Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

15 Mayıs '17

 
Kategori
Futbol
 

Muslera ve spor basını ve yorumcuları

Merhabalar,

İlk " blog " ile başlıyorum bu serüvene... Konularım genellikle, Mutfak, Kitap, Film ve Futbol olacak, hadi seyahati de ekleyelim... Bugün işe Futbol ve " taraftarı " olduğum Galatasaray ile başlamak istiyorum.

Hepimizin bildiği gibi, bu sene büyük olarak bilinen futbol takımları Beşiktaş haricinde zor bir dönemden geçiyor. Ama bu ne yazık ki sadece bugüne özel bir durum değil. Bugün ki durum aslında " kral çıplak " durumu ve ama hala bir çok insan bunu yüksek sesle ifade edemiyor? Dediğim gibi ben bir Galatasaray " taraftarıyım " . Bu taraftarklık vurgusunu özellikle belirtmek istiyorum, çünkü " taraftarlık " ve " seyircilik " arasında ki fark çok önemli benim için. Bir seyirci, her şey olabilir. Ama bir taraftar sadece ve sadece taraftardır. Saygı duyar, saygı duyulmasını ister. Taraftar, taraftarı olduğu kulübün tarihini bilir, rakiplerininn tarihine de saygı duyar. Ancak seyirci, küfür eder, şişe fırlatır, meşale yakar, davul çalar...

Bugün, bir çok gazetede, dün oynanan Gaziantep-Galatasaray maçıyla ilgili, köşe yazarlığı yapan saygıdeğer gazetecilerin yorumlarını okudum. Bir çoğu yine, Tudor ve futbolcular arasında ki "soğuk savaştan", Podolski oyundan çıkarken Tudor' a " fırça atmasından" türünde, yazılar yazmışlar. Gerçekten bazen, bu arkadaşlarla aynı maçımı seyrettik diye soruyorum kendime. Bilmiyorum, ne kadarı bu maçları tribünden izliyor ama eminim ki bir çoğu benim gibi TV'den izliyor. Yani aramızda çok fark yok bu TV'den izleyen köşe yazarı arkadaşlarla. Şimdi soruyorum; Podolski oyundan çıkarken, Tudor' a ne dedi? Bir çoğuna göre, Podolski onu oyundan alan hocasına, neden beni çıkartıyorsun diye kızdı ve el kol hareketi yaptı! Ama bu doğru değil; Podolski hocasına sadece Bruma'yı şikayet etti ve bununla ilgili sitemde bulundu. Parmaklarıyla, kaç pozisyonda müsait durumda olmasına rağmen pas alamadığını anlatıp, bu durmdan yakındı, kaldı ki maçı dikkatli izleyenler, bunu maç içersinde de yaptığını görecekler Poldi'nin.Tudor'da onu sakinleştirmek için, sırtını sıvazladı, seni anlıyorum der gibiydi aslında. Evet yani Podolski Tudor'a fırça atmadı...

Gelelim yine " köşe yazarlarının " müthiş Muslera tespitlerine. Yok efendim yine devleşmiş kalesinde, yok efendim şöyle de böyle de, o olmasa ne olurmuş da, diye devam eden hikayeler... Türkiye' de Muslera konusunda benimle aynı fikirde olan tek bir " gazeteci " var, o da Hıncal Uluç. Evet bir tek usta gazeteci görüyor Muslera felaketini. Bu sezon Galatasaray'ın yediği bütün kafa gollerinde tek suçlu var o da " müthiş kaleci " Muslera. Sadece dünkü maçta yenilen golde, Sabri' yi arka direkte pozisyonlasa, o tıngır-mıngır kaleye giden top gol olmazdı. Ama Muslera bütün kaleyi tek başına savunacağını ve kahraman olacağını zannediyor ya, işte bu yüzden her iki kale direğini de boş bırakıyor. Hadi tamam bunu da geçtim, madem böyle bir sistemle korumak istiyorsun kaleni, e o zaman da bir yan topa çık allah rızası için be kardeşim, bir yan topa çık!!! Nedir bu böyle çizgi kaleciliği? Hiç mi Bayern kalecisi "Manuel Neuer " ın tesadüfen de olsa bir maçını izlemedin? Yahu çık biraz şu yan toplara, göster kendini biraz. Altıpas için de top artık neredeyse senin önünde ve sen yine çıkmıyorsun, Antepli futbolcu, kafa-omuz arası bir vuruşla neredeyse gol atacak ve sen artık üzerine gelen bir topa, her insanın, her canlının yapabileceği bir refleksle müdahele ediyorsun ve hemen bizim ünlü, anlı-şanlı " köşe yazarlarımızdan " kocaman bir aferin alıyorsun. Yok Muslera, bana göre sen iyi bir kaleci değilsin ve yukarıda da yazdığım gibi, yenilen tüm kafa gollerinden, tüm duran toplarda, yan toplarda hata sende!

Peki, bunu bizim köşe yazarlarımız göremiyor ya da böyle görüyor diyelim. Ama bu duruma kim müdahele edip, düzeltebilir? Ben değil, köşe yazarları değil, Hıncal Uluç hiç değil, peki kim? Evet, duyuyorum ne dediğinizi ve ben de aynı fikirdeyim sizinle, Teknik Direktör! Ama Galatasaray şu an da öyle bir durumda ki, ne yazık ki Teknik Direktör nereye yetişeceğini, ne yapacağını şaşırmış durumda. E tabi tecrübe de olmayınca, bu " kaos " ortamını yönetme becerisi ne derece güçlü bilemediğimiz için sadece beklemek ve her duran top organzasyonu veya yan toplarda, gözlerimzi kapatıp, hızla Hatim indirmeye başlamaktan başka çaremiz kalmıyor, Galatasaray taraftarı olarak.

Anlaşıldığı üzere bu " Galatasaray " Teknik Direktörlüğü biraz zor bir görev olacak Tudor için. Şimdi, bir yandan Başkan diyor ki; seneye de Tudor olacak, ama öte yandan, bitip tükenmek bilmeyen ve artık 71 yaşına gelmiş, dünya kadar parası olan ve Mehmet Demirkol'un dediği gibi, neredeyse Galatasaray'dan bile daha fazla parası olan " Lucescu " haberleri? Kime ve neye inanalım? Eğer gerçekten Tudor kalacaksa ve diyelim ki yönetim çeşitli sebeplerden dolayı, gereken transferleri yapamazsa, yazık olmayacak mı bir seneye daha Tudor' la?

İşte böyle bir hikaye Galatasaray... Bakalım mutlu son mu, yoksa yine dram mı düşecek bizlere?

Güzel günler gelsin ve güzel günlerde yaşayalım bu güzel ülkede...

 

Not; Yaşadığımız her bir gün, bize sunulan bir hediyedir. İnsan olarak yaşama ayrıcalığının farkında olarak ve bunun tadını çıkartarak yaşamak en güzeli. Saygı duyun, saygı duyulan olun. Yeni nesillere güzel örnekler olmaya çaılışın, çöpleri yere atmayın, tükürmeyin yerlere gelişi-güzel, her yerde tespihinizi sallayıp durmayın, toplu taşıma araçlarında, yanınızda oturan, ya da ayakta duran kadınlara saygılı davranın, bacaklarınızı sonuna kadar açıp, rahatsız etmeyin onları. Unutmayın ki, sizin " kadınlarınız " da, yani anneleriniz, kızkardeşleriniz ve eşleriniz, bu araçlarla yolculuk yapıyor, yani özel arabalarla, özel şoförleri eşliğinde değil, onlara yapılmasını istemediğiniz şeyleri, tanımadığınız kadınlara siz de yapmayın... 

 
Toplam blog
: 2
: 43
Kayıt tarihi
: 15.05.17
 
 

Merhaba, 51 yaşındayım, 30 senedir İsviçre'de yaşıyorum. Otelcilik ve Restaurant işletmeciliği ok..