Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

10 Nisan '13

 
Kategori
TV Programları
 

Muhteşem Yüzyıl’a ‘’Kanıt’’ lazımdı! Deniz Celiloğlu ve Şeyh Maşruki

Muhteşem Yüzyıl’a ‘’Kanıt’’ lazımdı! Deniz Celiloğlu ve Şeyh Maşruki
 

Komiser Selim'e yeni rolü pek yakışmış


Her akşam, diziler arasında da muhteşem bir rekabet var. Çarşamba akşamlarının en çok izlenen dizilerinden Muhteşem Yüzyıl rating yarışında her zaman ilk sırada yer alırken, hani bitecek nidaları arasında diziye yine tanıdık, bilindik, sevdiğimiz bir sima daha katıldı.

Aslında bu, güzel de bir şey tabii. Bir insanın bile kendi geçmişini unutmaya çalışmasının kabul edilebilir bir tarafı yok, bu bir hastalık. Farkında mısınız, Türkiye’de herkesin geçmişiyle yüzleşme gibi bir sorunu var. Yavaş yavaş bu dizinin gerçeklerin araya serpiştirildiği bir masal olduğunu kabul etmeye başladık.

Süleyman’ın 46 yıl tahtta kalmış olması padişahın, iktidarla Shakespearean bir ilişkisi olduğunu akıllara getiriyor. Kral Lear gibi, Muhteşem Yüzyıl dizisi de bir hikaye. Bu sebeple de çok ilgi çekiyor. Süleyman gerçekten masalsı bir kahraman; orayı fethetmiş, burayı fethetmiş.... Muhteşem Yüzyıl, tamamen bir iktidar savaşını gözler önüne seriyor.

Süleyman;  ilginç bir karakter, fetih yapmaya devam ederken bir taraftan da çocuklarını öldürüyor, köle bir kadına aşık oluyor, bu kölenin Sultan olma sevdası iç içe gerçekten Muhteşem bir hikaye…

Zenginlik, görkem sadece sarayda yok. Saray çevresinde göz gördü, kulak duydu kadar açık bir zenginlik ve konu çokluğu var. Pargalı’nın muhteşem yükselişi ve hüzünlü bir ölüm hikâyesi var; her konuda becerikli, lider ruhlu kimliği ile serasker, aynı zamanda Rumeli Beylerbeyi, Anadolu Beylerbeyi, bütün makamlara yakıştırılıyor, yakışıyor ve getiriliyor. Süleyman, Pargalı’yı öyle çok seviyor, beğeniyor, güveniyor ki; kız kardeşiyle evlendiriyor. Ailesinden kabul ediyor. Sonra, sonra da onu öldürüyor. İlgimizi çeken aslında bu hikayenin çelişkilerle dolu olması.

Geçtiğimiz bölümlerden birinde haremde paralarını alamadıkları için isyan eden cariyelere Hürrem Sultan, paralarının ödeneceği sözünü vermişti. Sultan Süleyman seferde olduğu için ödenek bulamayan Hürrem, Venedikli kadından ödeme yapmak için borç almıştı. ‘’Koskoca Baş Kadın parasız kalamaz!’’ diye feryat figan edildi, ama dönüp tarihe bakıldığında bu gerçekle yüzleşmeyi red edemeyeceğimizi belki fark edebilmişizdir.

Süleyman’ın seferde olması ve Hürrem’in bu yüzden parasız kalması sadece bir bahane olabilir. Çünkü, Haznedar kadın devlet kasasından para verme yetkisine sahiptir, ama bu paranın ne amaçla kullanıldığını da deftere kaydetme gibi bir zorunluluğu vardır. Hürrem, ortalığı sakinleştirmek adına ya da daha hızlı entrikalarına devam etmek adına yapacağı harcamayı hazine defterine ne diye işletebilirdi? Saraya faizler, rüşvetler v.s. bu dönemle birlikte girmiştir. Unutmamalıyız ki; Osmanlı ihtişamını dışarıya karşı korurken, içeride çok tutumlu, kuruşa dikkat eden ve israftan kaçınan bir devlettir. Sözüm tarihçilere; tarihçi olarak işiniz, bunları anlatmak, hatırlatmak, konuşmak değil mi? Sonra da izleyenleri ‘’dizi tarihçisi’’, senaristleri de ‘’hikaye anlatıyorlar, tarih bilmiyorlar’’ diyerek suçlamak işin kolay olanı.

Bu arada Kuzey-Güney’in sezonun sonunda bitiyor olması (ki anlaşmaları 2 sezonluktu ve bu kararın arkasında duruyorlar, bence de iyi ediyorlar daha fazla diziye devam etmek zorlama olacaktı ve kabak tadı verecekti) Kıvanç Tatlıtuğ’un ‘’Sarı Selim’’olarak rakip Muhteşem Yüzyıla transfer olabileceğini akıllara getirdi. Uzun zamandır bu konu konuşulmaktaydı. Rol için Kıvanç Tatlıtuğ ve Survivor Anıl’ın isimleri geçmekteydi. Ben şahsen Kıvanç Tatlıtuğ’u ‘’Sarı Selim’’ olarak görmek isterim. Kuzey-Güney’deki karaktere taban tabana zıt bir rol olması Kıvanç Tatlıtuğ’u zorlamayacaktır. Tam aksine hayranlarının daha da hayran olmasına ve hayran olmayanları ise hayranlar kervanına katmasına sebep olacaktır.

Neyse aslında bugün burada olma sebebime döneyim: son olarak Kanal D'nin "Kanıt" dizisinde rol alan oyuncu Deniz Celiloğlu, Star TV'nin dönem dizisi "Muhteşem Yüzyıl"ın oyuncu kadrosuna dahil oldu. Deniz Celiloğlu, diziye 93.bölümde ‘’Şeyh Maşuki’’ karakteriyle dahil oldu. İyi de etti özlemiştik Deniz Celiloğlu’nu. Fakat, dizide çok da uzun kalmayacak karakterlerden biri ile karşımıza geldi. Ne de olsa Muhteşem Süleyman’ın palası havada dolaştığı döneme girdik. Birçok kele yerle yeksan olacak dizide. Yine de Deniz Celiloğlu, Hoş geldi, Sefalar getirdi ekranlarımıza!

Tarihe bir göz atacak olursak:

Şeyh İsmail Maşruki, hicri 914 tarihinde, (Anadolu )Aksaray'ında doğmuştur. Babası Pir Ali Sultan, Kanuni Sultan Süleyman tarafından da takdir gören bir Sufi’ydi. Babası Pir Ali Sultan'ın vefatından sonra tarikatın başına kendisi geçmiştir. Babası daha hayatta iken Şeyh unvanını almıştır. Şeyhliğe geldiğinde 19 yaşında olması sebebi iledir ki ‘’Oğlan Şeyh’’ diye de anılır. Hem şeyh hem de gençliğinin göstergesi olan ‘’Oğlan Şeyh’’ unvanını Anadolu’ya yaymıştır. Aksaray’dan, İstanbul’a gelince Ayasofya ve civarında hitabet sanatı ile halkı çok etkilemiştir.  Bu sebepten dizide de belirtildiği gibi çok uyarı almıştır.  İstanbulve Edirne'de kendisine pek çok mürit kazanmıştır.

Maşuki’nin yaşadığı dönem gerçekten de düşüncelerini açıklamak şöyle dursun fikir adına nefes almanın bile zor olduğu bir döneme denk gelmektedir. Çünkü bu dönemde yaşayan zalim, acımasız, vicdansız, kendi düşüncelerinin dışında başka düşünceye hak tanınsın istemeyen, katılığı ile ünlü Müftü Ebu Suud Efendi ile Şeyhülislam İbn-i Kemal’in ağızlarından çıkan her şeyin yargıya ve karşı düşünceye meydan bırakmayan fetvaları cellat olarak aydınların tepesinde dolaşmaktadır. Bundan nasibini alan isimlerden biri de Maşruki’dir. ‘’Ha bre zındık’’ Maşruki’nin hayatında en çok duyduğu söz olsa gerek.  Maşruki’nin talihsizliği yanlış dönemde doğmak olabilir.

Vaazlarında aktardığı fikirler onu mülhit, zındık, Rafızi, dinden çıkmış olarak muhbirlenmeye kadar götürmektedir. İhbar edildiği için sık sık Ebu suud Efendi tarafından uyarılmıştır. Coşkulu konuşmalarının yanında güzel şiirleriyle de toplumu etkilediği anlatılmaktadır. İlk uyarısını Muhteşem Süleyman; senin öldürülme olasılığın vardır, en iyisi mi Aksaray’a geri dönün, diyerek yapmıştır. 

Gölpınarlı'nın aktardığı bir rivayete göre Maşuki, müritlerine bazen "Allah, Allah" zikri yerine "Allahım, Allahım" dedirtirmiş. Kanuni Sultan Süleyman’ın emriyle oniki öğrencisiyle birlikte padişahın yanına gelen İsmail Maşuki, padişahın önündeki sorgulamasında Vahdet-i vücud'a dair görüşünde ısrar etmiş ve Şeyhülislam İbn Kemal'in fetvasıyla öğrencileriyle birlikte Sultanahmet At Meydanında idam edilmiştir.

Maşuki’ye yargılamalarında şu suçları işlediği kaynaklarda yer almaktadır.

1) İnsanın kadim olduğu

2) İnsanın insan olduktan sonra hiçbir şeyin haram olmayacağı

3) Babasının Kutb, kendisinin Mehdi olduğu, kendisine inanmayanların imanlarının sağlam olmadığı

4) Şeriatın haram dediği şeylerin helal olduğu Hz. Musa için “ Küstah Musa” dediği

5) Namaz kılanların cenneti görmek için kıldıkları, cennete “biz merkebimizi bağlamayız” dediği

6) Şarap aşk kamışıdır, cezbe-i ilahidir, bunlarda herhangi bir sakınca yoktur, mümine helaldir dediği

7) Yemek, içmek, uyumak hepsinin ibadet olduğu

8) Oruç, zekat, hac insanlara cürüm için gelmiştir. Bunların bir anlamı yoktur, mümin olana yılda iki bayram namazı kafidir. Gerisi avam içindir, bir birinin semerini yememeleri için emir olunmuştur.

9) İki bayram namazında secde yerine beni görün dediği

10) Zina ve livatada sakınca yoktur, bunlar aşkın lezzetidir dediği

11) Her kişi tanrıdır, her suretten görünen odur dediği

12) Ruh bir bedenden çıkar bir bedene göçer dediği

13) Kabir azabı, soru, hesap yoktur dediği

14) Ehlullah’ın ardından iki rekat namaz kılmak yeterlidir dediği

15) Kutub başı, arş da ayağı Ferş de on sekiz bin aleme doludur, asıl tanrı bu kimsedir dediği

16) Müritlerine karılarının, oğlanınız, cariyeniz size helaldir, bunların cümlesi ise Ehlüllaha helaldir dediği

17) Görünen tanrıya tapmak gerekir dediği

18) Oğulu, kızı yaratan insanın kendisidir, kişi bir kadına varır onunla birleşir, doğan çocuğa Allah yarattı denir, oysa insan kendisi yaratmıştır.

İsmail Maşuki’nin dile getirdiği fikirler olarak sıralanan bu bilgiler mahkeme tutanaklarında yer almaktadır. Üstelik bu konuya tanık olanların da isimleri sekiz kişi olarak mahkeme sicil tutanaklarında yer almaktadır. Ne kadarı doğru, ne kadarı yalan suçlamalardır artık onu Allah bilir. Benim merakım bu durum ekrana senaristlerin dilinden nasıl gelecektir. İki ucu keskin kılıç gibi geliyor bana. Gölpınarlı tarafından yayımlanan manzumeden alıntı yapan A.Yaşar Ocak, Maşuki’nin tıpkı Hallacı Mansur gibi ‘’Enel Hak’’ dediğini ifade ediyor.

Müritlerinden Irakizade Hasan Efendi idam edildiği yere bir mescit yaptırmış ve Oğlan Şeyhin idam edildiği yere de şehitlik yaptırılmış ve parmaklıkla çevirmiş, daha sonra da aynı yere sembolik olarak bir kabir yaptırılmıştır. Ancak mescit daha sonra yanmıştır.

Kalbin Allah olduğuiçün suretin Rahmandır;
Kim Mükevvin ismin ey meh, haliki ekvândır.

Surete nispet mugayir görünür eşya kamu,
Lâkin ol ma'ni yüzünden cümlesi bir cândır.

Ayni Hak oldu vücudum, kaçma ey Hak sureti;
Hak ile Hak olagör, gel vehmi ko, Şeytândır...

Nûş kıldı çünki ruhum şol şarabı aşkını
Mest olup yitürdü kendin, baki ol sultândır.

Kim ki aşk ile vücudun bildi vü buldu bu gün
Kendü kendiözün yitürmedi; ulu sultândır.

Dizeleri ile tarih sayfalarında ve hatırlarda yer alan ‘’Şeyh Mahşuki’’, Deniz Celiloğlu’nun pek de yabancı olmadığımız ‘’Komiser Selim’’ e oldukça yakın tarzda, yakışan bir rol olmuş. Bize de oyuncuya başarılarının devamını dilemekten başka söz kalmıyor.

Hayatta başarılarınızın devam etmesi dileği ile…

http://www.medyabey.com

https://twitter.com/eceer6

Ayrıca, Facebook ''Ece Er İle Başbaşa'' adlı sayfamda sizleri bekliyorum

 

 

 

  

 
Toplam blog
: 781
: 3899
Kayıt tarihi
: 23.09.12
 
 

16- 06- İstanbul'da doğdum. Tatbiki Güzel Sanatlar Tekstil Ana sanat dalı Moda tasarımı bölümünde..