Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Mayıs '16

 
Kategori
Eğitim
 

Maarifimizin dört duvarı

Maarifimizin dört duvarı
 

MAARİF SİSTEMİ İSTİYORUZ


Rahmetli Nurettin Topçu “Milli Mekteb”imizin olmayışından yakınarak ömrü hayatını geçirdi. Okulu ve üniversiteyi bir türlü kabullenemedi. Kabullenmemekte haklı nedenleri vardı. Çünkü okul kelimesi “Mektep karşılığı olarak kullanılan Fransızca École-ekol  kelimesine benzetilerek yapılmış uydurma bir kelimedir.”[i]

Günümüzde eğitim sistemindeki mevcut okulların her açıdan bu milleti ve değerlerini ne kadar temsil ettiği sorgulanmalıdır. İsminden tutun da yapısına, mimarisine, kadrosuna, müfredatına vb. bakıldığında birçok sorunu beraberinde getirdiğini söyleyebiliriz. Okullar adeta modern hayatın köleleştirici birer fabrikası gibi görev yapmaktadır. Bu sistemde insana, çocuğa işlenmesi gereken ham bir madde olarak bakılmaktadır. Batı dünyasında sanayi devrimi ile okulların ortaya çıkışı aynı tarihlere denk gelmektedir. Batının hedefi bellidir. Fabrika için okul, okul için fabrika şart. Onlara göre okul da fabrika da aynı işlevi görür: Ham olan madde ile ham olan çocuk işlenmeli, işlemden geçirilmeli, öğütülmeli, eğitilmeli, eğip bükülmeli ve sonuçta vitrinlik nasıl bir mamul veya kullanılacak nasıl bir insan elde edilmek isteniyorsa o elde edilmelidir.

Peki, bin dört yüz yıllık medeniyetimizin insana bakışı nasıldı? “İslam Maarifi”nin omurgası hangi ilkeler üzerine kuruldu?

Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed (sav), insanın inşasında şu üç boyuta dikkatimizi çekmektedir. “İslam”, “İman” ve “İhsan”. Meşhur Cibril hadisinde ifadesini bulan ilkeler aynı zamanda İslam Maarifinin de temelini oluşturmaktadır. “İslam” ile insan, dış dünyaya sevgi ve barışı, “İman” ile insan, güven veren bir kişiliği ve kimliği ve nihayetinde “İhsan” ile insan, tüm güzelliklerin kaynağı olan yaratıcı ile aşkın bir ilişki biçimi olan ubudiyeti ortaya koymaktadır. İslam’ın insanı bu üç temel ilke ile hayatı kurgular ve yaşar. Yaşadığı hayat sadece dünyalık bir hayat değil; aynı zamanda uhrevi hayatı da gaye edinir. Sonlu olandan sonsuz olanı bulma çabasındadır. Dolayısıyla “İslam Maarifi”nin ruhu ve felsefesi, “İslam, İman ve İhsan” gibi temel ilkeleri barındırır. Buradan hareketle bu ilkeleri hayata geçirecek yapının, binanın sağlan bir temele ve bu temel üzerine yükselen duvarlarına ve duvarlara kol kanat gerecek olan çatıya da ihtiyacı vardır.

Bu yazıda Maarif çatısının altında olması gerek dört duvar üzerinde özetle durulacaktır. Her bir duvarın diğer bir duvardan üstünlüğü, yüksekliği veya yüceliği söz konusu değildir.

Nedir bu maarifin inşa edilecek dört duvarı?

Birinci Duvarı: Ders

Hayatın kendisini insanın önüne konulmuş, okunmayı bekleyen dersler olarak idrak edebilmektir. Ders, hakikatin izini sürebilme ameliyesidir. Kalıplaşmış, tekrarlanmış, sıradanlaşmış ve geçiştirilmiş bir uğraş değildir. Ders, hakikatin izini sürme, peşinden gitme ve bulma çabasıdır. Ders, hakikati bulmak için bir araçtır.

Maarif nizamında insanın biricikliğine, özeline (kabiliyeti, yeteneği, yapısı, donanımına) ve geneline (iman, ibadet ve ahlakına) uygun dersler tahsis edilmelidir. Her bir ders ise talim ve terbiye esaslarına uygun olmalıdır. Her bir ders onu talep edenin var olan potansiyel yeteneğini açığa çıkartma, geliştirme işlevi görmeli.

İkinci Duvarı: Talebe

Nurettin Topçu’nun ifadesiyle talebe, hakikatler peşinde koşmayı meslek edinen insandır. Yoksa mekteplerin diploma müşterisi, geleceğin makam ve mevki dilencisi değildir. Talebe yoksa ders de yoktur. Dersi talep eden talebelere ilim, irfan ve hikmet kapıları açılmaya başlar.

Talep etmede seçicilik ve istek vardır. Talep varsa ona cevap da, çözüm de vardır. Sanıldığının aksine talebeliğin yaşı yoktur. İnsanoğlunun talebeliği doğumuyla beşikte başlar, ölümüyle mezarda son bulur. Bu iki nokta arasında dilerse kurumsal ve örgün tedrisata, dilerse bireysel ve yaygın tedrisata devam eder.

İlimde esas olan onu dilemek ve talep etmektir. Zorla ilim verilmez, verilse faydası görülmez. Zorunlu eğitime tabi tutulan çocuklarımızım durumu ortadadır. Dayatma müfredatla istediğimiz kalıplara, cenderelere sokmaya çalışmakla insani ve ahlaki bir şey yapmış olmuyoruz. Talebenin zihni, kalbi ve bedeni hazmına uygun derslerle, hayatına zenginlik katmalıyız. Hazım sorunu olanın o dersten tatmin olmasını bekleyemeyiz.

Üçüncü Duvarı: Muallim

Yine Nurettin Topçu’nun ifadesiyle muallim, insanoğlunu beşikten alarak mezara kadar götürüp teslim eden, dünyanın en büyük mesuliyetine sahip insandır. Maarif muallimsiz olmaz. Muallim de talebesiz ve derssiz olmaz. Talebenin hayatındaki muallimle sayısızdır. Hayat da bir muallimdir. Ondan öğrenilecek, ibret alınıp, yaşanacak çok dersler var. İlim sadece dört duvar arasında değildir.

İslam inancında dünya imtihan yurdudur. Dünya bir muallim gibi ona gelenleri, misafirlerini bir ömür imtihan eder. İmtihanda süre sınırı yoktur. Her an imtihanla baş başa olan bir talebe, dersine iyi çalışmışsa mezuniyet ödülü cennet olur. Muallim ilmini, ebedi ve ezeli ilmin sahibi Âlim olan Allah’tan alıp, yaşayan; talip olan talebelerine miras olarak bırakandır.

Dördüncü Duvarı: Mektep

Nurettin Topçu’dan mektep için derki; kutsal çatısı altında siyasete asla yer vermeyen, muallimin ilmi ve ahlaki otoritesinden başka hiçbir otorite tanımayan, ruhları huzur içinde birleştirici, disiplinin barındığı ideal çatıdır.

Hakikatin peşinden gitmek için rehber olan tek “Kitap” vardır ve ona talip ve talebe olanlar onu okumak, anlamak ve yaşamak için yaklaşırlar. İşte bu yönüyle içinde talebeleri barındıran mektep, hakikat kitabının okunduğu, derin derin tefekkür edildiği mekânın adıdır. Millet hayatında mektebin dönüştürücü ve inkılapçı bir gücü vardır. Gerçek inkılaplar mektepte başlar. Her millet ne zaman ki kendi mektebini kurarsa geleceğini de inşa eder. Bu “milli mekteb”in muallimlerince kurulan kendine özgü metotları, müfredatı, talim ve terbiye prensipleri ile binası olmalıdır ki “milli ve yerli” olabilsin.

Okullarımız modern mahpushanelere dönüşmüş durumdadır. Hapishane cezalandırma mekânlarıdır. Bir saat veya bir ömür, fark etmez. Öğrencilerimiz okullara ayakları geri geri giderek giriyorlar. Okul bitiş saatlerinde ise koşarcasına çıkıyorlar. Dersler onlar için çok sıkıcı. Mevcut eğitim sistemi tek tipleştirici, ezberci, şekilci, sıralayıcı, dışlayıcı karakteri ile önümüzde durmaktadır. Sistemimiz diyemiyoruz maalesef. Umarız bir gün deriz…

Üniversiteler hakikatin peşinde koşmaya hevesli nesiller yetiştirememektedir. Bugünkü üniversiteler, öğrenciye Batı’dan ithal edilen bilgileri göstermekte ve diploma vermektedir. Evet, çok acıdır; ama bugün üniversitelerimiz çeviri merkezleri ve diploma bürolarına dönüşmüştür.

Sonuç olarak; eğitim sisteminde “milli ve yerli” arayışta derdi ve davası olan eğitimcilerinin, yeniden bu milletin geleceği için “MAARİF DAVASI VE NİZÂMI”nı kurması ve inşa etmesi gerektiği inancındayız. Bize dayatılan eğitim sitemine ahlaken “isyan” etmeliyiz. Hakikate giden kestirme yolun isyandan geçtiğine inanmalıyız vesselam.

Maarif Nizamı”, nihayetinde insanın inşasını hedefler. İnsanın doğuştan yaratıcı tarafından kendisine verilen yetenek ve kabiliyetleri, dünya hayatında keşfetmesi, geliştirmesi ve yaşatması için uygun ortam ve imkanları hazırlamak gerekmektedir. Tarih yazan ve yapan bu millete düşen görev ise medeniyetimizi yeniden inşa edici “MAARİF NİZAMI”nı kurmaktır.

Ne mutlu maarif davamızı dava edinenlere…

Ali Sedat ASLAN

MAARİF SİSTEMİ İSTİYORUZ İMZA KAMPANYASI LİNK:

https://www.change.org/p/talim-terbiye-merkezli-maarif-sistemi-istiyoruz

[i] D. Mehmet Doğan - Büyük Türkçe Sözlük İz. Yay. 1995 s. 858

 
Toplam blog
: 19
: 717
Kayıt tarihi
: 05.04.14
 
 

1971 Kayseri doğumlu. 1994 Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi lisans, 2013 Gelişim Üniversite..