Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Ocak '18

 
Kategori
Güncel
 

Öğrencilere Lütfen Ders Verin!

Öğrencilere Lütfen Ders Verin!
 

Yaklaşan yarıyıl tatiline istinaden birkaç gün evvel, Milli Eğitim Bakanlığının, öğretmenlere yaptığı açıklamalara denk geldim. Yapılan açıklamada öğretmenlere, öğrencilerin elektronik bağımlılıktan uzak kalmaları için ders vermemeleri gerektiği söyleniyordu.
 
Aynı gün eşim kahvaltı hazırlayıp bizi dükkânına davet etti. Yolda giderken kızımla sohbet ediyoruz. Halk ekmeğin önüne geldik. Tam ekmek alırken, on dört/ on beş yaşlarında bir genç elindeki kocaman telefonla birdenbire önümüze geçerek, bildiğimiz dikildi. Ekmek satan ağabey, tam üç kere, " buyur delikanlı" demesine rağmen, çocuktan acayip sesler dışında herhangi bir cevap gelmiyordu. 
 -He, hımmm, eeee
         
En sonunda ben arkadan dayanamayıp, "bir tane ekmek verir misiniz" deyince,  gencimizin damarlarındaki asil kan, aşka geldi ve almak istediği şeyi söyledi. Lakin başı elindeki telefondan hiç kalkmamıştı. Parayı arıyordu, ama bakmadan el yordamıyla... 
 
“Ya sabır” çekerek, dualar ederek oradan ayrıldım. Eve dönüşte bu defa, kendimi bir kâbusun içinde hissetim. Daha önce, hiç bu kadar dikkat etmemiştim. O gençten olmuş olacaktı ki, birden gözüm okul efradına dikildi... Okuldan çıkanlar ya elinde telefon veya kulağında kulaklık herkes önündeki cihaz ile muhatap kimse kimseyi görmüyor, tanımıyor! 
     
Yanındaki arkadaşı ile watsab ile konuşanlara rastlıyorum markette... Tam eve geçerken, sevgili komşu teyzem, büyük bir heyecanla beni torunlarıyla tanıştırmak için evine davet ediyor. Çok hoş bir insandır. İşim olmasına rağmen sırf gönlü kırılır diyerek davetine icabet ettim. İçerde soba gürül, gürül yanıyor. Bir anda çocukluğuma gittim sanki... Keman sesine benzettiğim güğümler yine gıcırdıyordu. 
 
Tam bir nostalji senfonisi” diye düşünürken, salonun ortasına vardığımızda yine o büyüklü küçüklü cihazların işgali altına girdik. Kızlardan çıt çıkmıyordu. 
 
Teyzemiz;
-Tanıştırayım, " bu büyük torun Dilek, bu da kardeşi Didem"  Plazma TV açık, yüzüne bakan yok! Pc açık ellerde yine o kocaman  telefon yan odada kardeşi aynı...)))
 
Kızım misafirimize hoş geldiniz desenize !
Hoş geldiniz(( başlar  hala önde... Ben okul yok mu gibisinden soru sordum. Önünde acayip bir oyun var. Bir evin içi bizde evdeyiz ya neyse… Kardeşimiz sanki silah zoru ile cevap verdi, "nasılsa tatil geldi. O yüzden gitmiyoruz...
       
MEB geçenlerde yaptığı açıklamada öğretmenlerin öğrencilerine elektronik bağımlılıktan hiç olmazsa tatilde korunmaları için ders verilmemesini tavsiye etmişti lakin, öncelikle ebeveynleri bu bağımlılıktan korumak lazım… Öğrenciler daha şimdiden iPadlerini , Bilgisayarlarını, telefonlarını tatil modunda sınırsız kullanmaya koyuldu bile! Onun için Sayın MEB'nın yetkilileri, henüz vakit varken;                             
ÖĞRENCİLERE LÜTFEN DERS VERİN! 
Ancak öyle bir ders olmalı ki, internet kaynak asla alınamasın! Elleri kitap kokusuna hasret kalan yavrularımız. Öksüz kütüphaneler... Mesela günlük tutulabilir. Sosyal deneyler yapılabilir. herkes kendi imkan ve becerisine göre el işi, maket, aksesuar hatta icat yapabilir... Yaşanılan ilginç durumlar değişik şekillerde anlatılabilir. (Video, video slayt hazırlama, ses kaydı) sonunda harbi not verilecek tarzda sorumluluk bilincini geliştirmeye yönelik dersler olmalıdır. En az birkaç arkadaşı ile röportaj anket veya hayat hikâyesini yazabilir. Duyarlılık projesi yapılabilir. Günde en az şu kadar kişiye yardım etmek en az birisi ile girdiği iletişimi anlatmak… Yaşanan olaylarda haklı haksız ayrımı yapmaları tatil bitiminde bir- iki hafta sınıfça önerilerle beraber tartışılabilinir. (Zaten sene sonu gelmeden dersler boşa düşüyor. Bu boşluklardan faydalı değerler üretilebilir.)
             
Bu sayede bir nebze de olsa gerçek iletişim gerçekleşebilir. Eve gelenler gidenler hoşa gitmeyenler. Sosyal hayatta eksiklikler neler? Konuştuğu insanlar besledikleri hayvanlar ilgi duydukları alanlarda yazmaları video hazırlamaları bilemem… Örnekler uzmanlarca daha sağlıklı zeminlere oturtulabilir.
 
Ben sadece endişeli bir anneyim, hepsi bu! 
Benim beş yaşındaki kızım o halk ekmeğin önündeki çocuk için, " Anneciğim ağabey kör olmuş yazık" dedi. İlgisizliğin duyarsızlığın tavan yaptığı gibi, ilk başlarda masum bir yardımcı, bir kolaylık gibi hayatlarımıza çakılan internet, çığ gibi sel fırtına gibi, devasa bir sosyal afete dönüşmektedir!!!
 
Yapılan araştırmalara göre ülkemiz son on sene öncesine göre, gittikçe artarak daha da mutsuzlaşmaktadır. Bunun en mühim sebebi, gerçek sosyal hayatın sanal sosyal hayata tercih edilmesini sebep olarak görenlerdenim...
 
İnternetin sular gibi sınırsızca, hatta belki sudan daha yoğun bir şekilde kullanılması herkesi fazlasıyla memnun etmektedir. Lakin telefonun sağlığa verdiği zararlar, internet bağlantılarından yayılan zararlar riskler, maalesef ki, zihinlerimizi kesinlikle meşgul etmiyor.Organik besinlere son günlerde artan ilgiye bakarsak, yine seller gibi çağlayan internet ve telefon kullanımları gözardı ediliyor...
         
Geçenlerde yine Aile Bakanımız, değerlerimiz konusunda bir konuşma yapmıştı. Ancak insanlar değerlerini,  artık maalesef ki, televizyon programlarından internetten gördükleri örnekler üzerinde temellendiriyor. Yine gittiğimiz bir davette, beş yaşındaki çocuk durmuyor diye eline hem de, hibrit tablet alıp vermişler. Çocuğun oyuncağı... Bu örneklerden çevremde o kadar çok var ki ! Üstelik oyun oynayıp kullanabiliyor diye ailesi  övünüyordu.
 
Bizim evimizde telefon patlayıcı madde gibidir. Ben böyle cahilliğin gözünü seveyim…Bilgisayar kullanmayı bizim kızımız da biliyor. Lakin akşama kadar başında takılarak değil günde yarım saat  eğitim yetti bile...
 
Sonuç olarak;
Hayat umursamazca akıp geçmektedir. Çocukluğun en güzel dönemleri göz göre, göre esir edilmektedir...
 
Teknolojinin doğru bir şekikde kullanılmasına dair eğitim, en başta ebeveynlere yönelik seminerler ile hatta TV programları olarak gündeme gelmelidir. 
          
Eğitim önce, baştan başlar!
Bir ulusu ileriye götürecek geleceği emanet edeceğimiz gençlik, daha evinin içinde af edin, tuvalete bile telefonsuz gitmeyen, karnını doyurmayı unutup cips hamburger gibi hazır gıdalarla son derece sağlıksız beslenerek B12 eksikliği yaşıyorlar. Hiç unutmam bizim zamanımızda okullarda her cuma fındık ve süt dağıtılırdı.
       
Yetkililerimizin bir an önce tıpkı fırtına gelirken alınan tedbirler gibi, büyük bir titizlikle, geleceğimizin teminatı olan yeni neslimizin eğitimi konusunda yapıcı- üretici- düzenli  formüller geliştirerek, teknolojiye köle olan değil, köle eden formüller üretmesi elzemdir...
 
Selam ve Saygılar...
   
Meryem KADIOĞLU
 
Toplam blog
: 42
: 672
Kayıt tarihi
: 07.02.17
 
 

İstanbul'da doğdu. İstanbul'da yaşıyor. Evli, ev hanımı ve çocuklarının annesi. Aklına estikçe yaza..