Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

20 Ağustos '17

 
Kategori
Dünya
 

Ortadoğu Haritası Yeniden Çizilirken, Türkiye'nin Milli Hedefi "Misak-ı Milli" de Masada Olmalıdır..

Ortadoğu Haritası Yeniden Çizilirken, Türkiye'nin Milli Hedefi "Misak-ı Milli" de Masada Olmalıdır..
 

Eğer öyle olsaydı, Misak-ı Milli sınırlarını elde edememek M.Kemal'in içinde bir "ukde" olarak kalmazdı


 BİR ZAMANLAR, FIRAT VE DİCLE NEHİRLERİ İLE YEMYEŞİL HALDE OLAN ORTADOĞU'YU BATAKLIK(!?) HALİNE GETİRENLER BİRAZ DÜŞÜNSÜNLER ARTIK...

ABD (Başkan Obama) ve TÜRKİYE (Cumhurbaşkanı Erdoğan) arasında, "IŞİD'in Fırat'ın doğusu ve batısından temizlenmesi konusunda, 23 Temmuz 2015'de varılan "İNCİRLİK MUTABAKATI", Amerikan ve İngiliz medyası yayınları ile, TÜRKİYE ve DÜNYA gündemine oturuverdi...(1).

Türkiye, bunu bir fırsat bilmeli ve  bölgenin haritası yeniden çizilirken taraflara, bunu sık sık hatırlatmalı ve tarihten gelen "siyasal ve hukuksal" hakkı olan, "Misak'ı Milli" sınırlarının, "Türkiye'nin yeni güney sınırları" olarak çizilmesini dayatmalıdır...

*

"İNCİRLİK MUTABAKATI"NIN ÖNEMİ NEYDİ?

Görünürde, "fol yok yumurta yokken", Amerikan medyasının, "Orta doğunun yeni haritasını Obama ile Erdoğan çizecektir" diye yazması ve hemen arkasından da İngiliz medyasını, Amerikan medyasını yazdığını doğrular şekilde, "Fırat'ın batısından Akdeniz'e kadar olan topraklar Türkiye'nin vilayeti olacaktır" haberi boşuna değildir...

Ayrıca, Türkiye ve ABD arasındaki bu mutabakatın önemi, bana göre, "Gizli bir  Bakanlar Kurulu Kararı" olması ve içeriğinde de, "Cerablus ile Kilis kenti merkezinin karşısındaki bölgeye kadar uzanan Suriye hattında, "güvenli bölge" dahil "diğer askeri seçenekleri yaşama geçirmesi için" ABD'nin, Türkiye'ye destek vereceği idi...

Bence, "Amerikan ve İngiliz medyasını hareketlendiren"  ve belki de "biraz telaşlandıran" nokta bu idi...

*

"İNCİRLİK MUTABAKATI"NDAN SONRA NELER OLDU?

 - "Mutabakat"ın uygulamaya geçişinden hemen bir ay sonra (26 Ağustos 2015) TSK'nın başlattığı Fırat Kalkanı Harekatı'na ABD'nin fazla ses çıkarmamasının nedeni, "mutabakatta, Türkiye'nin, bölgede, 'Güvenli Bölge" dahil diğer askeri seçenekleri yaşama geçirmesi için" ABD'nin Türkiye'ye verdiği destektir.

- Fırat Kalkanı Harekatı'nın başlamasından bir buçuk ay sonra, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Rize'de kendi adına taşıyan üniversitede yaptığı konuşmada (15 Ekim 2016), "Tarih kitaplarında Misak-ı Milli'yi okuyoruz. Eğer, Misak-ı Milli diye bir derdimiz varsa, bu soruyu kendi içimizden birbirimize sormalıyız" diyerek, konuyu gündeme getirmiştir(2).

- Cumhurbaşkanı Erdoğan, dört gün sonra (19 Ekim 2016) 28. Muhtarlar toplantısında, "Maalesef batı hem de güney sınırlarımızda  Misak-ı Milli  hedeflerimizi koruyamadık. Dönemin şartları itibariyle bu durumu mazur görenler, göstermeye çalışanlar olabilir. Bu yaklaşımları bir dereceye kadar mazur görmek mümkündür... Asıl vahimi, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas kabul edip kendimizi tamamen bu kabuğun içine hapsetme anlayışıdır"(3) demiştir.

Cumhurbaşkanı'nın bu sözleri, bana göre, son derece dikkat çekici ve bazı kişi ve gruplara göndermeler yapan bir ifade idi... Özellikle, "Asıl vahimi, zorunluluklardan kaynaklanan bu durumu esas kabul" edenlerle ilgili olanı idi.. 

Bunlar, genelde, "artık bizim Misak-ı Milli diye bir derdimiz yok" deyip, bu konuyu, "bitmiş" kabul edenlerdi...

*

ÖNCEKİ CUMHURBAŞKANLARIMIZDAN TURGUT ÖZAL VE "MİASK-I MİLLİ"...

Örneğin, Turgut Özal da, Misak-ı Milli'nin, Lozan'da alınamayışını, bir zorunluluktan kaynaklandığını biliyordu. Bu nedenle de, Körfez Savaşı'nı fırsat bilip kuzeyden bir cephe açarak savaşa dahil olmak ve Misak-ı Milli'nin önemli bir bölümünü gerçekleştirmek istedi...

O sıralarda da, ABD ve Türkiye arasındaki "İncirlik Mutabakatı"na benzer bir durum vardı... Özal, Körfez savaşı öncesinde ve sırasında ABD Başkanı Bush ile Irak konusunda sık sık konuşmalar yapıyorlardı. Bu konuşmalarda Turgut Özal, "Musul-Kerkük" meselesini ısrarla Başkan Bush'un önüne koyuyordu. Ancak, durum olgunlaşınca savaşa girmek istemeyen Milli  Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı istifa etmişler(x)... Demirel ve İnönü(Erdal), meydanlarda kıyameti koparmışlar, İnönü ve Ecevit Saddam'a gitmişlerdi(xx). Savaş başlayınca, Özal'ın, savaşa girmek için yapabileceği hemen hiçbir şey kalmamıştı.(4).

- O yıllara, bendeniz de, Milliyet Gazetesi'nin "Düşünenlerin Düşüncesi" sayfasında, Körfez Savaşı'nı, Türkiye'nin jeopolitik ve jeostratejik özelliği ve hassasiyeti açısından değerlendiren bir yazı yazmıştım. Bu yazının son bölümünde de, Türkiye'nin bu savaştan yararlanması anlamına gelen bazı ifadeler kullanmış ve "Yurta barış, dünyada barış" ilkesinin doğrultusunda hareket etmenin gerektiğini ileri sürmüş; ama bunu izleyen cümlelerde de, Atatürk'ün bu ilkesinin, "her ne pahasına olursa olsun barış" anlamına gelen "durağan" bir politikayı öngörmediğini de ilave etmiştim...(5).

Bu yazım, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, dediği gibi, "Misak- Milli hedefine Lozan'da ulaşılamamasını zorunluluktan kaynaklanan bu  durumu esas kabul edip kendilerini bu kabuğun içine hapsedenler" tarafından "olan olmuştur, artık yapacak bir şey yoktur" dercesine, beni, "savaş çığırtkanlığı" yatığım gerekçesiyle eleştirdiler...

Ama, siz okuyucularıma şunu da söylemeliyim ki, bugün çoğu insanımız gibi, "Misak-ı Milli'nin" ne olduğunu bilmeyen, Lozan'da ancak çizebildiğimiz, "bugünkü" sınırlarımızı, "Misak- Milli sınırları" sanan siyasilerimiz bile var(6)... Bilinmelidir ki, bugünkü sınırlarımız, Misak-ı Milli'nin tamamı değil; ancak bir kısmıdır.

Mİsak-ı Milli'nin, Türkiye'nin "yalnızca güney bölgesi" için, M. Kemal'in iki farklı tarihte "bölge" ve "sınır" tanımı şöyleydi:

- Bölge olarak(1907); "Güney sınırında, Hatay, Halep ve Musul Vilayeti'nin(Musul-Merkez, Kerkük, Süleymaniye) dışındaki topraklar Araplara bırakılıyordu(7).

- Sınır olarak (24 Nisan 1920'de BMM'nin açılışının ikinci gününde Meclis'te yaptığı konuşmada); "Mütareke'nin imza edildiği 30 Ekim 1918 tarihinde çizdiği hudut, hududumuz olacaktır... Güney hududu; İskenderun güneyinden başlar. Halep, Katıma arasından Cerablus köprüsüne uzanan bir hat ve doğu parçasında da Musul Vilayeti, Süleymaniye ve Kerkük çevresi ve bu iki bölgeyi birbirine kalbeden (birleştiren) hat... Efendiler, bu hat sırf askeri düşünceler ile çizilmiş bir hudut değildir; Hudud-u Milli'dir. Hudud-u Milli olarak tespit edilmiştir(8).

*

SONUÇ...

"İncirlik Mutabakatı"... "Fırat Kalkanı Harekatı"... "Hançer Harekatı"... "Dünya ve Türkiye gündemine oturan Misak-ı Milli... Amerikan Medyasının gündem oluşturan haberi... Hop oturup hop kalkan İngiltere... Misak-ı Milli'nin gündeme gelmesiyle telaşlanan Yunanistan...

Ben, bu gelişmelerin böyle kalacağını sanmıyorum... Bize düşen, gelişmeleri dikkatle izlemek ve zamanı geldiğinde, geçmişte gasp edilen "siyasal ve hukuksal" haklarımızı geri almaktır...

Misak-ı Milli hudutlarına ulaşmak, bizim "milli hedefimiz" olmalıdır... Mustafa Kemal, Lozan'da elde edemediğimiz hudutlar için hiçbir zaman, bazıları gibi, "olan oldu, artık yapacak bir şey yok" dercesine teslimiyetçi olmamış; konuyu, "şimdilik bir erteleme; zamanı gelince gereği yapılır" olarak kabul etmiştir...

Belki de bunun için, aradan 7 yıl geçmesine ve de dillendirdiği "yurtta barış, dünyada barış" ilkesine rağmen 1933 yılında, Ankara'da görüştüğü Amerikalı  General Mc.Arthur'a; "Allah nasip eder, ömrüm vefa ederse Musul, Kerkük ve Adaları geri alacağım. Selanik de dahil batı Trakya'yı Türkiye hudutları içine katacağım(9) demiştir...

Bu konuda komşumuz Yunanistan, Selanik, Batı Trakya, adalar konusunda telaşa kapılmasına gerek yok... Çünkü, şu sıralarda gözlerini o tarafa çevirecek ya da bakacak zamanı pek yok...

Şu anda biz, İstanbul'u ve Batı Ege bölgesini, Megali İdeası'nın tam göbeğine oturtmasına bir şey diyor ve telaşlanıyor muyuz?...

Bizim şimdiki işimiz, M.Kemal Atatürk'ün içinde kalan, "Misak-ı Milli" ukdesini çıkarmak, O'nun rahatlamasını, belki de açık giden gözlerinin, aradan bunca yıl geçmesine rağmen kapanmasıdır. Bu nedenle, hepimize düşen bir diğer görev de, Türkiye'nin "Milli Hedefi" olması gereken "bu ideali gerçekleştirmek" için "karşımıza çıkan fırsatları değerlendirmek" olmalıdır...

 

----------------------- :

(1) cdenizkent, konunun ayrıntısı için, bir önceki bloğuma bakılabilir...

(2) ALJAZEER TURK / Erdoğan: Misak-ı Milli diye bir derdimiz var / 15 Ekim 2016

(3) Hürriyet.com.tr / 19 Ekim 2016

(x) Şu anda aklıma geldi... Eğer, o günlerin Milli Savunma Bakanı ve Genelkurmay Başkanı, Fırat Kalkanı Harekatı'na katılmamak için de istifa ederler miydi?

(xx) Bu durum, bu ziyaret size bir şey hatırlatıyor mu?

(4) Yavuz Gökmen, Özal Yaşasaydı, Ankara: 1994, ss. 99-101

(5) cdenizkent, Ortadoğu haritası yeniden çizilirken, Türkiye de, doğal sınırlarına ulaşmalıdır, Kategori; Güncel, 21 Eylül 2013

(6) cdenizkent, Misak-ı Milli= Atatürk'ün yol haritası-1, Kategori; Güncel, 21 Eylül 2013

(7) Ali Fuat Cebesoy, Sınıf Arkadaşım Atatürk, İstanbul: 1967, ss.116-117

(8) Mustafa Kemal(Atatürk), Söylev ve Demeçler, Cilt-I, 4.b, Ankara: İnkılap Tarihi Enstitüsü Yayını, 1989, s.29

(9) Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 4.b. İstanbul: 1990, ss.52-53'den İlker Alp, "Misak-ı Milli" Ankara: Atatürk Araştırma Merkezi Yayını, 1988, ss.216-217

 

 

 

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..