Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

16 Nisan '17

 
Kategori
Dünya
 

Linç olgusu

Linç olgusu
 

Ferhunde Muhammed’in Linç edilmesi


2015 yılında 27 yaşındaki öğretmen adayı Ferhunde Muhammed, Afganistan'ın başkenti Kabil’de,  muska satan bir Afganlıya, “yaptığının doğru olmadığını” söylemesi üzerine, muska yazan şahıs tarafından Kuran-ı Kerim yaktığı yalanıyla yüzlerce kişi tarafından Linç edilmişti. Teokrasinin egemen olduğu benzer nitelikteki bir Ülke olan Pakistan’dan bir linç haberi,  İslam’a hakaret etmekle suçlanan bir üniversite öğrencisi, okuduğu okulun kampusundaki diğer öğrenciler tarafından linç edilerek öldürüldü. BBC Türkçe’nin haberine göre Abdul Wali Khan Üniversitesi’nde öğrenim gören öğrencinin seküler ve liberal görüşleri nedeniyle okuldaki diğer öğrenciler tarafından sevilmediği belirtildi. AFP’ye konuşan emniyet yetkilisi Niaz Saeed linçe uğrayan Mashal Khan’ın gazetecilik öğrencisi olduğunu belirtirken Khan’a ciddi boyutlarda işkence uygulandığını, sopa, tuğla ve yumruklarla dövüldüğünü ve yakın mesafeden ateş açıldığını vurguladı. Linçe yüzlerce öğrenci katılırken saldırının videosu da sanal ortamda paylaşıldı. Cinayetin ardından çok sayıda öğrenci gözaltına alındı, üniversite de geçici olarak kapılarını kapattı. Bir düşünce kuruluşunun raporuna göre Pakistan’da 1990’dan beri en az 65 kişi dine hakaret ettiği öne sürülerek öldürüldü.

Vikipedi’de Linç, hiçbir adil yargılama olmadan insanları cezalandırma yöntemi, şeklinde tanımlanmakta, devamında; sağlıklı bir yargılamanın olmadığı gibi, bir ceza yöntemi olarak da öldürücü olduğu ifade edilmektedir.

Sözlük ustası Ali Püsküllüoğlu’nun Türkçe Sözlüğ’ünde Linç ise ; “Halktan bir topluluğun, bir suçluyu ya da kendilerine göre suç olan davranışta bulunmuş birini yumruk, taş, sopa gibi araçlarla döve döve öldürmesi.” olarak tanımlanmaktadır. Ölüm, uç nokta; o noktaya varmayan şiddete de “linç” denilmektedir. Linçte, linç edileceklerin milli ve kutsal değerlere saldırdığı iddiası vardır, ayrıca ajitasyon (kışkırtma) unsuru vardır. “Halktan bir topluluk”, onları eyleme çağıran birileri tarafından seferber edilir, doğrudan doğruya “vurun şerefsize, ne duruyorsunuz!” diye haykıran provokatör tarafından, öfkeyle fokurdayarak kendi kendini azdıran kalabalık içinden birisi tarafından ilk yumruk indirilir.

Linç bir cezalandırma eylemi, hedefi ise; “Suçlu veya kendine göre suç olan davranışta bulunmuş birisi” veya birileridir. Linççiler, “suçlunun” tespitini ve cezalandırılmasını bizzat ellerine alarak, hukuku devre dışı bırakırlar. Hukukun “iyi” işlemediğini, suçluları lâyığınca cezalandırmadığını düşünürler. Onlara göre, olağan yargılama prosedürünün, zaten suçluluğuna çoktan karar verdikleri o reziller için bir ödül niteliği taşır. “Mahkeme aylarca sürecek, avukat bir boşluk bulup beraat ettirecek ya da içeri girse bile elini kolunu sallaya sallaya biraz yatıp çıkacak”; “Bunları zaten kolluyorlar”.diye düşünürler. Dahası, o kişilerin “normal hukuku” hak etmeyecek derecede aşağılık suçlu oldukları, . İnsan cinsinden olmadıkları, İnsanca bir muameleyi hak etmedikleri kanaatindeler.

“Linç hukuku”,hukukun üstünlüğünü tanımaz,  gücün ve şiddetin keyfîliğine alan açar, hukuksuzluk demektir. “Bazı” insanların hukuktan istisna edilmesi, yani haksızlığın, adaletsizliğin doğallaşması, meşrulaşmasıdır.

Linci “tolere etmek”, Türkiye’de siyasî ve Ülke yöneticilerinin sıkça yaptığı gibi mazur göstermesi, hukuk devletinin kendini yok saymasıdır.

Linç, kalabalığın azlığı çiğnemesidir bazen tek birisini, korunmasız, çaresiz durumdakine saldırmaktır. Bireysel sorumluluk üstlenmeden, kalabalığın koynuna sığınmış, ‘anonim’ bir suçun gölgesine saklanarak; Köşeye kıstırılmış, kuşatılmış olana çullanmak, yerdekine bir tekme savurmak, yaralamak ve nihayetinde öldürmeyi amaçlar.

Konuyla ilgili sosyoloji, psikoloji, siyaset bilimi, antropoloji literatüründe, linç sözcüğüne sürekli eşlik eden güruh, değersiz kalabalık, ayaktakımı, sürü, Linçin öznesi olduğu kadar, nesnesidir de. Linç girişimcilerini illâ bir lümpenler topluluğu, azgın bir fanatik kitlesi, tutunacağı bir dal, bağlanacağı bir değer kalmamış kopuklardan oluşmuş bir kara kalabalık olarak düşünülmemelidir.

Elbette, böyle bir kitlenin linçe davet edilmesi özellikle kolaydır; ‘böyleleri’ eşiği kolayca geçebilir, kırıp dökebilirler. Ama unutulmasın: Linç eylemi, ona kalkışanları, kapılanları güruha dönüştürür. Linçi yapan güruh olduğu kadar, güruhu yaratan da linçtir. Linç deneyimi, girişim ve ajitasyon ‘aşamasından’ itibaren, kitleyi, kalabalık içindeki insanları güruh haline getirmektedir. Güruhlaşmanın meyli ise linçedir.

Linçin insanı dehşete düşüren, düşürmesi gereken yanı, budur. İnsan topluluklarının güruhlaşması, av güruhuna, yırtıcı hayvan sürüsüne benzemesi,  barbarlaşması, insanlıktan çıkmasıdır.

Tanıl Bora; “Türkiye'nin Linç Rejimi” kitabında, Linç için, “Milli öfkeyi” seferber edip bir noktada kontrol altına almak; bir linç potansiyeli oluşturup ‘bir noktada’ veya ara ara bunu gemlemek, faşizmin sarkacıdır.” ifadesini kullanmaktadır.

Linç, en açık bir şekilde uygarlık kaybıdır. Linçin sıradanlaştığı, kolektif bir utanç yaratmadığı, infiâl uyandırmadığı bir toplum, toplum olma niteliğini yitiriyor, yitirmiş demektir. Bu şehvetli infiâl, linç olaylarının olağanlaştığı bir toplumun toplum olmaktan, insanlıktan çıkmasının karşısında ayrıca insanın dibine battığı umutsuzluğun  ifadesidir.

Çünkü; linçin var olduğu toplumlarda, günümüz toplumlarının en önemli unsuru olan hukuk’un üstünlüğü, hukuk’un kendisi yok hükmünde sayılmaktadır.

Nizamettin Biber

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..