Oskar Fischenger kimdir?

Kimdir lo, bu Oskar efendi...

 

Google bugün izleyenlerine bir sürpriz yaparak  Oskar Fischinger’i Doodle (imleme) olarak sundu.

 

Okuyuculardan kaç kişi bu “Doodle”la dikkat etti; kaç kişi bu adam da kimmiş diye sordu..? Belki sordularda bu işi yapanın bir gavur olduğunu öğrendikleri zaman merakları tatmin oldu ve “Bana ne elin gavurundan..!” deyip izlemekten vazgeçtiler…

 

Bu satırların yazarının ise “kedi meraktan ölür!” gibi bir huyu vardır… En gereksiz konularda bile bir bakarsın işin peşine takılmış gitmiş. Yahu bu Oskar kimdir? Yoksa adam bu Oskar heykelciklerini yapan adam olmasın..?? İşin peşine düştüm… İşte topladığım ilk bilgiler….

 

“Google yeni bir sürpriz ile internet kullanıcılarını şaşırttı. Oskar Fischinger'i anasayfasına taşıyan Google, yine büyük bir sürpriz yapmış oldu. İşte Oskar Fischinger hakkında detaylar...

Doğum tarihi: 22 Haziran 1900, Gelnhausen, Almanya.

Ölüm tarihi ve yeri: 31 Ocak 1967, Los Angeles, Kaliforniya, ABD.

Eş: Elfriede Fischinger (e. 1932–1967)

Kitaplar: Oskar Fischinger 1900-1967: Experiments in Cinematic Abstraction, Optische Poesie: Oskar Fischinger, Leben und Werk

Kardeşleri: Hans Fischinger

 

İlk önce Fischinger'in görsel müzik üzerine bir kolej sınıfındaki eserini keşfettim. Çoğu, 1920'ler ve 30'lu yıllarda yapılmış olan filmleri bana korku ve şaşkınlık yarattı: Bilgisayar olmadan böyle büyü yapabilme nasıldı?

 

Tasarım dünyasında, Fischinger, özellikle hareketli grafik ve animasyon alanlarında yükselen bir figür. En iyi karmaşık senkronize soyut görselleri, müzik eşliğinde birleştirmeyi, her kareyi dikkatle çizilmiş ya da elle fotoğraf çekme becerisi ile tanınır. Hareket ve renk ustası olan Fischinger, animasyonlarını planlarken ve el işi yaparak aylarca, bazen yıllarca harcadı.”(milliyet.com)

 

“Filmleri daha çok bilinen olmasına rağmen, Fischinger aynı zamanda çok sayıda ressamdı ve filmlerinin dramatik hareket ve duygularını tek bir çerçeveyle çeken çok sayıda eser yarattı. Geleneksel medyadan memnun olmayan Lumigraph, hareket halindeki bir çeşit optik resim ve bugünkü etkileşimli medya ve çoklu dokunmatik oyunların habercisi olan el hareketleriyle fantastik kromatik görüntüler üretmek için bir mekanizma icat etti.”

 

Adam sinemayı görsel açıdan şiirleştiren bir yaratıcı.

 

Yani adam sinemanın ilk dahilerinden. Sinema’nın ilkel varlığıyla yetinmeyip onu yepyeni kompozisyonlar, çizimlerle zenginleştirip sunmayı seçmiş. Adam sinemayı icat edenler gibi bir dahi olmasa bile onu zenginleştiren, olanaklarını artıran, ona değişiklik ve yaratıcılık getiren bir adam.

Hiçbir sanat ve bilim eseri durduğu yerde durmuyor ki, onu izleyen yaratıcı insanlar, yeni icadı mükemmelleştirmek için ellerinden geleni yapıyorlar.

 

Bugün sinema Lumiere Kardeşlerin (Louise ve Auguste lumiere. başlangıcı 28 Aralik 1985 olan sinema'nin kaşifleridir) bıraktıkları yerde değil. Lumiere kardeşler bu icadı ne yapacaklarını bilmediklerinden, onlardan hemen sonra gelen başarılarını pazarlama alanında çok iyi sunan Georges Melies ile paylaşmak zorunda kalmışlardır.

 

Melies’ten sonra da niceleri gelmiş geçmiş, o ilkel durumdaki sinema bütün toplumları kendine çeken büyülü bir sanat haline gelmiştir. Bu sanat katkıda bulunan diğer insanların yaratıcılıkları, katkıları ve icatları koca bir kitap yazılmasını gerektirir.

 

İşte Oskar Fischenger o ellerden biridir.. Ve sinemaya kompozisyon olarak, çizimler olarak; grafik olarak önemli katkılarda bulunmuştur.

 

Oskar Fischenger’in (rahmetli diyelim mi..!) “Motion Painting Number 1-1947” , “Composition in Blue-1935” , “Seelische Komposition-1927” , “Woman in te Moon-1929” , “Circles-1933” gibi filmleri de mevcuttur.

 

Ehh görüyoruz, kimisi “laklakiyat”la vakit geçirir… Kimi de merak ettiği bir şeyi ele alır, “onu nasıl da daha iyi hale getiririm…?” diye uğraşır durur.

 

Kimi de “boşver elin gavurunu” deyip, “havaiat”la ömrünü geçirir. 

 

Dedik ya… “Merak kediyi öldürür,” diye. Biz de bu Oskar Fischenger kimdir diye peşine düştük.. Bulduklarımızı sizinle paylaşmak istedik.

 

Hala “Boşver elin gavurunu..!” diyorsanız; boşveririz ne yapalım…

 

Zaten boş vere vere bu hallere gelmedik mi!