Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

03 Mart '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Millet niye cinnet geçiriyor

Millet niye cinnet geçiriyor
 

milliyet.com.tr


Zengininden fakirine millet cinnet geçiriyor. Farkında değil misiniz? Şöyle dikkatlice bir bakın.. Biraz insanlarla konuşun. Vede gazetelerin; televizyonların konularını inceleyin.. Cinayetler; ırza geçmeler, hırsızlıklar, intihar etmeler ve envai türlü kötülükler… Boy boy.. Sıra sıra sıralanıyor… Tabii, bazı suç çevreleri belli. Onlardan her şey beklenebilir… Ama iyi semtler, iyi diye bildiğimiz insanlara ne oluyor ; ne oluyor da insanlar ölüyor, öldürüyorlar ve sayılamayacak derecede  kötülüklere sapıyorlar.
 
Nedenlerini kendime göre şöyle sayıyorum.
 
1. Toplum dengesizlik içinde. Hukuksal, ahlaki, ve inançsal değerlerini yitirmiş, durumda.
 
2. Ekonomik dengesizlik var.  Yüksek enflasyonla birlikte gelir eşitsizliği Türk halkını daha çok çarpıyor.
 
3. Partiler değerler manzumesi olarak tamamen birbirinden kopmuş durumda. Partilerin kişileri sürükleyip götürdüğü yerde; söylenenlerin ne kadar yalan ve hazin olduğunu gördüklerinde , inanan kitleler  boşluğa düşüyorlar. Ne iktidar söylediklerini gerçekleştirebiliyor; nede muhalefet partileri insanlara  Yeni Ufuklar gösterebiliyor.
 
4.Dünya ülkeleriyle, ülkemiz arasındaki uygarlık farkını artık herkes görebiliyor. Ülkemiz belki bir Orta-Doğu ülkesi değil ama fena halde Küçük Asya ülkesi. Bu ülkenin dışarıya kapalı değerleri ile, modern ülkelerin yaşam biçimleri ve değerleri arasında dağlar kadar farklar var.  Televizyon ve diğer medya, bu farkı az çok sergileyebiliyor. İnsanlar, çoğunlukla “Ağam nerde, biz nerde..?” havası içindeler ama göstermiyorlar.
 
5. İnsanlar korkuyorlar. Neden korkuyorlar? İktidar partisinin intikamından korkuyorlar? İşten atılmaktan korkuyorlar? Kredisini ödeyememekten korkuyorlar? Saygısızlık etmekten korkuyorlar? Kendilerine tanıtılan yanlış Allah korkusundan, korkuyorlar… İnsanlarımız öylesine korkutulmuşlar ki, seslerini bile çıkaramıyorlar.
 
6.İnsanlar esir durumundadırlar. Evet, insanlarımız ellerinden , kollarından tutuklanmış durumdadırlar. Seslerini çıkarıp bağıramıyorlar. Başlarına her an bir cop yiyebilirler. Kredileri kesilebilir. Bankalar, ellerini kollarını bağlamış durumda; milletin neredeyse yarısı borçlu.
 
7. İnsanlarımız işsiz. İşsiz insan bir süre normal bir insan gibi davranabilir ama sonunda isyan eder.  İster istemez bazı kötülüklere sapar. Kötülüklerin en büyük nedenlerinden biri “işsizlik”tir. Bugün Türkiye’de 5 milyon işsiz var.  Bu insanları nereye kadar nasihatla tutabilirsiniz. Nereye kadar Allah korkusuyla tutabilirsiniz? “Aç ayı oynamaz,”derler. Aynı zamanda, “Açlık ne dost, ne akraba, ne insanlık,  ne de hak tanır.” Daniel De Foe’nun bu sözünü bir yere yazmak gerekir. Reb Rostens de “Dünyada en güç iş, işsiz gezmektir.” Demiş. Herhalde boşuna söylememiş. İşsizlik ve sonucu açlık insanı insanlıktan çıkarır.
 
8. Eşitsizlik insanı çıldırtıyor. Türkiye’de Doğu ile Batı arasında; Köy ile kent arasında; kadınlarla erkekler arasında korkunç eşitsizlikler var. Eğitim bakımından eşitsizlik var; ekonomik yönden eşitsizlik var; sağlık açısından eşitsizlik var… velhasıl korkunç eşitsizlikler var. 
 
9. Adalet sistemi çözülmüş durumda. İktidar, polislerle, savcılarla, hakimlerle; yüksek mahkemelerle topla oynuyormuşçasına oynayıp duruyor. Mahkemeye gidenler davalarının ne zaman biteceğini tahmin bile edemiyorlar. Haklı olan neden haklı çıktığını; haksız olan neden haksız çıktığını bilmiyor… Adalete güven sarsılmış durumda.
 
10. İnsanlar hiçbir devlet kurumuna eskisi gibi güvenmiyor. Orduya; adalete; sağlık örgütlerine; çeşitli devlet kuruluşlarına ve özel kuruluşlara yeteri kadar  güven beslemiyor. Korkuyor ve  daima kendisine haksızlık yapılıp yapılmadığını sorguluyor. Durmadan korkular içinde.
 
11. Inançlarını tatmin  yolları onu tam tatmin etmiyor. O yönden de kendisini ve bu alandaki yetkilileri suçluyor. Yetkililere acaip sorular soruyor : “Bir adama baktıysam, imanım gitmiş midir?” gibi garip sorular. İnsanları inançlarıyla korkuta korkuta, çılgınlığın eşiğine getiriyorlar. Artık insanlar (özellikle kadınlar) her şeyden korkuyorlar; sonunda cinnetin eşiğine geliyorlar.
 
12. Bazı temel kurumlarımız insanda cinnet yaratıyor. Daha iki gün önceki habere bakın: “Doğubayazıt ilçesinde, cinnet getiren bir askerin, piyade tüfeğiyle aynı nöbet mevzisindeki 3 askeri şehit ettiği bildirildi.” Görüyor musunuz … Ordu gibi, Eğitim gibi kurumlar çağdaş normlara yaslanmadıkları için; kişileri fena halde sıkıyor, onların ruh sağlıklarını etkiliyor.
 
13. Aile kurumumuz sarsılmış durumda. Kadın önemsiz durumda. Dayak yiyor; çoğu kez de hakaret… kadın genellikle çalışmadığı için, son derece üzücü durumlara katlanmak zorunda kalıyor. Kadın boşanamasa bile, çocuklar ziyan, sebil oluyorlar.
 
Örneğin,  Özgecan Aslan'ı vahşice öldüren Ahmet Suphi Altındöken'in böyle bir aile yapısından çıktığı hemen belli oluyor. Boşanma, aileyi mahvettiği gibi, en çok da çocukları vuruyor.  Annenin ezildiği aile tipinde de çocuklar mahvoluyor.
 
14. İnsanlarımız bir çok kurumda baskı altında. Aile’de; Eğitimde; İş yerinde; Çevrede… Eziliyor… Bunun karşılığını çoğu kez futbol maçlarında patlamalarla gösterse bile; yine de tatmin olmuyor. Bu kez yakın çevresini kırıp dökmeye başlıyor…
 
15. İnsanlar bütünüyle sıkılıyor, çünkü eğlenmesini bilmiyor. Toplumda normal eğlence kanalları tıkalı. Bunun için , bireyler garip meraklara sahipler. Bir düğünde mesela, bütün silahlarını ateşleyebiliyorlar. Her düğünde de bir iki kişi kim vurduya gidiyor… Garip ama gerçek…
 
Bu toplumdaki ciddet nedenlerinin hangi birisini sayayım. Görüyorsunuz, insanlarımız esasında cinnetin eşiğinde. Göstermiyorlar belki ama , zaman zaman patlamalardan anlaşılıyor. 
 
Ne mi yapmak gerekir. Düzeltin bu toplumu. Çılgınlık nedenlerini bulun ortadan birer birer kaldırın. O zaman siz de biz de kurtulmuş oluruz. Başka…
 
Düşünün bakalım.
 
 
Toplam blog
: 2579
: 848
Kayıt tarihi
: 24.10.10
 
 

Mesleğim eğitimcilik… Şimdi artık emekli bir vatandaşım… biraz şairlik, biraz hayalcilik, biraz s..