Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Aralık '16

 
Kategori
Deneme
 

Olmayan oğluma...

Olmayan oğluma...
 

Sevgili oğlum , 
 
Allah bana 2 kız evlat verdi ve ben buna hep şükrettim. 
 
Oğlum olmasını istemediğim ya da kız çocuklarını daha çok sevdiğimden değil. 
Kızım olursa bir kadın olarak ona kendimden daha çok iz bırakabileceğimi, onu daha iyi anlayabileceğimi ve kendimi de onunla daha çok tanıyabileceğimi hissettim sadece.
 
Bir kadın zaman içinde yol alırken, kendisinden bir parçanın da arkasından geldiğini bilince, onunla birlikte hem geçmişini hem de bugününü daha iyi anlıyor, yeniden anlamlandırıyor gibi geliyor bana. 
 
Kız annesi olmak; benim bilincimi açık, dikkatimi kuvvetli, enerjimi canlı tutuyor. 
Kızlarıma bu zamana kadar çok şey anlattım her anne gibi. 
 
Şimdi düşünüyorum, sen gerçekten olsaydın sana neler anlatırdım? 
Senin aklında hem anne hem da anne dışındaki kadın kimliğimle ne izler bırakmak, ne öğütler vermek isterdim?
 
Sen de hepimiz gibi bu dünyaya cinsiyetini kendin seçerek gelmedin. Doğduğun zaman cinsiyet organına bakılarak sana " erkek " dendi. Nüfus cüzdanın başta olmak üzere yaşadığın süre boyunca taşımak zorunda olduğun bir rengin var:
 
Mavi.
 
Sen, her iki cinse dikilen ve insanlık tarihinden beri kuşaktan kuşağa aktarılan biri pembe diğeri mavi insan kostümünden mavi olanı giydin ve ölene kadar onu taşıyacaksın.
 
Mavi renkle temsil edilen eril enerjini nasıl kullanacağını başlarda ait olduğun kültür önemli ölçüde belirliyor olsa da kendi enerjini nasıl kullanmak ve nasıl bir " erkek " olmak istediğin senin bilinçli bir tercihin olmalı. 
Bu da ancak ömrün boyunca kendini tanıman ve kendi kendini eğitmenle mümkün.
 
Aynı kız çocuklarına yapıldığı gibi yerleşmiş bazı kalıplarla kural ve zorlamalarla, yasaklar ve yönlendirmelerle yürüyeceksin yaşam yolunda. 
 
" Erkek gibi " olmanın yolu yordamı öğretilecek. Güçlü olman, cesur davranman, atak olman beklenecek. Bu beklentileri karşılamak mecburiyeti seni rahatsız edecek, zorlayacak çoğu zaman. Takım tutmuyorsan, futbol oynamıyorsan, küfür etmiyor, kavgadan uzak duruyorsan " Muhallebi çocuğu musun lan sen ! " diyenler çıkacak mesela.
Üzülmen, korkman, gülmen kadar ağlaman da normal iken bunları gizlemek isteyeceksin kimse sana " kız mısın oğlum ! " deyip, dışlamasın, alaya almasın diye...
 
Bu baskılarla mücadele etmek seni zorlayacak, içini saklamak ve kendine dışardan sağlam görünen bir kabuk yaratmak isteyeceksin. 
Ama en çok sen bileceksin o kabuğun içinde her insan gibi hassas, kırılgan, bazen güçsüz, bazen korkak bir çocuk olduğunu. 
 
O çocuğa dikkat et ve ona iyi bak oğlum ! Yok sayma, unutma sakın ! Onu dinlemez, yaralarını iyileştirmez, varlığına kızar, aşağılarsan yaşam seni çok yorar. Sahnedeki rolünü, üstüne oturmayan emanet bir kostümle tamamlarsın. 
 
Macera isteği ve merak senin hamurunda var. İçindeki bitip tükenmek bilmeyen merakı ve öğrenme isteğini hep canlı tut ki insanların kendi koyup, kendilerine göre uyarladıkları uyduruk kuralları değil, evrenin gerçek kurallarını öğrenebilesin. 
 
Rekabet etmen ve kazanman beklenecek yaşamın her alanında. " Başarılı " , " Başarısız ", " Güçlü" , " Güçsüz " etiketlerini üstüne yapıştırmak için sıraya girecekler, özellikle de hemcinslerin...
 
Bunlarla başa çıkmak için bazen çok benmerkezci ve saldırgan olabilecek eril enerjini dinginleştirebilmek, kontrol altında tutabilmek için sana sanat ve spor gerek! Şiirden, müzikten, doğadan beslen. 
 
Çok oku, çok seyahat et ve çok insan tanı ! Seni gittiğin okullardan, aldığın eğitimden daha fazla geliştirecek, emin ol.
 
Çocukluğunda, gençliğinde maddi ve manevi sıkıntılar çekersen, bunları hayatın seni gerçekten güçlü ve başarılı kılmak için verdiği bir fırsat say ve asla pes etme. 
Geldiğin yerdeki ödüle, geçtiğin yollarda zorluklara gösterdiğin dayanıklılığın ölçüsünde layık olacaksın. 
 
Baba parası yemekle adam olunmaz. Paranı alın terinle kazanman, sana onu nasıl kullanman gerektiğini de öğretir. Cebindeki para seni değil, sen cebindeki parayı taşımalısın. Başkalarının nazarında paran, senden önemli ve öncelikli olmasın.
 
Ketumsun, çünkü bir erkek olarak çağlar boyunca sana özellikle sevgini göstermek konusunda kapalı olmanın, duygularını içinde saklamanın daha makbul olduğu öğretildi. Sevilmeyi istemenin ve beklemenin de...
 
Öyle ki bazen kendi kendinden bile saklıyor, inkar ediyorsun. Sevmenin ve sevgini göstermenin seni zayıf kılacağı, güçsüz bırakacağı yalanını boşver. Böyle yapmazsan içten içe çürür, mutlaka pişman olursun günün birinde. 
İçindeki yara, gözündeki bakışa yansır. Ya kırar, dökersin ya da mutsuz ve umutsuz bir biçimde kendi köşende paslanır gidersin.
 
Delikanlı olduğunda kızlar ilgini çekecek. Hormonların ve yaradılışın gereği önce gözünle seveceksin, güzel olana gideceksin. Sen de fiziğinle beğenilip, seçilmek, tercih edilmek isteyeceksin. 
 
Kaç kızı tavladığını, kaçıyla flört ettiğini hemcinslerinle aranda bir turnuvaya dönüştürüp, skor meselesi yapma. 
Birlikte olduğun hiçbir kız hakkında arkadaşlarınla konuşma! Değer verdiğin kızla flört et, flört ettiğine değer ver. Bir ilişki ne kadar özelse o kadar değerlidir. Hiçbir kızın bedenine o izin vermedikçe dokunma! 
 
" Evlenilecek kızlar" , " Eğlenilecek kızlar " sınıflaması yapıp, kız kardeşlerine yapılmasını istemeyeceğin şeyleri hiçbir kıza yapma! 
İki yüzlü bir ahlak anlayışın olmasın. Kızlara değer ver, henüz kendi değerinin farkında olmayanlardan da uzak dur. Kandırmak, kullanmak, durumdan yararlanmak en büyük ahlaksızlıktır, bunu bir vebal olarak boynunda taşırsın.
 
Bir gün gerçekten bir kıza aşık olursan o büyük bir gün olacak. Çünkü sen o gün değişmeye, öğreneceklerini sağlam öğrenmeye başlayacaksın. 
Aşkın sadece bedenin değil, ruhun birleşme isteği, tamamlanma isteği olduğunu anlayacaksın.
 
Bunun senin için ne kadar değerli ve su gibi yaşamsal bir ihtiyaç olduğunu da.
 
Aşık olduğunla hayatını paylaşmayı iste ve bir kıza gerçekten aşık olmuşsan sakın onu kaybetme ! 
Akıllı bir kız, senden emin olana kadar çok sınar seni. 
 
Onursuz aşk olmaz ama onuru, gururla karıştırma. " Aşık olmak erkeğe yakışır, kadın zaten aşktır " diyor şair! Aşkını göstermek ve gerekirse bunun için gururundan vazgeçmek de erkeğe yarışır, kadına değil.
 
Taciz edip, kapısının önünde yat demiyorum tabii ! Ama sevmiş ve doğru insanın o olduğuna inanmışsan, onu buna ikna etmek için sonuna kadar uğraşmalısın.
 
Eğer sen çaba sarfettiğin halde o gitmek isterse, sakın engelleme, zorlama onu. Nefret etme, kızma, saygı duy. Bencil bir sevgiyle ona sahip olmak istersen, bedeni yanında dursa da, ruhu asla senin olmaz. 
 
Sadece fiziki görünümüyle değil, her yönüyle hayran olduğun kızı eş yap, koluna taktığın eşine başkaları da hayranlık ve beğeni duyuyorsa bundan gurur ve mutluluk duy. Öyle bir kadını seçmiş ve onun tarafından seçilmişsen, hayattaki en büyük ödüllerden birini almışsın demektir.
 
Aşkın gözü kördür ama aşığın gözü gerçeklerle yüzleşince çabuk açılır. Önce güzel diye baktığın kıza, yıllar ilerleyip yaşlandığında da bakıp hâlâ güzel görmek istiyorsan, onun aklı ve ruhuna da ne kadar yatırım yaptığına bak. Kendini geliştirmeyen, olduğu yerde sayan bir kadına saygını yitirirsin. Saygın bittiği an, aşkın da biter. Sen de eşinin gözündeki saygınlığını koru.
 
Plaketlerin, madalyaların, ödüllerin hepsi tozlanır. Oturduğun makam ve koltukların hepsi geçici olacak. Bunların seni şımartmasına, kendini bir şey sandırmasına izin verme !
 
İyilik ve barışa uyumlu bir felsefen, düşüncene uygun davranışın, menfaatin için sağa sola bükülmeyen dik bir duruşun varsa sen " adam " olmuşsun demektir. Bak bununla her zaman övünebilirsin. 
 
Bir gün baba olursan, evlatlarının ve onların gözündeki yerinin bu dünyadaki en değerli mirasın ve hayata attığın imzan olacağını unutma! Onlara evler, dükkanlar bırakmasan da olur. Haysiyetli bir hayat sürmüş, sevgiyi, şefkati, erdemi öğretebilmişsen " benim babam adamdı " derler arkandan. Madden var olmasan da manen yaşamaya ve yaşatılmaya devam edersin. 
 
Son nefesinde de elini sevdiğin kadın tutsun. 
Bu dünyaya geldiğinde seni sevgiyle ve şefkatle karşılamış, koklayarak öpmüş bir kadın olduğu gibi, yaşamının sonunda da yine öyle bir kadın uğurlasın seni. 
 
Dedim ya, bu hayata benden gelen bir oğul yok! 
Oğlan anası değilim ama oğlan halasıyım ! 
 
Bu yazım; tek erkek yeğenime, Kaan'ıma ithaf edilmiştir. 
 
Sonra da okuma zahmetinde bulunan tüm oğullara...
 
 
Toplam blog
: 115
: 830
Kayıt tarihi
: 18.11.12
 
 

1967 yılında İstanbul'da doğdum.Hacettepe Üniversitesi Eğitim Bilimleri Fakültesinden 1988 yılınd..