Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

18 Mart '18

 
Kategori
Güncel
 

Onaylanmadan Yapamamak...

Onaylanmadan Yapamamak...
 

Öyle bir çağda yaşıyoruz ki sağımız solumuz onaylanma butonu.

Facebook, instagram onaylanma ihtiyacımızdan doğmuş gibi sanki. Sartre yaşasaydı varoluşçuluğun geldiği bu çılgın noktaya göre kendini güncellerdi bence.

Ego der ki: Seni ne kadar beğenirlerse o kadar iyi!

Peki nedir iyi olan? Daha çok like almak bizi nereye taşır?

Bu içimizle ilgili. Herkes kendini beğenir. Yüzyıllardır aynalara bakar, daha güzel,daha iyi gözükmek isteriz. Güzel veya yakışıklı olduğumuzun söylenmesi bizi mutlu eder. Kimse sadece kendisi için bakımlı olmaz. Sadece kendisi için giyindiğini, bakımlı olduğunu söyleyen varsa bir daha düşünsün bence. Çünkü onaylanma ihtiyacı özümüzde var.

Sadece güzelliğimizin, yakışıklılığımızın onaylanması değil mevzu. Yazı yazıyorsak yazımızın daha çok okunması, bir iş yapmışsak daha çok kişinin takdir etmesi; iyi yaşadığımızın, çok gezdiğimizin görülmesi vs. bizi motive ediyor.

Motivasyon önemlidir, ancak tehlikelidir de!

Facebookta, instagramda paylaştığımız fotoğrafların kaç beğeni aldığına gün içinde bakmak işlerimizden biri. Her beğenide tebessüm ediyoruz. Ertesi güne kadar bizi kaç kişinin beğendiği en önemli mevzularımızdan. Ertesi gün tek tük beğeniler alıyoruz, çünkü sosyal medyadaki paylaşımlar çabuk tüketilesi.

Aslında biraz düşünsek; ne kadar da komik bir dünyada yaşadığımızı, sosyal medyanın bu sanal onaylanmışlıkları içinde fazlaca meşgul olduğumuzu anlarız. Beğendiğimiz fotoğrafların hangisini gerçekten beğeniyoruz? Beğendiklerimizin hangisine alıcı gözle bakıyoruz. Hangi paylaşımı tam olarak görmeden beğeniyoruz? Ya da beğenilerden kaçı garanti beğeni? Beni beğenmeyeni de beğeniyor muyum? Ya da şirinlik olsun diye, elbet beni de bir gün beğenirler diye beni beğenmeyenleri de bazen beğeniyor muyum? 

Ben birilerini beğenirken ne kadar samimiysem birileri de beni beğenirken benim olduğum kadar mı samimi?

Bu kadar sorunun sonucu kocaman bir hiçlik! Gerçekten hiçlik aleminde yaşıyoruz farkına varmadan. Yanılsamaları gerçek sanarak yaşayıp gidiyoruz.

Paylaştığımız fotoğrafların asıllarıyla filtreli halleri arasındaki fark bile yanılsamalarla da olsa onaylanma ihtiyacımızın göstergesi.

Onaylanmadan yaşayamıyoruz! İşin ilginci sahte onaylanmalar bunların büyük bir kısmı.

Olsun, sahte de olsa onay onaydır. Beğeni sayısı önemlidir. Beğeni sayısı konusunda tatmin olmayanlar da umutludur gelecek için. Umut dünyasıdır ne de olsa. Modumuz bu!

Beğenilme hilesi diye bir şey var ki o artık sosyal medyada sanal popülerlik ya da hileli onaylanmışlık diye de adlandırabileceğimiz bir ruhsal hastalık. Bir insan hileyle beğenilerin sayısını artırabiliyorsa bu başkalarını kandırmakdan daha da vahimi insanın kendi kendini kandırmasıdır. Üstelik de korkarım hileye başvuranların büyük bir kısmı kendi yalanına inanır hale gelmiştir. Bu da ne kadar sağlıklı bir durumdur, siz karar verin.

Instagramın hikaye dünyası var bir de malumunuz! Hikayeni paylaşıyorsun, hikayene bakanlar, DM’den mesaj atanlar oluyor, onlara bakarak 24 saat meşgul oluyorsun. Hikayelere, herkese açık paylaşımlardan daha çok rağbet var. Nedeni basit aslında. Hikayene bakanları sadece sen görebiliyorsun. Diğer paylaşımları beğenenleri ise herkes. İşin ilginci şu: Her zaman hikayene bakanların sayısı senin herkese açık paylaşımını beğenenlerden çok daha fazla oluyor. Demek ki kimse kimsenin beğenisini görmeyince  insanlar daha özgür oluyor. Ya da ego bazen beğenmenin önüne geçiyor, hikayeye baktığını hikayeyi paylaşan dışında kimsenin görmemesi ise egoyu öteliyor. Gerçi hikayeye gerçek anlamda kaç kişi bakıyor, bilmiyoruz. Hikayeye öylesine bakanlar, bakmış olmak için bakanlar, görmeden bakanlar, tamamına bakmayanlar vs. ayıklansa belki hikayemize bakanların sayısı bayağı düşecek.

Aslına bakarsanız kimse kimsenin umurunda değil. Sadece narsist duygularımızı tatmin ediyoruz. Yani aslında birbirimizi beğenmiyoruz sadece kendimizi beğeniyoruz! Bunu idrak etmemek için de dört bir tarafımızı sanal algılarla kuşatıyoruz. 

Günümüzün büyük bir kısmını harcadığımız sosyal medya bizi bizden alıyor. Tabiri caizse oyalanıyoruz. Bu oyalanma neticesinde kendi adımıza ne kazanıyoruz, o bir muamma! Beğen, beğenil kısır döngüleri bizi avucunun içine almış vaziyette.

Bu kısır döngünün bir adım sonrası nedir, merak ediyorum. Bekleyelim ve görelim!

 

 
Toplam blog
: 31
: 283
Kayıt tarihi
: 27.03.16
 
 

Eğitim: Mimar Sinan Üniversitesi, Türk Dili ve Edebiyatı /  İlgi Alanları: Okumak, yazmak, gezmek..