Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Kasım '18

 
Kategori
Sinema
 

Müslüm Filmi, Acılı Arabesk ve Filmdeki "Halkevleri" Ayrıntısı

Müslüm Filmi, Acılı Arabesk ve Filmdeki "Halkevleri" Ayrıntısı
 

Dünya kadar sorun içinde “Müslüm” adlı film gündemimizin birinci meselesi “yapıldı”.

Yapım, “acılı arabesk” adıyla ünlenen “kötü” müziğin yaratıcısı Müslüm Akbaş’ın hayat hikayesini anlatıyor.

Arabesk müziğin de, onun “acılı” olanının da ilerlememize zerre kadar katkısının olmadığını hatta zararı bulunduğunu düşünenlerdenim.

Eşitsizliğin, az gelişmişliğin sömürü çarkı altında  ezilerek yönünü  kaybeden bireye çıkış yolu önermek yerine kahirlenerek içlerine kapanmayı, olmadı alkole, sigaraya veya benzerlerine sardırmayı marifet  belleten bir akımdı arabesk müzik.

Ve zannımca bilinçlenmenin, sorgulamanın önünün alınması amacıyla planlı ve bilinçli bir şekilde yaygınlaştırılmıştır.

İki büyük fayda sağlanmış olmalı. Birincisi, yapanlar bu işten “acayip” para kazandılar ve kusura bakılmasın, krallar gibi yaşadılar.

Filmdeki “Müslüm” dahi öyle.

Beykoz konaklarında oturuyor, “mercedes"lerle dolanıyor, viskileri su gibi tükekiyor, kazandığı paralar çantalara sığmıyor…

İkincisi, global düzen bu “uyuşturucu” müzik vasıtasıyla edilgin hale getirilen toplumun sözgelimi sendikalaşma, sınıf çıkarları ekseninde bir araya gelme… gibi sakıncalı yönelimlerine set çekmiş olmalı.

Müslüm’ün arabasının üstüne atlayan, altında ezilmeyi göze alan, kendilerini jiletle kesen... “kitle”ler gibi…

Müslüm filmi de aynı gelenekten nemalanmanın bir başarılı ürünü…

Gişe rekorları kırarken hiçbir toplumcu mesaj içermemesine özenle dikkat edilmiş.

Ama bir “artı”sı var bu satırları karalamama vesile olan…

Ailesini kendisine geçim kaynağı yapmış, içkici, kendinden başkasını düşünmeyen, hırsızlık yapan, aile bireylerine şiddet uygulayan “baba”lı aile ortamından kaçışta tesadüfen sığınılan “Halkevi”…

Dönemin Adana’sının varoşlarında hükmünü süren sefalet ve cehalet çölünde bir küçük “vaha”… Orada müzik yapılıyor, afişlerden görüyoruz, sanat, halk oyunları, tiyatro, folklör, söyleşi etkinlikleri var…

Ve Müslüm’e “acılı arabesk”inde başarıyı getiren, o Halkevi’nde kazandırılan “beceri” ve verilen “ufuk” oluyor.

Neydi o Halkevi, anımsayanımız, bilenimiz var mı?

Halkevleri, cumhuriyetçiliği, milliyetçiliği, halkçılığı, devrimciliği, devletçiliği, laikliği, yani kısaca cumhuriyet devrimini, sanatla, bilimle, kültürle, folklörle, eğitimle benimseterek içselleştirilmelerini sağlamayı amaçlayan hamlenin kurumsal vasıtasıydı.  Tıpkı köy enstitülerinde olduğu gibi bir aydınlanma meşalesiydi. 1932 yılında kuruldu, tıpkı köy enstitüleri gibi 20 yılını doldurmadan kapatıldı. Ama etkileri Müslüm’ün yaşadığı günlere de sarkmıştı. Filmdeki Halkevi, Atatürk’ün kurdurttuğu ve ama 1951’de kapatılan Halkevlerinin işlevlerini üstlenmek üzere 1963 yılında Halkevi adıyla açılan derneğin şubelerindendi. Ve yaymaya çalıştığı ışığın kaynağı Atatürk’ün Halkevleriydi.

Anımsattıkları için emeği geçenlere teşekkür ediyoruz.

Filme gelince…  Sinema endüstrisine dair düşüncelerimi daha önce bir blogumda[1] yazmıştım.

Bu da, aynı bağlamda bence herhangi bir değeri olmayan bir basit film…

 

Kenan IŞIK

 

 
Toplam blog
: 432
: 2964
Kayıt tarihi
: 16.05.07
 
 

Mülkiye mezunuyum. Emekli müfettişim. Ankara'da yaşıyorum. S'oligarşi isimli kitabı yazdım. Kitap..