Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Mayıs '15

 
Kategori
İnançlar
 

Makam için Din ile oynamak

Makam için Din ile oynamak
 

Koltuk '' makam '' Simgesidir.


İster devlet vazifesinde, ister özelde...

Makam ve mevkii sahibi olmak için, terfi etmek için, ticari karı artırmak için, yetkili ve etkili yerlere gelmek için, namaz kıldığını kimseye göstermemeye çalışıyorlar. Hatta, su varken, abdest almayıp, duvarda teyemmüm ediyorlar. Namaz kılarken, duvarda 3 nokta tespit ediliyor, ayakta veya otururken, kıyam için noktanın birine, rüku ve secde için noktanın birine namaz kılınır diyorlar. Bu menfaatleri gerçekleştirmek için, bir sürü haramı helal sınıfına sokuyorlar. Toplantılarda herkesin içtiği içiliyor, dini değerler hakkında olmadık akımlar savunuluyor, gizliden gizliye mensup olduğu dini bile ayaklar altına alıyorlar. Dinden bu denli taviz vermek, kesinlikle uygun değildir.

Tevhid : Gönlün, ağızın ve beynin aynı söylemesidir. Bir olmasıdır. Tevhid' ten ayrılmadan elbette, ilm- i siyaset dahi yapmak çok uygundur.Lakin, ilm- i siyaset başlı başına bir ilimdir. Öyle kısa zamanda da öğrenilecek veya dinden taviz verilerek uygulanacak bir ilim hiç değildir.

Verilen bu tavizler açıkça dinde reformdur. Böyle bir reformda dinsizliktir. Peygamber, savaş esnasında bile bu şekilde abdest almamıştır. Almadığı gibi o şekilde namaz kılmamıştır. Hatta, hastalıkta bile o şekilde ibadet yapılmaz.

Dinimizde, farzla- haram çakışınca, haram işlememek için farz terk edilmektedir. Zaruretsiz, helalleri haram yapmak, felakettir.

Çünkü, farzlar ve haramlar, teferruat değil, dinin temelidir. Haram işlemeyi bu denli hafife almak, insanı felakete sürükler. Bu tarz yaklaşımlar, dinimizin içine sızmış olan bazı, mason, İngiliz ajanları, sahte din adamlarının, dini kaidelerin altını oymasından kaynaklanmaktadır. Böyle bir hareket, farklı bir din oluşturmaya, müslümanları hristiyan yapmaya çalışmak demektir.

Nasihat, mumine fayda verir. Her müslümanın birbirine, emr- i ma' ruf ve nehy- i munker yapması, yani nasihat etmesi farzdır. Nasihat, bir kişinin yüzüne karşı söylenmemeli, ortada umumi olarak söylemelidir. Hiç kimse ile bu konuda münakaşa etmemelidir.

İslam alimleri buyuruyor ki;

Elimizden geldiği kadar, hiç kimseye hakaret gözüyle bakmamalıyız. Belki Allah Teala katında bizden daha değerli olabilir. Birbirinizi çok seviniz. Sevdiğiniz kimse Allah Teala'nın dostlarından bir dost olabilir.

Kimseye dünyalık için tazim, hürmet etmeyiniz ki, dininiz dünya uğruna gitmesin.Biri sizinle, düşmanlık ederse, onunla meşgul olmayınız. Düşmanlığın sonu yoktur. İnsanların sevgisine de aldanmayınız ! Bu sevgileri devamlı değildir. İnsanların elinde olana göz dikmeyin ! 

İnsanlardan ve makamlardan yardım beklemekten ümidi kesip, Allah Teala ya bağlanmalıdır. Başkalarından yardım bekleyen kimse, insanlar yanında hor görülür. Birinin size karşı kusuru olursa, şikayet etmeyip, kabahati kendinizde arayın. Kimsenin ayıbını aramayın. Bir insan yanlış konuşmuşsa insanlar içinde ona yanlışını söylemeyin. Yalnıız olduğu zaman ve nasihat kabul eder ise o zaman söyleyin. İnsanlardan ne türlü bir sıkıntı gelirse, hatırınız kırılmasın, affedin. Bir kimse sizi över, sizden iyi bahseder ise, sevinmeyin. Kötülemesine de aynı şekilde üzülmeyin. 

Netice olarak, dinimizi doğru öğrenmek her müslümanın vazifesidir. Nasihat önce kendimize olmalıdır.

Aksi halde başkalarına tesir etmez !

Sevgilerimle,

Ercan Hatipoğlu

 
Toplam blog
: 19
: 385
Kayıt tarihi
: 04.05.15
 
 

Elektronik Mühendisi, İşletme ve İlahiyat  bölümlerini okudum. Uzun zamandan beri, Türkçe Dili, T..