Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

08 Aralık '16

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Münih ve Dachau gezi notları

Münih ve Dachau gezi notları
 

München


MÜNİH: BAVYERA’NIN BAŞKENTİ

1,5 milyon nüfusu ile Almanya’nın Berlin ve Hamburg’dan sonra 3.büyük şehri ve Bavyera eyaletinin başkenti Münih’i (Almanca München) yıllar önce gezmiştim. Son Münih turumuza merkezdeki Marienplatz’dan başladık; bu bölgenin mimari yapısının eskisi gibi durduğunu gördüm.

Rathaus

125 yıl önce gotik tarzda yapılmış yeni belediye binasının 85 metre yüksekliğinde kulesi var. Münih 2.Dünya Savaşı’nda bombalarla yerle bir edilmiş. Ancak bütün eski yapılar, eldeki planlara göre, taş taş üstüne konularak, aslına uygun bir şekilde yeniden yapılmış. Almanya'da ve dolayısıyla Münih'te çok sıkı bir tarihi eser koruma yasası var. Şehrin bu bölgesinde Rathaus’un( Belediye binası) ve arkadaki Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi’nin) 100 metre yüksekliğindeki kulelerinden daha yüksek olacak ve genel mimari ahengini bozacak yapıya asla izin verilmemiş. Belediye binasının ön cephesinde Prag’daki saat kulesinde olduğu gibi figürlü gonklar var. Bavyera tarihindeki önemli olayları canlandıran bu figürlerin gösterisini, her gün belli saatlerde meydanda bulunan insanlar merakla seyrediyor. Münih’in ünlü futbol takımı Bayern önemli şampiyonluklarını bu binanın balkonlarından meydandaki halkı selamlayarak kutluyor.  Biraz ilerdeki,  yine gotik tarzda yapılmış eski belediye binası da Münih’te eski eserlerin itina ile korunduğunu ve şehrin karakterinin muhafaza edildiğini gösteriyor.

 Meryem heykeli

 Meydanın ortasındaki sütunun tepesinde,  altın renkli hilâlin üzerinde ayakta dikilen, sağ eliyle ucu haçlı asasını göğe yükseltmiş, sol eli ile haçlı bir küre ve kucağında çocuk İsa’yı tutan, Hz. Meryem heykeli duruyor. 1638 yılında Bavyera kralı 1. Maximilien tarafından yaptırılan bu heykelde açıkça Hıristiyan sembolleri İslam’ın sembollerini ayaklar altına almış. Bu heykelin kaidesinde 4 köşede Katolik Hıristiyanlığın 4 düşmanı; Türkler aslan, Protestanlar yılan, açlık ejderha, veba fare olarak küçük heykellerle ve küçük melek figürlerin de bunları yok edişiyle sembolize edilmiş.
Bizi gezdiren Alman Hanım rehbere bu hilâl ve küçük heykellerin anlamını sordum; bana gülerek: “Maxmilien’in Türklerle arası iyi olduğu için bu şekilde yapılmış” dedi. Yâni tam aksi; o yıllarda Almanya ve Katoliklerin can düşmanı Türklerdi. Bilindiği üzere; hilâl Batı’da Türk’ün sembolüdür. Birçok Hıristiyan Batı şehrinde çeşitli objede hilâlle Müslüman Türkler olumsuz olarak sembolize edilmiştir.  Marienplatz’daki Meryem heykeli de bunlardan biridir. Viyana’da Türkleri buradan ve Macaristan’dan çıkaran Prens Eugen’in heykelinde atının ayakları altındaki hilâlle de ezilen Türkler gösterilmektedir.

Frauenkirche (Kadınlar Kilisesi)

1488’de yapımına başlanan bu büyük kilisenin kuleleri Münih’in simgesidir. Tabanında şeytanının ayak izi de sembolize edilen bu yapı, gördüğüm diğer Bavyera kiliselerine göre daha sade idi.

Münih’in diğer önemli yapı ve meydanları

Fünf Höfe: Bu alış veriş merkezi bölgedeki mimariye uygun olarak eski sarayların yeni yapı elementleri ile şehrin mimari bütünlüğünü bozmadan yapılmasına çok güzel örnekti.

Odeon Platz: Münih’in önemli ve güzel meydanlarından biridir. Burada ikiz kuleleri ile Theatiner kilisesi(1663) ile Rokoko tarzında yapılmış saray ve yan tarafında Feldherrnhalle denilen savaş kahramanlarının anısına yapılmış bir anıt duruyor.

Maximilianstr.: Münih’in kültür ve lüks caddesi olan bu yol üzerinde müzeler, galeriler, tiyatrolar, kahveler ve dünyaca ünlü markaların mağazaları var. Bu cadde Max- Josef meydanına kadar gidiyor. Burada Bavyera eyaleti yönetim binaları bulunuyor.

Max- Josef Platz: Burada antik bir Yunan tapınağı şeklinde klasik Avrupa mimarisi tarzında 19.yüzyılda yaptırılan milli tiyatro ve opera binası vardır. Yan tarafta “Rezidenz” denilen saray uzanmaktadır. Bu sarayın yenileme çalışmaları devam etmekte idi.

Am Platzl: Burada Münih’in dünyaca ünlü birahanesi Hofbraeuhaus var. Günde 10 bin litre bira içilen bu lokantada kısa deri pantolonlu müzisyenler orkestrası devamlı müzik yaparken, Bavyera kıyafetli garson kızlar hizmet etmektedir.

Viktualienmarkt: Burası Münih’in pazar yeridir. Bu pazarda ağırlıklı olarak Fransa, Avusturya, İtalya ve Bavyera’nın özel yiyeceklerini bulmak mümkündür.

 İngiliz Bahçesi (Englischer Garten)

Şehir içinde 3,7 km karelik alanıyla bu park Münih’in yeşil ciğeridir; Newyork’taki Central Park’tan daha büyük, Avrupa şehirlerindeki en güzel parklarından biridir. Kuruluşu 18.yüzyıl olan dünyanın bu en büyük parkı bizdeki gibi açgözlü rantçıların hırsına kurban edilmemiş. Bu park bize büyük şehrin içinde insanların dinlenmesi için özenle yeşil alanlar ayrıldığını ve muhafaza edildiğini gösteriyor. Münih’te yeşili, tarihi eserleri katledilen vatan şehirlerimizi düşünmeden edemedim.

Bizi İngiliz Bahçesi’nden otelimize getiren taksinin şoförü 60’lı yıllardan itibaren Münih’e göç edip yerleşmiş, binlerce insanımızdan olan ikinci nesilden Afyonlu bir Türk’tü. Türkiye’nin ata yurdu olduğunu, buralı olduklarını,  çocuklarının az Türkçe bildiğini, Türkiye’yi ancak izinlerden tanıdıklarını söyledi.

DACHAU, ÖLÜM KAMPI

Münih yakınlarındaki bu kampa 1933-1945 yılları arasında,  Nazi rejimi karşıtları, Yahudiler ve çeşitli milletlerden tutsaklar getirildi. Bu insanlar her türlü zor işte ölesiye çalıştırıldıkları gibi, üzerlerinde akla gelmeyecek tıbbî deneyler uygulandı; zindanlarda insanlıkla bağdaşmayan işkenceler gördüler, karanlık hücrelere atıldılar, çeşitli vahşi usullerle öldürülüp fırınlarda yakıldılar

Kampa girişte bizi demir bir kapı ve üzerinde meşhur “Arbeit macht frei” yani “ İş özgürleştirir” yazısı karşılıyor; içeri girince bu geniş alanın etrafının hendek, dikenli, elektrikli teller, duvar ve gözetleme kuleleriyle çevrili olduğu görülüyor. Sağ taraftaki büyük yapı, şimdi içinde mahkûmlara yapılan bütün zulümlerin resim ve suç aletleriyle gösterildiği müzedir. Bu yapı önceden tutsakların iş atölyeleriydi. Bunun arkasındaki "Bunker" denilen uzun, tek katlı bina, aslında büyük bir tutukevi olan kampın içindeki zindanıdır ve tek kişilik dar, karanlık hücrelerden oluşmaktadır.

Bütün esirler her sabah saat 4’de meydanda toplanıyor ve sayım yapılıyordu. Meydanın arkasında geniş, ağaçlı yolun iki tarafında mahpusların kaldığı 30 büyük baraka vardı Şimdi ön tarafta yalnız birisi örnek olarak bırakılmış barakada yatakhane, tuvalet ve oturma odaları görülebiliyor. Yatakhanede tutukluların koyun koyuna yattığı 3 katlı uzun bir ranza duruyor. Tuvaletler kapısız bir arada idi. Oturma odasında masalar, dolaplar adeta kutsaldı. Ayakkabısız giriliyor, burada en küçük bir leke yapılmasına dahi izin verilmiyordu.

Geniş yolun sonunda, kampın dışında solda “Krematoryum” denilen,  yüksek bacası, içinde gaz odaları, insan cesetlerinin yakıldığı fırınların olduğu bina var. Acil hallerde bazı mahkûmların cezası duşa sokulmadan hemen oracıkta verilirdi. Bunlar fırınların üstünde duran makaralı iplerdeki çengellere asılır, öldürülür ve fırınlarda yakılırdı. Bu söylediklerimizin bir film sahnesinde değil, gerçekten yaşanmış olması burada binlerce insanın böcek gibi öldürüldüğü gerçeği insanı dehşete düşürüyor.

Dachau ölüm kampını gezerken burada yaşayan, son nefesini veren insanların çektiklerini düşünmek bile beni kendimden geçiriyor; bu gaddarlıkları yapanları lânetliyorum. Bu nasıl bir zulümdür?  Bu nasıl korkunç, merhametsiz, vahşi uygulamadır? İnsan insana böyle aşağılık işler yapabilir mi? 

Kendini üstün ırk gören bir toplumda aşağı gördükleri insanlar yalnız bu kampta değil, başka kamplarda da fare gibi deney ve işkenceden geçirildi; zorla sokuldukları odalarda gazla zehirlenerek öldürüldü; daha sonra cesetleri fırınlarda yakıldı.

Yapılan bütün bu kötülükler ortada iken;  Krematoryum’unda yanmış insan eti kokusunun hâlâ hissedildiği bu yerin bulunduğu ülkenin Türkiye’ye insanlık dersi vermesine ne demeli?

 

 

Aralık/2016

www.zekionsoz.com

 

 

 

 
Toplam blog
: 100
: 2186
Kayıt tarihi
: 28.01.12
 
 

1945 Bayburt'ta doğdu. Yüksek öğreniminden sonra çeşitli liselerde öğretmen ve yönetici olarak ça..