Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Naylon gülümsemeler

Naylon gülümsemeler
 

Annibale Carracci


Son zamanlarda bir çok insan, şehri terk edip bir köyde, tek katlı müstakil bir evde yaşama isteğiyle dolu. Şehrin karmaşası, trafik, kuralsızlıklar, insanların bencilliği, magandalığı, yasaların sözde var ama olmadığı durumlar insanı çaresiz bırakıyor.
 
Şehir, şehir nereye kadar. Ne verdi sana bu şehir? İyi bir eğitim imkanı almak mı? Evet, belki iyi bir okulda, üniversitede okumuş olabilirsin ve hatta iş yaşamında çok zor ya da karşılığında kendinden büyük fedakarlıklarda bulunarak büyük başarılar (acaba?) elde etmiş olabilirsin.
Eeee? Sonuç ne oluyor?
 
Yaşamadığın sadece nefes aldığın yıllar. Sonra bütün o en yenisinden her şeye sahip olduktan sonra bir tatminsizliktir almış başını gidiyor.
 
İş yaşamında büyük başarılar elde etmedin belki çoğunluk gibi. Sıradan bir işte, sıradan bir şekilde emekli oldun. Ne yapıyorsun, şehirde?
 
Şöyle bir durum da var ki; Türkiye toplumu bireysel değil cemaat toplumu olduğundan bir zamanlar “Bizimkiler” dizisinde olduğu gibi bütün arızalar birbirini bulur halde apartmanlarda komşuluk adı altında birbirini bir kıskanmadır, sidik yarışıdır almış başını gidiyor. Muhatab olmadığın boktan bir karakter sinirini epey bozuyor.
 
Temiz aile kasabı...
M.Ö (market öncesi) zamanlarda Aile Kasapları vardı yaşınız çok da genç olmayan bir okuyansanız. İlla ki duvarında masalsı bir kopya tablonun asılı olduğu. Varaklı çerçevede küçük bir dağ evi, önünden akan dere ve evin arkasında bir dağın olduğu. Kırmızı, mor naylon çiçeklerin kıyma makinasının önüne konulduğu, sahte sevimliliğin empoze edildiği mekanlar. 
 
Şehir denen bu vahşi ormanda birbirimizi parçalara ayırmış, kesip kesip yiyoruz. İç organlarını çıkarıp, Temiz Aile Kasabının tertemiz camekanların arkasında satışa sunuyoruz. Ufacık bir yağ parçasını dahi kapısında bekleyen, minicik canı olan kedilere vermekten imtina edip, tekmelerle kovuyoruz. 
Temiz Aile Kasabı karısını, kızını namus adı altında dövüyor, katlediyor. Ve sonra cezasız kalıyor kasap. Temiz Aile Kasabı kadına durmadan parmağını sallayarak ültimaton veriyor. Giyimine, gezmesine, yaşam tarzına müdahale ediyor.
 
Aramızda kasaplık yapanlar genel nüfusa oranla az. Ama bütün hayvanları (insanları) kesmeye, parça parça doğramaya, kıyma makinasından geçirmeye yetiyor bu.
Şehir yaşamından, kaosundan, kuralsızlığından ve en önemlisi kasabın ellerinden kaçıp kurtulmak isteyenler; sizin seçtiğiniz etleri, kasap parçalayıp kıyma makinasından geçirirken, farkında olmadan seyre daldığınız o masalsı tablonun içine girip, orada masalsı bir şekilde yaşamayı sürdürmek istiyor bir çoğumuz.
 
Ama o tablo yalan, önünden yeşil bir derenin aktığı, sırtını dağa yaslamış bir vadi ve güzel ev yok. Çevresinde neşeyle otlayan kuzular da yok. Kıyma makinasının ağzına tıkılmış, cırtlak pembe, mor çiçeklerden anla işte, naylon onlar. Kasabın doğa sevgisi naylon, önlüğünü ne kadar temiz tutmaya çalışsa, kafasına kağıttan bonesini usulca oturtsa bile, her şey plastikten... Buyrun efendimler, afiyet olsunlar, yine beklerizlerler...  Kapıdan adımını attığın an, kasabın dişleri sivriliyor...
Ardından insan ve doğa sevgisinden bahsediliyor arsızca.  
 
temmuz 2013
 
Toplam blog
: 246
: 1012
Kayıt tarihi
: 15.02.08
 
 

..