir sınır telinin bölemeyeceğine inancımız pekişti. Hele yemek kültürleri Antakya mutfağının aynısıydı. Az da olsa Trabzon’dan gelme Lazların da yaşadığı Laskiye’de; kendimizi İzmir’in şirin ilçesi Foça’da zannettik.

Yakın ve Orta Doğu’da gezilip görülmesi gereken tarihi, doğal ve turistik yerlerin başında gelen Laskiye, yeni konuklarını ve eski dinlence ve eğlenme merkezi olma cazibesini bekliyor, yeniden… Kadife sesli sanatçı Feyruz’un sevda, hüzün ve barış esintili şarkıları; şafağın dudak izini aralayan tan çiçeği aşkların nağmelerinde ve Akdeniz’in, güneşi ilk öptüğü turkuvaz rengi kıyılarda yankılanıyor…

Damaskus (Şam) Üniversitesi’nde öğretim üyesi olan rehber arkadaşım Prof. Dr. Muhammed Yuva’nın öncülüğünde, 1995’den bu yana; Edebiyat-Kültür-Sanat-Turizm özelinde başlayan, Türkiye-Suriye kardeşliği ve iyi komşuluk ilişkilerinin pekişmesindeki gayretlerimiz sürüyor. Benim de kurucu üyesi olduğum; Türk-Arap Bilim, Kültür, Sanat ve Dostluk Derneği’nin çalışmaları da; bölgede barış ve kardeşliğin olgunlaşmasına katkıda bulunmaktadır.

Öte yandan; bir Nazım Hikmet sevdalısı olan, eski Savunma Bakanı ve şair Musfata Tılas’ın Laskiyeli güzellere yazdığı aşk yüklü dizelerinde, Suriye’nin Kültür Anıtı olan ve eski Kültür Bakanı Necah el Attar’ın Aziz Nesin hayranlığına ve tutkusuna esin kaynağı olan dokunuşundaki konukseverliğin izlerini aradım… Pek çok etkinlikte ve sohbet toplantılarında; Kemal Atatürk ile Fidel Castro ortak paydasından ve “Çağın Devrimci Önderleri” olarak söz eden Küba’nın Ankara Büyükelçisi Alberto Gonzales Casals; Türkiye-Küba dostluğunun gelişmesi için özel gayret sarf ediyor.  Onlar; geçmişi yarına bağlayan, sevda ve barış tüten, komşu evin bacasından yükselen nice aşkların müjdecisi oldular. Doğu Suriye’de İskender’in yakıp bitiremediği Palmira Antik Kenti’nin tarihi oniks mermer sütunlarında, göğe erişen nice sevdalara tanıklık ettik. Haçlı saldırılarını dize getiren Selahaddin Eyyubi Kalesi’nin burcundan, Akdeniz’i selamlayan beyaz bayrakların İskenderun’a al bir atlas gibi el uzatması ne güzel… Laskiye sokaklarında özgün Arap müziğinin tınılarının yankılandığı kasetçi dükkanları ve deniz ürünü kokan lokantalar sizi bekliyor… Bülent Ersoy ve İbrahim Tatlıses şarkıları, Laskiye’nin akşam sefası coşkusuna eşlik ediyor…            

Suriye topraklarına girmeden önce, mutlaka Antakya’yı gezmenizi öneririm. Çünkü buradaki her şey sizi Suriye’ye alıştıracaktır. Cilvegözü sınır kapısından girdikten sonra ilk durağımız Halep oldu. Derviş danslarının ve sufi müzik dinletilerinin gizemli izlerinin görüldüğü ve tarihin ilmek ilmek dokunduğu Halep sokakları ve kalesi; laik ve hoşgörü kültürünün yaşadığı ve eski ile çağdaş olanın buluştuğu uygar bir kent olan başkent Şam (Damascus)’a vardık. Umur Dağı aşiretlerini koruyan Ay Tanrısı’nın 2 bin yıllık yüzüne el sürerek, Büyük İskender ordularının yıkıp yağmaladığı Fahrettin Sultan Kalesi’nden, tarihe bir kuşbakışı fırlatılan antik Palmyra bizi selamladı. Yeraltı manastırlarının ve kayadan oyma mazgallı evlerin, güneşe gülümsediği Maalula bir başka gizemli yerdi. Abdulaziz Dağı eteklerinde tarihi Bağdat Kapı ”hoş geldiniz” diyerek selamladı bizi. Şarkı söyleyerek hasır ören güzellerin mekanı Dara bir başka idi. Tanrı ve krallar kapısı Basra’nın kutsal yolun girişiydi. Güzellik Tanrısı Venüs’ün saçlarını taradığı ve Suriye İmparatoru Philip’in tiyatro izlediği mozaik kenti Shahpa, Antep’i anımsatıyordu. Beş bin yıl önce yapılan ve dünyanın ilk kütüphanelerinden biri olan kültür merkezi Ebla duvarlarına sinmiş şiirler vardı. Sabahları fırından aldıkları sıcak ekmekleri sokak aralarına ve kaldırımlara seren ve onları kabartıp yiyen insanların kenti Hama’da sabah bir başka idi. Çan seslerinin yükseldiği ve halkının %90’ı Ortodoks olan Epamea, Roma’yı anımsatıyordu. Baraj gölü sayesinde, sarı çöl sıcağını bir nebze olsun aralayan, eski Savunma Bakanı ve ODTÜ mezunu olan Mustafa Tlass’ın memleketi Arstan’da iklim bile değişmiş. İslamiyetin ilk yayıldığı yerlerden biri ve Halid bin Velid Camisi kubbesinde yansıyan Humus’da ezan sesi bir başka dokunaklı. Lüks otellerin ve altın kumsalların olduğu; zeytin, hurma, üzüm ve narenciye bahçelerinin yeşilliği ile Akdeniz mavisinin kucaklaştığı kıyı şehri Tartus, Mersin’i de andırıyor. İzmir’in şirin ilçesi Foça’yı andıran tatil köyleri, turistik tesisleri, eğlence ve dinlence yerleri ile kaktüs ve portakal ağaçları arasından esen ılık Akdeniz havasının solunduğu cennet kent Lasky (Laskiye)’de hayat bir başkadır. Buraya Hatay’ın Yayladağı ilçesinden günü birlik gidip geliniyor. Çünkü Yayladağ; Laskiye’ye otomobille ve otobüsle, yalnızca 2 saat uzaklıkta. İstanbul, Ankara, Adana, Mardin, Urfa, Antep ve Antakya’dan Şam’a günlük otobüs seferleri yapılıyor. Türkiye-Suriye gerginliğinden önce, THY ve Suriye Hava Yolları uçaklarıyla da Şam’a gitme olanağı bulunuyordu.

Geçmişte bayram ve seyranlarda görünen, sınırın iki yakasında yaşayan akrabaların, bildik manzaralarının ardından; şimdi ise kalbura dönen, 600 km uzunluğundaki Suriye sınırından, tehlikeli ve yasak mayın tarlalarını aşarak binlerce göçmen Türkiye’ye akın etmektedir.

Her şeye karşın; mutlaka gezilip görülecek yerlerin başında gelen Suriye ve özel olarak da Laskiye’de yaşam sürüyor… Yemek kültürü bakımından Hatay bölgesini aratmayan Laskiye’de; lüks konaklama yerlerinden pansiyon evlere kadar, her keseye uygun mekanlar bulunmaktadır. Ayrıca, alış veriş çılgınları ve eğlence düşkünleri için de; büyük bir ticaret liman kenti ve renkli bir pazardır Laskiye…

İzmir’in şirin ilçesi olan Foça’nın ikizi Laskiye’nin doğusunda yükselen Selahaddin Eyyubi Kalesi. Ortadoğu, Arap ülkeleri, Avrupa ve Türkiye’den gelen turistlerin en çok ziyaret ettiği yerlerin başında geliyor. Türkiye, Suriye’nin batıya açılan tek kapısıdır. Türkiye’nin en uzun kara sınır komşusu olan Suriye, yalnız bayramda seyranda değil, her zaman Türk konuklarını bekliyor...

Öte yandan; genel olarak Suriye ve özel olarak da Laskiye; Arap Edebiyatı’nın esin kaynağı olmuştur. İlk Arap matbaası 1712’de Halep’de kurulmuştur. “Mir’at-ül Ahval Gazetesi” bu yıllarda baskıya başladı. Halil Merdam, Cebri, Bedevi el Cebel gibi ünlü “ulusçu” şairler, ilk eserlerini 1919’da yayınladılar... Yeni Dönem edebiyatçılardan Sadullah Vannus, Yusuf Nasrullah ve Şerif Haznedar’ın yanı sıra; ünlü Suriyeli şairlerin ses, vurgu, imgeli, yalın ve lirik dizelerinden oluşan şiirlerin teknik söylem ve biçemindeki zenginlik; genç kuşak şairlere esin kaynağı oldu Laskiye...

Laskiye’de çok satan kitaplar şunlardı: “Kıbrıs Tarihi” Prof. Dr. Muhammed Yuva, “Günlerin Düşündürdüğü” Necah El Attar, “Anadolu Kurdu Mustafa Kemal” Mustafa Zein, “Çerkezler Tarihi” Jesgua Jesus, “Şiir Bir Öpücük Çiçektir” Mustafa Tlass, “Güzel Gelin” Fairuz-Wadi Alsafi, “Suriye Tarihi” Philip K. Hitti, “Ah Biz Eşekler” Aziz Nesin”...  Kitap, kıyısı bulunmayan bir umman... Şiiristan’a-Suriye’ye turist gelip, ilgi yüklü dost dönmek buna denir...

Aşk bahçesi, Şam şekeri ve Laskiye güzeli olan kapı komşumuz Suriye’nin usta şairi Ömer Ebi Rabia (Ölüm: 720)’nin şu dizeleriyle, sizleri selamlıyorum...

“Nazikçe, güzelliğin sessizliğine daldı

Sabahın hafif serinliğine uzanan bir daldı

Gözlerim kamaştı bakışlarında, önümde

Her şey puslu ve şekiller karmaşık haldi

Ben asla aramadım, o asla aramadı

Saat, aşk ve buluşma kadere kaldı...”

Kaynak:www.dursunozden.com.tr

Fotoğraflar:Dursun Özden arşivi.

 
Toplam blog
: 157
: 363
Kayıt tarihi
: 29.03.11
 
 

ÖZDEN, Dursun; (d: 21.10.1950, Niğde, Türkiye). Gazeteci, Gezi Yazarı, Şair, Belgesel Dursun Özde..