Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Nisan '14

 
Kategori
Kent Yaşamı
 

Memleketin halleri...

Memleketin halleri...
 

Tezatlar ülkesiyiz.

Esasında ‘’Mistizm’’ şuradan kaynaklanıyor. Bir kere her şeyimiz var evvellallah! Yağı, unu, şekeri, ateşin alası, her şey var. Ortada helva yok! Hadi her şeyi bir araya getirdik. Gelin dediğimizde, etrafta bu sefer kimseler yok! Akıl verenler, akıllarını bırakıp tüymüşlerdir.

Her şeyin bir ilk çizgisi, başlangıcı olduğu muhakkak. Mısır Çarşısında mısır bulamazsın. Demircide kuş kafesi bulamadığın gibi. Sahaflarda, halı satılır mı? Satıyorlar. Üzerine yazmışlar, turist görsün diye İngilizce: ‘’Uçan halı’’  Bitişiktekinde de ‘’Uçmayanı’’  var. N’olmuş yani?! Niye? Turistleri uçuracaksınıoz da, bizim başımız kel mi?

Anadolu’ya giden otobüslerin oto garı, Avrupa yakasında. Bir Ahırkapı var, oraya da gemi bağlanıyor. Defolu gemiler diziliyor o açıklarda.

İzmir’de herkes Karşıyaka’ya bayılıyor. Karşıyaka’lılardan kimse bayılmıyor. İzmir ve diğer semtlerden akın akın insanlar gelir vapurlarla K.Yakaya. Yer, içer gezer, tozarlar. Gözleri arkada kalır.

Civar mahalle, Alaybey, Çiğli, Şemikler semtleri kendilerini K.Yakalı bellerler. Çarşısında yürüyüşleri bile değişiktir. Taaaa ki, K.yaka hudutlarını terk edinceye kadar. Ondan sonrasında onlar, eski hallerine dönerler. Küfürse küfürleri, umursamazlıkları ile eski hallerine bürünürler. Neden böyledir? Kimse izah edemez.

Karşıyakalı, K.Yakada doğumlu olduğu için, önce gururludur, sonra da mutludur. Burada yıllar yılı oturanlar da aynen…

Şimdi her yerde simit sarayları var. Eskiden gariban katığı idi. Şimdi sarayları kuruldu. Büyük Ada’da yokuşun orta yerinde solda bir yerde simidi pres yapmışlar. İçinin nefis baharatları var. Tek kelime ile nefis. Türkiye’de öylesi yok! Yakında kopyalarız, hiç merakınız olmasın.

İnsanlarımız da bir alem oldular. Sorarsın adın ne? Cevap verir: “Terzi Memet.” Tekrar sormak ihtiyacınızı duyarsınız: “Ne iş yaparsınız? Diye.  Cevap verir karşınızdaki “ Demin ikisini birden söyledim ya! Eh artık Buradan yak. Be mübarek söylesene terziyim diye. Yok efendim, demin söylemişmiş ikisini bir arada.

Ört ki, ölem!

Kimse kimseye muhtaç olmadan yaşamak iyi. Esasında, birey olarak, cemiyet hayatında herkesin, herkese, icabında muhtaçtır. Derler ya hani, “İnsanoğlu, icabında, düşmanının külüne bile muhtaç olur” diye.

Sonra insanlarımızda teşekkür duygusu azaldı. Bir iş yapıyorsunuz onu  hayrına. Pek ufak ama, manaca derin ve zengin. Karşınızdakinin aklına gelmiyor açıp bir alo demeğe, teşekkür etmeğe. Karşılaşsanız bile  yine de etmiyor teşekkür. Ne hallere geldik di mi?

Komşunun kızını istetirsiniz kendinize. Anası sorar: “ Oğlum katın var mıdır? Ablası sorar: “ Araban, bir de yatın var mıdır?  Babası sorar:” “Gelirin bol mu, yoksa dar mıdır?” Evin küçük veledi sorar “Porno sitelerine giriyor musun?” der.

Görüyorsunuz. Hiç kimse boş değil. “Apart” bekliyorlar ortaya sinek konsun diye. Kızı istettiğiniz gün, anlamışsınızdır yaya kalıverdiğinizi. Eh, vazgeçersiniz tabi. “Ahrette bile o kadar sual eden yok be!” diye de hayıflanırsınız.

Eskiden bu işler ne kadar kolaydı. Bir hamam bohçası düzerdiniz, kızın  evine yollamadan önce, içine, hamam tasını, kesesini, sabununu, tarağını, işli mintanını kordunuz. Yanına da, beş arşın Amerikan kaput bezini, kenarları oyalı donunu, tel kırma işli perdelerle, üç kahveci sandalyesini de peşinden yollardınız. Bir kutu lokumla, bir şişe kolonyayı da unutmazdınız üstelik.

En iyisi mi, atlıya eşekliye selam vermeden ot gibi, kendi başına yaşamak, kendi göbeğini kendin kes” diye zaman zaman celalleniriz ama, bunun uygulanmadığını bile bile, “gösteriş olsun diye de”  show yaparız. Yaptığımız gösteriye kendimiz de inanmadan. Daha da sıkıştırdılar mı yüksek perdeden atarız, binin yarısı beş yüz. O da bizde yok” diye

Öte yandan, yağan Muson yağmurları başladığında yolda ıslana ıslana hem yürürüz, hem yürütürüz de “ diyenlere bakıp bakıp boşuna lahavle çekeriz. Siz burada binin yarısını hesaplamaktan acizken. Lüks kundura kutularına tomarlarla beş yüzlüklerin yan yana mı deste destemi, dikine mi, rule haline getirilerek mi sokuşturulduğunu hayallersiniz. Kala kala sizin elindeki hayali 500 liralığa bakıp bakıp “tüh,  buncağıza yer kalmadı” diye de hayıflanır mısınız?

Sahi bu ayakkabı kutuları ilk defa böylesi terfi ederek, ön plana çıktığına göre, vardır bunun bir hikmeti diye düşünürsünüz. O ayakkabı kutularını  müzeye koymalı, bir ilahi soygunun kasadarları olarak gözlerimizi onlardan hiç ayırmamalıyız. Diyerek avunmalıyız.

En iyisi mi, spikere kulak  vermek. Ne halt ediyor bir bakalım:

“Burası Goccuvaz EF- EM. Spikeriniz Esma konuşiya. Muhtarın oğlu,  yangunu için bi şarkı istiya. Nalan Söyliya: “ Dutmayın Beni”

Eh, tutan da yok hani.

Ört ki, ölem !

 

 

 
Toplam blog
: 1616
: 918
Kayıt tarihi
: 13.08.06
 
 

Hayatın dikenli yollarından geçmenin  sırrı, aralarından çabuk geçmektir. Ümit, naylon çorap giyd..