Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

23 Eylül '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Neden Her Mağazanın, Her Dükkanın Adı: " Güven " ?

Neden Her Mağazanın, Her Dükkanın Adı: " Güven " ?
 

Siz de dikkat ettiniz mi, fark ettiniz mi; bilmem ama... Sokaklarda, caddelerde, mahalle aralarında gezerken en çok rastladığım mağaza ve dükkan adı: “ Güven ” Güven Ayakkabı, Güven Giyim, Güven Sigorta… Güven Elektirk, Güven Nalbur, Güven Yufkacı… Öte yandan, sürekli artıyor kişisel ve toplumsal güvensizliklerimiz… Neredeyse ruhumuza işledi: “ Babana bile güvenme! “ öğüdü.

Çarpık bilinçaltımızın, yozlaşmış zihniyetimizin dışavurumudur bu aslında. Ülkemizde en büyük bunalımların“ güven kaybı “ nedeniyle yaşandığını hissedenler… Habire “ Güven “ yazdırırlar tabelalarına. Sanki insanlara güvenme alışkanlığı iki sözcüklük kapı üstü levhasıyla mümkünmüş gibi!

Ticareti dalaverayla, alışverişi hileyle hurdayla, mal alıp satmayı madrabazlıkla bir tutan orta zekalıların çoğunluğu oluşturduğu şu yeryüzü parçasında; camın üstüne “ Güven “ sözcüğünü yapıştırınca; her şey hallolacak öyle mi?! dangalaklığın bu kadarı, anca biz Türklerde bulunur!

Koyuna pazara götürmeden önce, tartıda ağır çeksin diye tuz yedirip, bol bol su içir… Süte patates katıp tereyağı diye yuttur millete… Aracının takometresiyle, sayacıyla oynayıp, yalandan düşür kilometreleri… Ve “ Güven Ticaret “ mi olsun galeri adın! Sen onu git, babana anlat! Yerse tabii!

Siyasetinden kültürüne, edebiyatından sanatına, sporundan sağlıklı yaşam’ına her çeşit numarayı yedir ahaliye… Ardından“ Güven “ olsun; en çok kullanılan mekan adımız; doğru mu anlamışım olayı?

Gönüllülük esasıyla çalışan sivil toplum kuruluşlarından yayıncılık sektörüne, bürokrasiden eğitim ve sağlık sistemine dek bin türlü şeytanlığı, akla hayale gelmedik çakallığı sergile ulu orta… Sonra da, temsil ettiğin kurumun ismi; “ Güven “le  başlasın; he mi?! Oldu canım, bi de ordan bana çay söyle!

Çok uzun süredir, taaa 1980’lerden beri güven erezyonu yaşadığımız, giderek birbirimizi daha güvensiz ortamlara yuvarladığımız; doğrudur. Evlatlarına dahi üçkağıtçılığı, kestirmeciliği, kısa yoldan köşe dönmeyi öğütleyenler, rastlanan tiplerdendir. Ne olursa olsun üste çıkmayı, ne yapıp edip maçı almayı öğütleyen makyavelistler bulunsa da aramızda… “ Güven “ koyar, “ Güven “ sözcüğüyle başlatırız sahip olduğumuz mekanların unvanlarını!..

E adama sormazlar mı birader? “ Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu?, “ diye?

 Sen memleketin her yanını güvensizlik denizine çevir. İnsanoğlunun kendine itimadı dahil, her türlü güven duygusunu yok edecek naneyi ye, herzeyi işle, dümeni çevir… Sonra hiçbir şey olmamış gibi, işletmenin adını: “ Güven “ koy. Kusura bakma kardeş! Bu kadarını Patagonya’da bile yutmazlar.

Bu milletin unutkanlığına, balık hafızasına bakarak yiyorsan tüm bu haltları… Eyvallah! Biz bugüne kadar neleri görmezden gelmedik, sineye çekmedik, neleri unutmadık ki?

Yok eğer hakikaten bize saf salak muamelesi çekiyorsan… Orada dur işte! “ Güven “ denilen şey, salt bir tabeladan ibaret değildir çünkü.

 Anadolu insanı çok dalgındır, çok unutkandır, çok hoşgörülüdür ama… Sahtekarı gözünden tanır. Adımını ona göre at. Sonra incinmesin bi tarafın!

 

 
Toplam blog
: 1349
: 1777
Kayıt tarihi
: 30.01.11
 
 

İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Halkla İlişkiler veTanıtım, A.Ö.F. Adalet Yüksek Meslek ..