Liderlik, Felsefe, Strateji: Manchester United

Futbol, adı duyulduğunda dünyanın kalbinin attığı spor. Kıtaları, medeniyetleri, insanları birbirine bağlayan; kimilerine göre zaman kaybı, kimilerine göre yaşam kaynağı. Her şeye rağmen dünyanın izlenen en çok spor dalı. İzlendiğinde görsel keyif veren, bir takımın oynadığı maçın ardından kazanması ya da kaybetmesi sonucunda, o takımı tutan insanlara yaşattığı duygular…

Futbol hakkında bu kadar methiyeler düzdükten sonra, izninizle Manchester United ile benim aramdaki gönül bağınıı ifade etmeye çalışacağım. Son 6-7 senedir herhangi bir futbol takımını tutmuyordum. Uzun süre ülkemizdeki maçları bir futbol izleyicisi olarak takip ederken, herhangi bir takımı tutmadığım için, iki tarafından gol atmasından estetik olarak keyif alıyordum. Dolayısıyla bir takımın galibeyeti sonucu yaşanılan sevinçten ya da bir takımın mağlubiyeti sonucu yaşanılan hüzünden mahrum kalmıştım.

Yıllardır öncelikle İngiliz Premier ve La Liga ligi beğenerek takip ettiğim ve izlerken keyif aldığım ligler arasındadır. Zaman ilerledikçe kendimi bir futbol takımınq adama ihtiyacını hissediyordum ama hayata bakış açıma uygun bir takımı bulmakta zorlanıyordum. En çok aradığım kriterler; Liderlik, felsefe ve strateji idi. Aslında saymış olduğum bu kriterler bir çok futbol takımında yer alan kriterler. Ancak demek ki bazı şeylerin zamanın gelmesi gerekiyordu.

Aslında takım olarak Manchester United’ ı belirlemem 2014 Dünya Kupası ile başladı. Dünya kupasında herkesin gibi benim de favori takımım Hollanda idi ve Hollanda’nın teknik direktörü Lois Van Gaal. Kelimenin tam anlamıyla bir lider. Aldığı kararlar hayati derecede öneme sahip. Fifa 2014 Dünya Kupasında Hollanda’nın Kostarika ile oynadığı çeyrek final maçında uzatma dakikalarında yaptığı müdahale beni benden aldı. Uzatmalan bitmesine 1 dakika kala, 119. dakika da kaleci değişikliği yaparak Krul’u oyuna aldı ve Krul’un penaltıları kurtarması sonucu Hollanda çeyrek finale yükseldi.

Nasıl bir liderlik örneğidir ki, bu kaleci değişikliğini iki gün önce planlamış, maçın uzatmalara gitmesi halinde kaleci değişikliği yapacağını as kaleciye bile psikolojik olarak etkilenmesin diye söylememiş. Bu hamle ile Van Gaal, bana kancayı takmış oldu. Aslında gönlüm ufak ufak Manchester United’a kayıyordu ama Van Gaal süreci hızlandırdı.

Manchester United kulubüne gelecek olursak, 20 Lig, 4 Lig Kupası, 11 Federasyon kupası ve 3 Şampiyonlar Ligi/ Kulüpler kupası gibi dev başarıları bünyesinde barındıran bir kulüp. Bu başarı ister istemez insanın gözünü kamaştırıyor. 1998-99 senesi Premier Leage, Federasyon Kupası ve Şampiyonlar ligini kazanarak Treble yapmış, ender görülen bir başarıya imza atmıştır.

Bu başarıya altın harflerle imza atmış Alex Fergusen kulup tarihine damga vurmuştur. Dile kolay, 1986-2013yılları arasında tam 27 yıl gibi dünyanın önde gelen kulübünde menejerlik yapmış birisi. Beni etkileyen konulardan birisi de budur. Şöyle bir düşünün 30 yıla yakın bir süre başarılar ve başarısızlıklara bir bütün olarak bakabilen, bir yönetim tarzı. Hatalar ve yanlışları sahiplenen bir yönetim. İşte orta ve uzun vadede planlamalar yapmanın getirmiş olduğu kazanımlara en güzel örneklerden birisi.

Alex Fergusen’in bir ekonomi kanalında katılmış olduğu bir röpörtajı izleme fırsatı buldum. O programı izledikten sonra, bir kez daha hem Alex Fergusen’in liderliğine hayran oldum, hem de Manchester United kulubünün her anlamda ne kadar bir profesyonel bir kulup olduğunu bir kez daha anladım.

Zaten 2014 Dünya kupasında Hollanda teknik direktörü Lois Van Gaal’in dünya kupasının ardından Manchester United’ın başına geçiyor olması bana kancayı takmıştı. Alex Fergusen’ın açıklamalarınını izledikten sonra benim için Manchester United uzun süre aradığım futbol kulubünün boşluğunu fazlasıyla dolduruyordu.

Son olarak Van Gaal liderliğinde, Di Maria, Falcao gibi yıldızlarla birlikte, orta ve uzun vadede büyük başarılara imza atılacağını düşünüyorum.

recepcebiroglu@gmail.com

@recepcebiroglu