Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

06 Şubat '13

 
Kategori
Tıp
 

Lokman Hekim, ölümsüzlük iksirini bulmuş mu?

Lokman Hekim, ölümsüzlük iksirini bulmuş mu?
 

Lokman Hekim


Lokman Hekim, Bütün hekimlerin Piri ve Üstadı…

Tüm çiçeklerin, tüm otların tüm bitkilerin her özelliğini bilir ilaç yaparmış.

'Ey oğlum! Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.''(alıntı)

Dünya ölümsüzlük iksirini bulma çabasında…

Ölümsüz olmak için çalışıyorlar.

Oysa asırlar önce Lokman Hekim ölümsüzlük iksirini bulmuş.

 

Bir çok efsanede bundan söz edilir.

O efsanelere göre Lokman Hekim iksiri bulmuş fakat formülünü kaybetmiş.

 

Bir yerde kaybetmesi ile ilgili şöyle bir anlatı var.

Ölümsüzlük iksiri bulunan şişeyi köprüden geçerken düşürmüş. Bir başkasında:

Formülü eline yazmış, yağmur yağınca ıslanmış ve silinmiş. Bir rivayette de:

Allah’ın emri ile Cebrail tarafından yok edilmiş.

Lokman Hekim’le ilgili o kadar çok yazılmış yazılar, kitaplar, hikâyeler ve anlatılar varki. Hangisinden nasıl söz edeceğini şaşırıyor insan. Özet yapmak gerektiğinde ya da Lokman Hekim’i birkaç cümle ile anlatmak gerektiğindeki bu asla mümkün değil. Diyelim bir parça söz etsek:

 

Lokman Hekim, bütün hekimlerin piri ve üstadıymış.

Tüm çiçeklerin, tüm otların tüm bitkilerin her özelliğini bilir ilaç yaparmış.

O bütün hekimlerin üstadıymış.

Bütün otların, çiçeklerin dilinden anlarmış.

Ona bütün çiçekler, otlar dile gelir neye faydalı olduklarını söylerlermiş.

 

Doktorların amblemlerinde yılan vardır. Bu konu ile ilgili bir anlatıyı daha aktarıyorum.

 

Lokman Hekim doktor ve eczacıymış. Dükkânında her türlü hastalığın devası olan ilaçlar varmış. Hastalar içeri girdiklerinde, hastalıklarına iyi gelecek olan ilaç şişesi sallanırmış. Birgün, içeri birisi girmiş. Ancak hiçbir şişe sallanmamış. Lokman Hekim, bunun üzerine:

“Senin hastalığının çaresi yok, öleceksin.”demiş.

Adam ölümden kurtuluşun olmadığını öğrenince çok üzülmüş. Her şeyini satmış. Yanına bir at tüfek ve av köpeği alarak dağlara çıkmış. Vurduğu hayvanları yiyip, yörüklerden yoğurt, süt alarak yaşıyormuş. Bu arada hastalığı da iyice artmış.

Bir ağacın altına gelmiş. Atını bağlayıp köskelmiş. O sırada bir yörük kadını, bir tas sütü saylığa koymuş. Yılanların sütü sevdikleri bilinir. Tasa yaklaşan bir yılan, sütü içmiş, sonra da zehrini süte kusmuş. Tas, yemyeşil olmuş.

Ağrıları iyice azan adam:

“Gidip şu zehri içeyim de ölüp kurtulayım.”diyerek zehirli sütü içmiş. Bir süre sonra ishal olmuş ve kusmaya başlamış. Ancak oldukça hafiflediğini hissediyormuş. Ölmek için içtiği zehirden sonra daha iyi olduğunu görmüş. Gün geçtikçe iyileşmiş ve hastalığı tamamen geçmiş. Lokman Hekim’e gidip: “Sen, bana öleceğimi söylemiştin. Ama ölmedim.” demiş.

Bunun üzerine Lokman: “Ben, sana ala ineğin sütünü nereden bulayım, sütü yılana içirip, nasıl tasa kusturayım. Hastalığının çaresi vardı; ama bu ilacı temin etmek zor olduğu için öyle dedim.” diye cevap vermiş.

O gün bu gündür tas ve yılanın eczacılık ve tıp biliminin simgesi olması, halk tarafından Lokman Hekim’e dayandırılır.(alıntı)

Lokman hekim Davud Aleyhisselam zamanında, Arabistan’ın Umman tarafında yaşamış.

 

Bütün bunlardan başka bir anlatı daha var.

 

Hz. Davud Lokman’a bir koyun kesmesini istemiş. Demişki:

“En iyi yerinden iki parça et getir.”

Lokman koyunun yüreğini ve dilini getirmiş.

Başka bir gün Hz. Davud:

Bir koyunu kesmesini ve en kötü iki yerini getirmesini söylemiş.

Lokman yine yüreğini ve dilini getirmiş.

Hz. Davut neden böyle yaptın demiş

 

“İyilik için kullanıldığında yürekten ve dilden daha iyi bir şey yoktur. Kötülük için kullanıldığında yürekten ve dilden daha kötü bir şey yoktur.”

 

 

Dâvud aleyhisselâm’dan ilim öğrenmiş.

Dâvud aleyhisselâma peygamberlik bildirilmeden önce, müfti olan Lokman Hâkim, Dâvud aleyhisselâma peygamberlik bildirildikten sonra fetvâ vermeyi bırakmış.

Dâvud aleyhisselâma ümmet olmuş.

Kendisine hikmet verilmiş.

Eyyûb aleyhisselâmın teyzesinin oğlu oldu da rivâyet edilmekteymiş.

 

Fransız bilginlerinin, Calinos'un (Galen'in) bir adı da Lokman Hekimmiş.

Bu büyük bir yanılgıymış.

Lokman Hâkim, Dâvud aleyhisselâm zamânında; Calinos (Galen) ise, ondan bin yıl kadar sonra yaşamıştır.

 

Lokman ismi Kur'ân-ı Kerim'de geçmekte olup, bir sûreye (otuz birinci sûre) Lokman ismi verilmiştir.

Bu sûrenin on ikinci âyetinde meâlen; ''Biz Lokman'a hikmet verdik.'' buyrulmaktadır.

Buradaki hikmet tâbirinin; akıl, anlayış, ilim, ilimle amel etmek ve doğru karar vermek demek olduğu tefsir kitablarında yazılıdır.

Lokman Hâkim tabiplerin piridir.

Hikmetli sözleri ve oğluna verdiği nasihatler meşhurdur.

 

Kur'ân-ı Kerim'de Lokman sûresi 3. âyet-i kerimede meâlen;

''Bir vakit Lokman oğluna öğüt vererek şöyle demişti:

Yavrum! Allah'a ortak koşma, çünkü şirk çok büyük zulümdür.''buyrulmaktadır.(alıntı)

 

Lokman Hâkim’e sen bu hâle nasıl geldin dediklerinde;

''Doğru sözlü olmak, emâneti yerine getirmek, lüzumsuz söz ve işi terk etmekle.''cevâbını verdi.

 

İnsanlar ondan nasihat istediler, o da şöyle nasihat etti:

“Öncekilerin ve sonrakilerin ilimleriyle ameledilebilmesi için sekiz şeye dikkat etmek lazımdır.

 

Dört zamanda dört şeyi korumak gerekir;

Namazda gönlü,

Halk arasında dili,

Yiyip içmede boğazı,

Bir kimsenin evine girince de gözü korumaktır.

İki şeyi hâtırdan hiçbir zaman çıkarmamalıdır.

Bunlar; Allahü teâlânın büyüklüğü ve ölümdür.

İki şeyi de tamâmen unutmaya çalışmalıdır.

Bunlar da; bir kimseye yapılan iyilik ile dost ve yakınlardan görülen kötülüktür.''

 

Lokman Hâkim’in oğluna nasihatlarının bir kısmı şöyledir:

''Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takvâ, yükün imân, hâlin tevekkül olsun, umulurki kurtulursun.''

 

''Ey oğlum! Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyâcım yok diyerek de ilmi terk etme.''

 

''Ey oğlum! Allahü teâlâyı anan (hâtırlayan) insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen sana öğretirler. Allahü teâlâ onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allahü teâlâyı ziktetmeyenleri görürsen onlardan uzak dur.''

 

''Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tesbih ediyor, sen ise uyuyorsun.''

 

''Ey oğlum! Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma.''

 

''Ey oğlum! İnsanlara iyilikleri emir ve nasihat edip kendini unutma! Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır, fakat kendini yakıp eritir.''

 

''Ey oğlum! Yalandan çok sakın! Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makâmını kaybedersin.''

 

''Ey oğlum! Kötü huydan, gönüldağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.''

 

''Ey oğlum! Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamâ etmekten sakın. Kazâya râzı ol ve Allahü teâlânın sana verdiği rızka kanâat et.''

 

''Ey oğlum! Dünyâ geçici ve kısadır. Senin dünyâ hayâtın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmış, çoğu geçmiştir.''

 

“Ey oğlum! Tövbeyi yarına bırakma, çünkü ölüm ansızın gelip yakalar.''

 

''Ey oğlum! Sükût etmekle pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.''

 

''Ey oğlum! Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor.''

 

''Ey oğlum! Âlimler meclisine devâm et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allahü teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de müminlerin kalbini aydınlatır.''

 

''Ey oğlum! Amel ancak yakın (Allahü teâlâya olan ilim ve mârifet) ile yapılır. Herkes yakini nisbetinde amel eder. Amel noksanlığı, yakin noksanlığından gelir.''

 

''Ey oğlum! Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.''

 

''Ey oğlum! Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.''

 

''Ey oğlum! Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul kimse şu üç musibetle karşılaşır: Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin kaybolması.''

 

''Ey oğlum! Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günâhkar olur, diline hâkim olmayan pişmân olur.''

 

''Ey Oğlum! Dünyâmalından yetecek kadarını al, fazlasını âhiret için hayra sarfet, Sıkıntıya düşecek ve başkasının sırtına yük olacak şekil de tembellik etme.''

 

''Ey oğlum! Sakin kimseyi küçük görüp hakâret etme. Çünkü onun da senin de rabbimiz birdir.''(alıntı)

Nazan Şara Şatana

Lokman veya Lokman Hekim

Kur'an'da ve halk efsanelerinde bahsi geçen, hikmetsahibi olduğuna inanılan kişi.

Lokman Hekim'in İslam'a göre peygamberolduğuna dair iddialar bulunmakla beraber İslam âlimlerinin genel görüşü peygamber olmadığı yönündedir.

Kur'an'da Lokman Hekim'den Lokman Suresi'nde bahsedilir.

Allahtarafından Lokman'a hikmetverildiği belirtilir.

Oğluna verdiği öğütler anlatılır.

Efanevi bir kişilik olan Lokman’ın kimliği ile ilgili tefsir kitaplarında çok farklı anlatımlar tefsir yazarlarının değişik kaynaklardan duyumsadıkları görüşlerini yansıtır ve birbirlerinden farklı kimlik ve soy bilgileri bu kaynaklarda yer alır.

O’nun gerçek kişiliğini ise en doğru şekilde muhtemelen Muhammed Esedverir; O'na göre Lokman tıpkı Hızırgibi fiktif (kurmaca)bir kişiliktir ve prototip bir derlemedir.(vikipedi)

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 1731
: 4678
Kayıt tarihi
: 09.12.10
 
 

Turizmci; Genel müdür Yazar ; Romanlar, senaryolar müzikkaller... Sinema filmleri, TV filmleri.....