Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

04 Ekim '17

 
Kategori
Dünya
 

Musul Sorunu'nu Çözüme Bağlayan 5 Haziran 1926 Antlaşması ve Barzani'nin Bağımsızlık Referandumu...

Musul Sorunu'nu Çözüme Bağlayan 5 Haziran 1926 Antlaşması ve Barzani'nin Bağımsızlık Referandumu...
 

İsterse girebilir...Mondros Mütarekesi'nin haksız ve hukuksuz uygulaması ve Brüksel Hattı'nın ise uygulanmaması buna gerekçe olabilir...


KUZEY IRAK BÖLGESEL YÖNETİMİ BAŞKANI MESUT BARZANİ'NİN BAĞIMSIZLIK REFERANDUMU, BU ANTLAŞMANIN İHLALİ ANLAMINA GELİR Mİ?

Yani, Türkiye'nin Musul'a ve Kerkük'e girmesine hukuksal bir hak doğurur mu?...

*

Bunun anlayabilmek ya da etraflıca kavrayabilmek  için, biraz gerilere gitmenin yararlı olacağını düşündüğüm için, ben de öyle yapacağım...

Bilindiği gibi, Lozan Konferansı'nda çözüme bağlanamayan Musul Sorunu, İngiltere ve Türkiye arasında yapılacak ikili görüşmelere bırakıldı. Görüşmeler, 19 Mayıs 1924'te, bir konferans şeklinde, İstanbul(Haliç)'te(x) başladı...

Tarafların görüşlerinde direnmesi üzerine, İstanbul Konferansı, 5 Haziran 1924'te dağıldı ve sorun Milletler Cemiyeti'ne gönderildi...Buradaki görüşmeler, 20 Eylül 1924'te başladı. Türk Heyeti Başkanı Fethi Bey(Okyar), Türkiye'nin, Musul'da bir plebisit yapılaması gerektiğini söyleyince, İngiltere, "bölge halkının geriliğini" öne sürerek bunu kabul etmedi.

Görüşmeler sırasında, Musul bölgesinde, İngiliz ve Türk askeri güçleri arasında yer yer çatışmalar başladı (Bu sırada askeri durum üstünlüğünün Türklerde olduğunu söylemeliyim.cd).  Bunun üzerine, Türkiye'nin başvurusu ile Milletler Cemiyeti, taraflar arasındaki gerginliği azaltmak amacıyla, 29 Ekim 1923'de, "Brüksel Hattı" adı verilen bir çizgiyi geçici bir düzenleme olarak saptadı...

Brüksel Hattı, yaklaşık olarak, Musul'u Hakkari'den ayıran eski vilayet sınırı idi(1). Bu hat (hudut) Süleymaniye Sancağı'nın tümünü İngiliz-Irak egemenliğine bırakırken, Musul'dan küçük bir kesimi ile Hakkari'yi Türk egemenliğinde sayıyordu(2).

Milletler Meclisi, Musul Sorunu'nu incelemek üzere tarafsız ülkelerin uyruklarından seçilecek üç kişilik bir komisyon kurulmasına karar verdi...16 Ocak 1925 günü Bağdat'a ulaşan Komisyon, hem İngiliz hem de  Irak makamları tarafından çeşitli baskılarla karşılaştı (Komisyon, bu baskıları, Milletler Cemiyeti'ne sunduğu raporda dile getirmiştir ) ...Ama, bölge halkı, tam aksine, Üçlü Komisyona refakat eden Türk heyetine karşı sevgi gösterilerinde bulunmuş ve Türk yönetimine bağlılıklarını ifade etmişlerdir... Heyet, 27 Ocak 1925'te Musul'a gelince, Musul halkının coşkun gösterileri ve "Yaşasın Türkiye" sesleri  karşısında hayretler içinde kalmıştır(3).

Çalışmalarını tamamlandıktan sonra, Cenevre'ye dönen Komisyon,16 Temmuz 1925'te Milletler Cemiyeti'ne raporunu verdi... Ancak, bu raporda bir çelişki vardı; Komisyon, hem Brüksel çizgisini sınır olarak kabul ediyor; yani Musul'un bir bölümünü, siyasal ve hukuksal olarak Türk toprakları sayıyor; hem de Musul'un tamamını İngiltere'nin Mandası altına veriyordu...

 Komisyon Raporu, 3 Eylül 1925'te Milletler Meclisi'nde görüşüldü... Ancak Türkiye, raporu eleştirerek, Musul üzerindeki egemenlik hakkından vazgeçmeyi düşünmediğini söyledi(4).

Türk tarafının tepki göstermesine ve Cenevre'deki temsilcilerini geri çekmesine karşı  Milletler Cemiyeti Meclisi, 16 Aralık 1925'te İnceleme Komisyonu'nun (ve yukarıda "çelişkili" olduğu belirtilen) aynı raporu benimseyerek bağlayıcı bir karar aldı. Bu karara göre, Brüksel Hattı'nın güneyindeki toprakların Irak'a; kuzeyini de Türkiye'ye bırakıyordu... Milletler Cemiyeti Meclisi, yine aynı komisyonun önerdiği şekilde, Irak'taki Manda Yönetimi'nin 25 yıl uzatılması konusunda, İngiltere ve  Irak arasında yeni bir İttifak Antlaşması'nın yapılmasını da istedi(5).

*

Milletler Cemiyeti'nin Kararına Türkiye'nin Tepkisi Çok Ağır oldu...

Bu tepki, gerek kamuoyunda gerekse Hükümet'ten en şiddetli ve heyecanlı bir şekilde yansıtıldı... Bu mesele, Türkiye'den başka dış dünyanın da geniş bir şekilde ilgisin çekti.... Türkiye dışındaki Türkler tarafından da, Musul'un geleceği hakkında günlük basını büyük bir merakla takip edildi... Hatta Berlin'de yaşayan Türkler, bir gün, Berlin Büyükelçisi Kemalettin Sami'nin de katıldığı büyük bir miting ve yürüyüş düzenlediler(6).

Bu kararı kabul etmek, 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından 3 gün sonra, İngiltere'nin, mütareke şartlarının aksine, bir oldubitti ile Musul'u işgal etmesini de kabul anlamına gelecekti... Bu nedenle Türkiye, Milletler Cemiyeti'nin kararını reddetmiştir...

*

Bu Durum Karşısında Türkiye Ne Yapmalıydı?

Türkiye'nin yapması gereken iki hareket tarzı vardı(7):

- Musul Vilayeti üzerindeki hukuki egemenliğinin sürdüğünü ilan etmek;

- 1918'de imzalanan Mondros Mütarekesi'nden beri mevcut olan durumu (gerilemeyi cd) kabul ederek, İngiliz Hükümeti ile görüşme yolu ile bir sonuca varmaktı...

Bu harekat tarzlarından birincisi, Türkiye'yi yeni bir savaşın içine sokabilir ve Türkiye'deki 3-4 yıldır yürütülmekte olan siyasi ve sosyal "kendine gelme" hareketlerini sekteye uğratabilirdi... Bu bakımdan, kökten bir değişmenin planlandığı ve uygulamaya geçildiği bir dönemde yeni bir savaşa girmek, alınması oldukça güç bir kararı gerektiriyordu.

*

M. Kemal ve İsmet İnönü İkinci Hareket Tarzını Kabul ettiler...

Mustafa Kemal ve İsmet Paşa'nın Ankara'da gazetecilere, "Batılı bir politika izleyeceklerini; başka bir deyişle, İngiltere'ye 'dostça' davranacaklarını; Musul Meselesi'nin diplomasi yoluyla çözümleneceğini; Kerkük'ü isteyerek Musul'u Irak'a bırakabileceklerini; bu ödünleri tazminatsız vermeyeceklerini; Büyük Asya Projesi için bu tazminatın Musul'dan bin kere daha değerli olduğunu"(8) söylemeleri, Türkiye'nin birinci hareket tarzını kabul etmeyeceğini, ikinci hareket tarzını, yani mevcut durumu kabul ederek İngilizlerle görüşme yolunu seçmiştir....

*

S O N U Ç...

5 Haziran 1926'da yapılan Ankara Antlaşması ile Musul Sorunu'na son verilmiştir... Anlaşmaya göre, Türkiye ile Irak arasındaki sınır, Milletler Cemiyeti'nin çizdiği Brüksel hattı olacaktı... Ancak bu çizgide Türkiye lehine bazı küçük değişiklikler olacaktı... Nitekim bunlardan biri; hemen yapılmış ve iki küçük yerleşim yeri arasındaki bir yolun Irak topraklarındaki kalan bölümü Türkiye'ye bırakılmıştır...(9).

Sonra da, Musul Dosyası, 500.000 İngiliz Sterline karşılık tamamen kapatılmıştır...

Durum bu...

*

Şimdi, bu yazdıklarıma bakarak, Barzani'nin Bağımsızlık Referandumu karşısında, Türkiye'nin tavrını, sanırım,  bir kez daha, ama bir başka bakış açısından değerlendirmek gerekir, diye düşünüyorum..

Ama, şunu da söylemeliyim ki, bugünkü Türkiye ile o günkü Türkiye arasında çok fark var... Türkiye, isterse Musul ve Kerkük'e girebilir. Buna gerekçe olarak da, Mondros Antlaşması'nın haksız ve hukuksuz uygulanması ve 1926 Ankara Antlaşması'nın öngördüğü Brüksel Hattı'nın ise, gerektiği gibi uygulanmamasını gösterilebilir...

Ama, şimdi değil...

 

cdenizkent

 

 ----------------------- :

(x) Konferansın yapıldığı yer:  İstanbul / Kasımpaşa'da Haliç kıyısında yer alan Kuzey Saha Deniz Komutanlığı(Eski Bahriye Nezareti binası)...

(1) T.C. Dışişleri Bakanlığı..."Cumhuriyet'in İlk On Yılı...", ss.90-92'den Ömer Kürkçüoğlu, Türk-İngiliz İlişkiler(1919-1926), Ankara: 1978, s. 295

(2) PRO.30/52/76, c.636, 1924, VII'den  M. Kemal Öke, Musul Meselesi Kronolojisi, Ankara: 1991, s.146

(3) Ayın Tarihi, Cilt-5, No.17, ss.320-321'den Suphi Saatçi, Irak'taki Türk Varlığı, İstanbul: 1996, s.170

(4) Ömer Kürkçüoğlu, A. g. y.

(5)  A. g. y. s.99 ve Suphi Saatçi, A. g y. s.177

(6) Vakit Gazetesi, 5 Eylül 1925

(7) Yusuf Hikmet Bayur, Türkiye'nin Dış Politikası, Ankara: 1995,  s.171

(8) PRO.FO.371/10077/ E 3861/7/63(3-5-1924)'den, M. Kemal Öke, A. g. y. s.133

(9) Suphi Saatçi, A. g. y. s. 179

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..