Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

Erdoğan Özgenç DOST MECLİSİ

http://blog.milliyet.com.tr/erdoganozgenc

04 Temmuz '15

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Nasıl büyüdük...

Nasıl büyüdük...
 

Küçük şeyler…

Bazen o kadar “büyük şeyler” olurdu ki bize göre, sevinirdik…

Çabuk büyümedik aslında “çocuk büyüdük”

Farkında olmadan…

***

Kalabalık ailede “yalnız” büyümek de zordur, kimse farkınıza varmaz…

Ne ağladığınız fark edilir ne de güldüğünüz…

Sonradan fark ettiğiniz anılar, kumbaranızda kalan şeyler, kimi zaman duygulandıran

Kimi zaman yaralayıp geçen…

***

Marka ürünler, henüz on üç yaşında “sevgili”

Bir elinde “sigara” diğer elinde “bira” kutusu ve kucak kucağa…

Ama “bunalımdalar…”

***

Bizim nesil ne yaşadı, ne öğretti bunları; vahşi kapitalizmin “ahlaksız” kolları,

Elimizden bir şey gelmiyor

Öğretiler, öğütler kurşun yarası gibi geliyor onlara…

***

Sadece hep birlikte “ibretle” seyrediyoruz  ama kimi analar babalar gururla…

***

Oysa hatırlıyorum da; küçücük şeylerle mutlu olmayı öğrettiler bize,

Ne her gördüğümüzü isterdik, ne de her istediğimiz olurdu. Bunalım nedir bilmezdik ki bunalımlara girelim…

Akşam yatar, sabah kalkınca unuturduk…

***

Moda diye bir derdimiz de yoktu,

Bir giydiğini bir daha giymemek, önüne konan yemeği beğenmemek ne haddimize…

Bunları sorgulayacak kadar “zengin” değildik çünkü…

***

Anne babalarımız “zengin” olmadıkları halde “zengin” gibi de hiç davranmadılar

Zengin olan komşularımız vardı,

Zenginle yoksul arasında bir fark olduğunu hiç fark ettirmediler…

***

Ablanın kıyafetlerinin kız kardeşe, ağabeylerin kıyafetlerinin” miras gibi” erkek kardeşe kaldığı günlerdi o günler…

Büyüklerimizin lastik ayakkabılarını, çizmelerini, eteklerini bluzlarını “ödünç” alıp giymek müthiş zevkli olurdu ki hepimiz mutluyduk…

***

87 yaşındaki “kayınvalideme” bunları anlattığımda daha sözüm bitmeden “ah ne günlerdi onlar” deyip, sökülenleri yırtılanları asla atmazdık,

Sökükleri diker yıprananları hatta yırtıklara “yama” yapardık, diye yapıştırıverdi…

***

Ben de hatırlıyorum annem “usta bir terzi” gibiydi, yoktan var ederdi adeta,

Rahmetli babam da bizlere “yenilerini” alamadığı için üzülürdü,

Yüzümüze güler saçlarımızı okşardı ama gülüşleri bakışları “buruklaşırdı…”

***

Düşünüyorum da bunlara rağmen” modayı” takip ederdik biz…

***

Kendi modamızı yaratmıştık ilk buluğ çağlarımızda;

Eminim hemen hatırlayacaklardır yaşıtlarım can dostlarım, ucu yırtık “siyah” çoraplardan “eldiven”

Kalın iplerden “kemer” yapardık…

***

Babalarımız “Zenaat öğrensin” diyen dedelerimizi kırmamak için “çırak” olarak koyarlardı bizi

Ya kaynakçıya ya elektrikçilere…

Kumbaramdaki hiç çıkmayan anılarım “yaşanamamış çocukluklar…”

***

İşte bu yüzden de herkes daha çok biliriz “emeğin” ne olduğunu

Ekmeğini kazanmanın ne kadar zor ama bir o kadar da “muhteşem” olduğunu…

Ekmeğimizi kaybetmemek için;

“sevdiklerimizi” de kaybetmemeyi öğrendiğimiz zamanlardı o günler…

***

Her şeyi öğrendik; iyiyi kötüyü açlığı sefaleti,

Varlığı malı mülkü parayı, dünyayı doğayı hayvanları ve “insanları…”

Amma velakin;  

Kini, nefreti küslüğü ve “öç” almayı, ihaneti, hainliği, her şeyden öncesi de “dostlara” vefasızlığı öğrenemedik…

***  

Ne yalnızlık ne “yaşlılık” ne hastalıklar; dost bildiklerimizde büyük bir hızla artan,

Öğrenemediklerimiz bizleri “üzüyor” şimdi…

***

Rahmetli “babamdan” bir cümleyle veda edelim bu güzel Cumartesi gününde…

“ekmeği paylaşmak ekmekten daha lezzetlidir…”

 

İyi tatiller…

 

Erdoğan ÖZGENÇ

Adana 04.07.2015 12.00

 
Toplam blog
: 846
: 425
Kayıt tarihi
: 26.06.12
 
 

Emekli banka müdürüyüm ama kart vizitimde "insan" yazıyor. Adana'da ikamet ediyorum. Herk..