Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Aralık '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Neden sevmem Pazar günlerini ?

Neden sevmem Pazar günlerini ?
 

Kahve, sohbetin ve de sevginin deminde güzeldir.


Bugün Pazar.

Ne yapılır Pazar günü ?

Hafta sonu olması sebebiyle, sabah biraz geç kalkılır. Malum, çalışan için haftanın yorgunluğu uyumakla ve dinlenmekle geçer. Uyuyabilirseniz eğer, geç saate kadar uyursunuz. Hele hava soğuksa kalkasınız gelmez. Yağmurluysa hava, daha da uyumak istersiniz. Uyuyamadığınız zaman da erkenden kalkarsınız. Sonra, evin içinde dolaşmaya başlarsınız. Evde başkaları varsa, aileyseniz yani, diğerlerinin kalmasını beklersiniz ki, sonrasında güzel bir Pazar kahvaltısı yapılsın. Kahvaltılar bir evin, ailenin en güzel değerlerindendir. Hele Pazar kahvaltıların zevki, diğer öğünlerden farklıdır.

Kış günlerindeyiz. Ama güneşli güzel bir hava var dışarıda. Tam da, gezilecek, dolaşılacak bir hava. Şöyle ailece, çoluk, çocuk bir yerlere kahvaltıya gidenler çok şanslıdır. Çocuklar için de güzel bir gün olur. Enerjilerini yenilerler. Temiz hava alırlar.

Düşündüm sabah sabah. Çocukluğumun Pazar günleri nasıldı diye ?

Çocukluğumun bu mevsimin pazar günleri, yataktan kalkmanın zor olduğu ve belli bir saati geçirince, rahmetli annemden zılgıt yediğimiz günlerdi. Ve güne bu zılgıtla başlardık. Sonrasında da, o tarhana çorbasının kokusunu, kömür sobası üzerinde kızarmış ekmeğin yanık kokusunu alınca, isteseniz de uyuyamazsınız zaten. Yanında da muhakkak kuru biber kızartması da vazgeçilmezlerdendir. Evlidirler onlar tarhana çorbası ile.. Kızarmış ekmek ve varsa domates turşusu da çocukları. O kokuya dayanmanız mümkün değildir. Dedim ya, isteseniz de uyuyamazdınız.

Şimdilerde de zaman zaman pazar günleri kahvaltısını aynı menü yapsam bile ile o sahneyi yaşayamıyorum. O zevki ve hazzı almak ne mümkün. Belki de anne çorbası bir başka oluyordur. Ancak, bir nostalji olarak yaşanır oldu, ilerleyen yaşlarımızda..

Pazar günleri bana hep yalnızlığı hatırlatır. Yalnız kalmayı !.. Boşlukta olmayı. Nedendir diye hep sormuşumdur kendime… Cevabı uzun. Bazı cevapları saçma gelebilir, bazıları can acıtabilir. O yüzden boş veriyorum, bırakıyorum bir kenara.

Benim tuhaf takıntılarım vardır. Ben, pazar günlerini, sevdiğinle, sevdiklerine güzel bir kahvaltıdan sonra Türk kahvesi içmeyi severim. Kahve içerken, sevgiliyle sohbet etmeyi. Sonra da, gün yapılacak bir şey yok ise, gazete, kitap okumayla geçerdi. Pazar alışverişlerini de çok severim mesela. O rengarenk tezgahlar arasında dolaşmaktan hala haz alırım. Belki de alışveriş bahanedir, hala alışverişi, marketlerden değil, pazardan kendim yaparım.

Çoğu zaman pazar günleri sahilde dolaşırım, yürürüm saatlerce tek başıma. Gönül çoğu zaman gönüldaşları ile dolaşmayı da ister elbet. Oturup bir kafeye , bir taraftan denizi seyrederken çay içip, sohbet etmek. Vapurla karşı kıyıya geçerken, martılara simit atmak da güzeldir. Klasiklerindendir İzmir’in bu yaşantısı. Vazgeçilmezdir. Yapılabilirse, arkadaş, eş, dostla, doğa yürüyüşleri de güzeldir.

Evet !. Güzeldir ancak böyle geçerse Pazar günleri. Doludur… Sevdikleriniz, sevenleriniz varsa, boşa geçen bir zaman değildir. Aksine, iple çekersiniz bir sonrakini. Hatta, hafta içinde içtiğiniz kahve bile o tadı vermez. Deniz kokusu almayınca, yanınızda sevdiğiniz olmayınca, o çay da tadını vermez. Yalnızca, pazar gününü beklersiniz.. Bir de… Oturursunuz bir kafede, beklersiniz işte.. Ararsınız !..

Sahildeki kalabalıkta yitip gidersiniz bazen. O kalabalık size yalnızlığınızı daha bir hatırlatır, oturursunuz bir banka. Rüzgar suratınıza her çarpışında, zamanın sizden alıp götürdüklerini bir kez daha hatırlarsınız.

Ve, ondan sonra canınız ne çay ister, ne de kahve !..

 
Toplam blog
: 671
: 2572
Kayıt tarihi
: 26.06.06
 
 

Anadan doğma bir İzmirliyim ve bu şehirli olmaktan gurur duyuyorum.. Hem bu şehirde doğmuş, hem b..