Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

19 Şubat '07

 
Kategori
Su Sporları
 

Neden birkaç kulaçta yoruluyorum? -2

Neden birkaç kulaçta yoruluyorum? -2
 

Vücudumuz yukarıdaki resimdeki gibi kurbağa şeklinde olsaydı bu konuda yazmam gerekmeyecekti:)) Suda yaşaması gereken canlıların vücutları 'hidrodinamik' kanunlara uygun olarak tasarlanmıştır. İnsanın ise karada yaşayacağı varsayılmıştır. Buna rağmen birkaç modifikasyonla suda da hızlı ilerleyebilmek mümkün. Şimdi bunu anlatacağım.

Geçen yazımda birkaç kulaç atınca yorulmanın nedenlerinden birisinin de 'vücudumuzun su içindeki pozisyonu' olduğundan bahsetmiştim. Ne kadar kuvvetli olduğunuz veya akciğer kapasitenizin ne kadar geniş olduğu önemli değil. Vücudunuz yüzerken suyun yüzeyine paralel değilse suda hızlı yol alamazsınız. Bu ne demek? Bir deney yapın: suda vücudunuz dik durumdayken (ayaklarınız yere basmayacak derinlikte) ellerinizi ve ayaklarınızı kullanarak ilerlemeye çalışın. Neredeyse yerinizde duracaksınız veya çok ağır ilerleyebileceksiniz. Çünkü suyun direncini yenemeyecek kadar geniş bir kütle ile suya karşı kuvvet uygulamaya kalktınız.

İşin özü şu: yüzerken vücudunuz suyun yüzeyine ne kadar paralel durumda kalabiliyorsa, o kadar verimli yüzüyorsunuz demektir. Verimli yüzmekten kastım, suya uyguladığınız kuvvetin ne kadarının sizi ileriye sevk ettiğiyle ilgili. Şimdi kendi yüzme stilinizi gözden geçirin. Çok yaygın olarak şu 3 pozisyon hatası yapılır: 1. baş sürekli suyun dışında yüzmeye çalışmak 2. başın suya girip çıkması ama nefes alırken su yüzeyinden fazlasıyla yükseğe çıkması 3. yüzerken bacaklar ve ayakların suyun dibine batması. Bu üç konu da biribiriyle ilintili.

Vücudumuzda bir organ sudan çok ağır, bir organ da sudan çok hafiftir (özgül ağırlık olarak). Ağır olan organımız başımız, hafif olan ise akciğerlerimizdir. Fizik kanunu olarak yüzerken suya oranla en yoğun organınız olan başınızı ne kadar yukarı kaldırırsanız, vücudunuzun geriye kalanı (vücut ve bacaklar) o kadar suya gömülür. Sudan en hafif organınız olan akciğerlerinizi ne kadar havayla doldurur ve suya bastırırsanız (göğüs kafesinizi), vücudunuzun geriye kalanı o kadar suyun üzerine çıkar. Şimdi bu iki önermeyi birleştirelim ve karşımıza çıkan yeni önermeyi okuyalım: yüzerken başınızı ve göğüs kafesinizi ne kadar suyun içine batırırsanız, vücudunuzun geriye kalanı o kadar suyun yüzeyine yakın durur. İşte işin sırrı bu.

Bazılarınızın 'başım suyun içindeyken nasıl nefes alacağım?' dediğini duyar gibiyim. Serbest stilde (kravl) nefes verirken başımız tamamen (kulaklar dahil) suya girip nefesimizin tamamını veririz. Nefes alırken ise, başımızı yukarı kaldırmayıp yana çevirerek nefes alırız (nefes alırken bile başımızın bir kısmı suyun içindedir). Bu sayede tüm vücudumuz suya paralel konumunu sürekli korur. Aksi halde her kulaçta başımızı kaldırırsak vücudumuz sürekli suya batıp çıkacak, biz de ilerlemek yerine yorulacağız. Diğer yüzme stilleriyle ilgili ilerleyen yazılarımda sizlerle sohbet edeceğim.

Kulaç atarken aynı zamanda ayak vurup nefes alıp vermek aslında uzman kişilerce kolayca öğretilebiliyor. Yüzme antrenörlerinin kullandığı yöntem genellikle alışkanlık haline getirilmesi gereken her bir parçayı tek tek alıştırmalar yaptırarak size öğretmektir. Öğrendiğinizde gerçekten çok zevk alacaksınız. Yürümeye yeni başlayan bir bebeğin yaşadığına benzer bir duyguyu yaşamak istemez misiniz?

Bu serinin 3. ve son bölümünde yorulmadan yüzebilmek için suya nasıl kuvvet uygulanması gerektiğini anlatacağım.

sağlıcakla kalın

 
Toplam blog
: 103
: 11625
Kayıt tarihi
: 02.02.07
 
 

Yüzme aşkımı sizlerle paylaşmak istiyorum. Yüzme öğrenmek isteyenlerden düzenli yüzenlere tüm yüzme ..