Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Eylül '14

 
Kategori
Eğitim
 

Öğrenciler, ders çalışmayın

Öğrenciler, ders çalışmayın
 

Yeni bir eğitim-öğretim dönemi daha başladı. Hayırlar ve başarılar diliyorum.

Yine eski yöntemler ve yine eski eğitim sistemi. Bu demektir ki; bu yıl da öğrencilerimiz yine başarısız, yine dünya standardının altında kalacaklar.

Birincisi eğitim sistemi kötü. İkincisi eğitimciler kötü. Ne öğretmenler gerçek manada bir eğitimci ne de sistem düzgün bir sistem.

Bizim, öğrenciler, veliler ve vatandaşlar olarak ne yapmamız gerekir, başarının yüksek olması için bize düşen nedir bundan bahsedeceğim.

Öncelikli olarak ebeveynler çocuklarınıza DERS ÇALIŞIN demeyin. Öğrenciler, siz de DERS ÇALIŞMAYIN!

 Şimdi, DERS ÇALIŞMAK ile ÖĞRENMEK arsındaki fark nedir ona bakalım.

Hepimiz bazı olayları yaşarız ama analiz yaparak nasıl yaptığımız anlatamayız, bilmeyiz.

Evet sevgili öğrenciler, başarılı olmak istiyorsanız DERS ÇALIŞMAYIN, ÖĞRENİN.

Ebeveynler olsun, öğretmenler olsun öğrenciye sürekli “ders çalış” komutunu verirler. Öğrenci de gider ha bire ders çalışır fakat nedense yeterince başarılı olamaz, neden? Çünkü ona ÇALIŞ komutu verilmiş, ÖĞRENME komutu verilmemiştir, o da çalışmıştır.

Öğretmen, öğrenciye “çalışın gelin” der. Öğrenci çalışır gelir “çalıştın mı” diye sorulur, evet, çalışmıştır. Anlat, anlatamaz. Neden? Çünkü ona öğrenmesi için komut verilmemiş, çalışması için komut verilmiştir. Öğrenci ise çalışırken kendisi öğreniyor. O da ne kadar öğrenirse. Oysa öğrenciye ÇALIŞMA, ÖĞREN denilse o çocuk direk olarak öğrenmeye odaklanacaktır.  Hedef ÖĞRENMEK olunca iş değişecek, başarı artacaktır. Çalışmakla öğrencinin yaptığı ezberdir.

Bazen insanlar çalışır fakat para kazanmak maksadıyla çalışmaz, keyfen çalışır. Zaman geçirir. Bunun gibi bir olay. Ama bir kazanç sağlamak için çalışmak başka sadece bir iş yapmak başka. Orada bir kazanç yoktur. Aynen bunun gibi..

Öğretmen öğrenciye bir konu verir. Öğrenci 5-10 satırlık metni sabaha kadar okur aklında kalmaz. Neden? Çünkü o sadece çalışmıştır.

Öğrenci kendi istediği bir konuyu bir okumada aklında kalır ve öğrenir, neden? Çünkü öğretmenin söylediğinde çalışma komutu var kendi isteği ile okuduğunda ise öğrenme komutu. Kendisi bilinçaltından kendine  “ şurada ne anlatılıyor, bunu öğrenmek istiyorum” diye kendine bir komut vererek istediği konuyu okumuştur. Orada öğrenme maksadı vardır.  

Mesela, istediği bir romanı bir gecede okur, bitirir hepsi aklında kalır ve ondan ne sorarsanız sorun, bilir. Bir makale okur veya bir arkadaşının mektubunu okur tamamı aklında kalır. Neden? Çünkü onu okurken öğrenme komutu ve isteği var.  Ama öğretmenin çalışma komutu verdiği 3 satırlık bir teoriyi 6 ay okusa aklında kalmaz, öğrenemez.

İşte, kendi istediğimiz bir romanı, makaleyi veya her hangi bir yazıyı hangi duygu ve düşünce ile okuyorsak okuldaki dersleri de aynı duygu ve hisle, böyle okumalıyız. Aynı komutlarla okumalıyız. Ders çalışmamalı, öğrenmeliyiz. Onu öğrenme isteğini içimizde yaratmalıyız.

Bir dersi okurken sürekli muhakeme yaparak okumalıyız. Oradaki olayı sürekli sorgulayarak ve yargılayarak okumalıyız. Bir konferansı dinlerken nasıl dinliyorsak öğretmeni de öyle dinlemeliyiz.

Öğretmenler ise bir dersi anlatırken, konuşma üslubuna çok dikkat etmelidir. Cümleler arasında, bazen kelimeler arasında boşluk bırakarak öğrencinin duyduğunu yorumlamasına ve zihnine sindirmesine zaman tanımalıdır. Anlatım bütünlüğü olmalıdır. Çoğu öğretmenin de diksiyonu çok bozuk. Kelimeleri birbirine karıştırıyorlar. Haliyle öğrenci de başarısız oluyor. Öğrencide öğrenme isteği yaratmalı. Siz öğrencide bir şekilde öğrenme isteği yaratabilirseniz işte onu daha yakalayamazsınız.

Sayısal derslerde ise, öğrencilere o formülün izafi olmadığını, somut olarak nerelerde kullanıldığını örneklerle anlatmalı, doğada hangi makinede, hangi inşaatta ve nere kullanıldığını bilsin ve boşuna olmadığını anlasın. O formülün somut olduğunu anlamalıdır. Sadece üniversite kazanmak için olmadığını bilmelidir. Bu durumda öğrenci sevdiği; elektronikse, makine ise, uzay ise… neyse hangi alanı seviyorsa o alanla ilgili konularda çok daha başarılı olacaktır. Öğrencilerin hemen hemen hepsi orta öğretimdeki matematiğin ne işe yaradığını bilmez. O formüldeki harfler sade harf olmadığını, bir rakamın karşılığı olduğunu bilmez. Bir inşaatın mukavemet, kiriş hesabı olduğunu, hangi makinenin hesabı olduğunu veya hangi elektronik sinyal hesapları olduğunu bilmez. Öylesine ders olduğunu düşünür. İleride ne işe yarayacağını bilmez. Bilse, bırakın öğrenmeyi o dersi yeme yiyecektir . Bütün öğrenciler bilgisayar ve teknoloji hastası. İşlediği formülün, konunun bilgisayarın, elektroniğin hangi alanında kullanıldığını bilse siz görün o zaman o öğrencinin başarısını.

BAŞARISIZ ÖĞRENCİ YOKTUR, BAŞARISIZ ÖĞRETMEN VARDIR. Öğrencinin başarısızlığının da başarısının da yegane sebebi öğretmendir. Çocuk duygularıyla hareket eder. Eğer siz onun duygularına hitap edebilirseniz onu istediğiniz gibi işlersiniz. Öğrenci kayaya benzer; zor işlenen kayalar, iyi usta tarafında işlenirse çok daha iyi bir duvar taşı elde edilir. Görüyoruz, ( af. Ed.) hayvanlar bile eğitilebiliyorlar. Kaldı ki bu bir insan. Orta öğretimde başarısız nice insan geçmişte bilim adamı oluşlar. Bir düşünür derki; “İşlenemeyecek kaya, işlenemeyecek ahşap yoktur.” “Usta ne kadar maharetli olursa malzemeden de o denli bir eser doğar. “  Sistem, önce öğremenleri eğitmelidir...

Başarılar diliyorum.

 
Toplam blog
: 358
: 1023
Kayıt tarihi
: 03.09.08
 
 

  Ne elimde garantim var ikinci bir soluğu almaya Ne aklım erer dünyayı yıkıp ta yeniden ya..