Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

30 Nisan '15

 
Kategori
Eğitim
 

Osmanlı Dönemi'nde eğitim sisteminde yenileşme - 7(C): Avrupa tarzı eğitim kurumlarına yönelme

Osmanlı Dönemi'nde eğitim sisteminde yenileşme - 7(C): Avrupa tarzı eğitim kurumlarına yönelme
 

Medreseler, Osmanlı'nın her döneminde, halkın "sosyal ve kültüre" yaşamında etkin olan önemli eğitim kurumlarıdır.


İKİNCİ MEŞRUTİYET'in tek amacı, kuşkusuz yalnızca meşrutiyeti getirmek değildi. Bu dönemin yönetici, aydın ve düşünürlerinin hemen hemen hepsinin ortak sorunu, devleti ve toplumu kalkındırmak, bilim, teknik ve kültürde ileriye taşımaktı.

x        x        x

Bu dönemde de, bir önceki dönemde olduğu gibi, bazı devlet yöneticilerinin ve zamanın aydınları sayılan bazı bilim adamlarının etkinliği ile eğitim ve öğretim alanındaki reform çalışmaları devam etmiştir...Bir yandan çağın gereklerine uygun yeni öğretim kurumları açılırken bir yandan da öğretim programlarının, çağın bilimsel gelişmelerine göre düzenlenmesine çalışılmıştır.

1908 Meşrutiyet liderleri, eğitimin toplumun her kesimine yaygınlaşmasını istiyorlardı. Bu nedenle de, farklı düşünceler ileri sürüyorlardı...

Bunlardan birinin temsilcisi olan Maarif Nazırı Emrullah Efendi, "Tuba Ağacı"(*) nazariyesi ile, eğitimin düzenlenmesi işine yükseköğretimden başlanması görüşünü savunurken; "eğitimde düzenlemenin ilköğretimden başlatılmalıdır" şeklindeki karşıt bir görüş de, yine dönemin önde gelen eğitimcilerinden Satı Bey tarafından ileri sürülmüştür.(1)

Meşrutiyet yöneticileri, her iki görüşü de benimsediler. Önce orta ve yükseköğrenime önem verdiler. Darülfünun'un yeniden düzenlenmesi için bir nizamname yürürlüğe koydular. Bu nizamname ile, Darülfünun'da Alman ve Macar profesörlerin ders vermeleri ve ayrıca, Avrupa'da yetişen Türk gençlerinin de bu kuruma hoca(öğretim görevlisi) olarak atanmaları sağlandı.(2)

Daha sonra, başlangıçta benimsenen ve eğitimin düzenlenmesine "yükseköğretimden başlanmalıdır" görüşünden vazgeçilerek, çalışmalar "ilköğretimin düzenlenmesi" konularına yöneltilmiştir. Bu amaçla, 1912 yılında, daha sonra gelecek Cumhuriyet Dönemi'nde de, bazı değişikliklerle yürürlükte kalacak olan Tahsil-i İptidai Kanun-u Muvakkat'ı çıkarılmıştır.

Bu kanunun önemli maddeleri :(3)

Md.1        : İlköğretim mecburi ve parasızdır.

Md.3        : Ana okulları ve Sıbyan okulları, Rüştiye okulları ve Hırfat(**) okulları ilköğretime ait okullardır.

Md.8        : Her kariye(***)  ve mahallenin bir ilkokulu olacak. 

Md.9        : Okulun yapımı dahil, tüm idari ve eğitim masrafları kariye ve mahalle halkının sorumluluğunda olacak.

Md.27      : Her il merkezinde bir İlköğretim Meclisi kurulacak.

Md.40      : Kariyelerde İhtiyar Meclisleri, nahiyelerde Nahiye Meclisleri, kariye ve nahiyenin eğitim işlerinden sorumlu olacak.

Md.91-92 : Genel ve özel ilkokullar teftişe tabi olacaklar ve teftişe karşı olanlar cezalandırılacaktır.

Bu kanun ile, ilk kez "okul öncesi eğitim" düşüncesi ortaya konmuş(Md.3) ve bunun içinde 1915'te hazırlanan bir yönetmelik ile yine ilk kez Kız Öğretmen Okulu'nda "anaokulu öğretmenleri" yetiştirecek bir bölüm açılmıştır.

Bu arada, her dönemde ve her alanda olduğu gibi "eğitim ve öğretim " alanında da her türlü yeniliğe karşı olan medreselere de el atılmış ve onların iyileştirilmesi için bazı çalışmalar yapılmıştır. 1914'te çıkarlan Medreseleri Islah Nizamnamesi ile İstanbul'daki tüm medreseler, "Darül Hilafeti-Aliyye Medresesi" adıyla bir araya toplanmıştır. Programlarında, dini bilimler yanında felsefe, matematik, tabiat bilimleri, fizik, kimya, ekonomi gibi derslerin de yer alması denenmiş; İngilizce, Fransızca, Almanca ve Rusça gibi batı dillerinin seçmeli olarak konması ve bu dillerden birinin öğrenimi zorunlu hale getirilmiştir(4). Bu düzenlemeler de, Osmanlı'nın en güçlü yönetimlere sahip olduğu dönemlerde bile denetimden ve kontrolden uzak kalmış medreselere el atılması, önemli bir gelişme olmuştur.

Bu çalışmalar, ülkenin içinde bulunduğu çok güç şartlara rağmen Osmanlı eğitim sistemini, Batı ülkelerindeki modellere --yeterli olmasa da-- oldukça benzeyen bir duruma getirebilmiştir. Ancak Tanzimat'ta beri süregelen ikilik bu dönemde de devam etmiş, ülkede eğitim kurumlarının açılması ve denetlenmesi de bu ikiliğe uygun olarak sürdürülmüştür. Mektep ve  Medreseleri düzenleyen ve denetleyen Evkaf Nezareti ile yeni okulları denetleyen Maarif Nezareti'nin birleştirilerek mevcut ikiliğin ortadan kaldırılması denenmiş ama başarılı olunamamıştır.

Böylece, yeni okulların yanında eskileri de yaşamaya devam etmiş ve bu farklı eğitim kaynakları, birbirinden ayrı, hatta çoğu zaman birbirine karşı iki kuşak yetişmesine neden olmuştur.  

Bu farklı eğitim ve öğretim kurumlarını birleştirip bütünleştirerek ikiliği ortadan kaldırmak için ilk harekete geçen, II. Meşrutiyet döneminin "ideoloğu" sayılan Ziya Gökalp olmuştur. Gökalp, "Türkçülüğün  Esasları" adlı kitabında "eğitim tarzını birleştirmedikçe gerçek bir ulus olmanın mümkün olamayacağını"(5) ifade etmiştir.

Ziya Gökalp'in çabalarıyla, yönetimi elinde bulunduran İttihat ve Terakki Fırkası, mektepleri Evkaf'ın elinden alarak Maarif'e vermiş; fakat medreseler bunun dışında kalmıştır. Böylece, Tevhid-i Tedrisat(Eğitim Birliği) konusunda atılan ilk adım, Tefrik-i Tedrisat(Eğitim Farklılığı) ile sonuçlanmıştır.(6)

Çoğunlukla dini amaçlı derneklerin desteği ile Osmanlı Devleti'nden izin alınmadan açılan yabancı okullar, bu dönemde de devletin denetimi ve kontrolünden uzak kalmışlar ve eğitim konusunun -- Cumhuriyet Dönemi'nde de sorun yaratacak olan-- bir başka farklı boyutunu oluşturmuşlardır.

İkinci Meşrutiyet döneminde, ÖZETLE, asıl önemli değişiklikler eğitim ve öğretim metotlarında görülmüştür. Tek tek deneme halinde kalmakla beraber, okullara yargılama ve gözlem metotları girmiş; vatan, millet ve sanat duyguları gelişmeye başlamış; karma eğitim denemelerine girişilmiş; öğretmen, sadece öğretmekten ve ezberletmekten ibaret olan görevini bırakmış, bunun yerine deney ve düşünceye dayanan bir eğitim ilkesi edinmeye başlamıştır. Bu dönemde, bir önceki döneme göre okul ve öğrenci sayısında ortalama beş kat artış görülmüştür.(7)

SONUÇ OLARAK, bu dönem, eğitimde devletin rolünün vurgulanması, çağdaş eğitimin öneminin anlaşılması, eğitimin yaygınlaştırılması bakımından, önceki dönemlerden daha ileri çabaların gösterildiği bir dönem olmuş ve bu dönemde, bir anlamda Cumhuriyet Dönemi Eğitim Sistemi'nin altyapısı hazırlanmıştır.

x       x       x

"Osmanlı Dönemi'nde Dinsel ve Geleneksel Eğitim Sistemi" ve "Osmanlı Dönemi'nde Eğitim Sisteminde Yenileşme" bölümleri bitti. Bundan sonraki konum, "CUMHURİYET DÖNEMİ EĞİTİM SİSTEMİ"dir.

 

cdenizkent

 

 

--------------------------  :

(*) "Tuba ağacı" : Cennet'te bulunduğuna inanılan, kökü yukarıda dalları aşağıda olan büyük bir ağaç.

(1) Hilmi Ziya Ülken, Türkiye'de Çağdaş Düşünce Tarihi, İstanbul;1979,s.133 ve Nafi Atuf, Türkiye Maarif Tarihi, İstanbul: 1932, s.63

(2) Yahya Akyüz, Türk Eğitim Tarihi, Ankara: Üniversite Yayınları, 1982, s.133

(3) A. Bedri Edis, Notlu Tedrisat-ı İptidaiye Kanun'u Muvakkatı, İstanbul: 1946'dan İlhan Başgöz, Türkiye Cumhuriyeti'nde Eğitim ve Atatürk, İstanbul: 1965, ss.50-51

(**) Hırfet : Kunduracılık, duvarcılık, dokumacılık, dericilik vs. gibi küçük el zanaatlarına  verilen genel bir ad; "Hırfet Okulu" da, bu zanaatların öğretildiği okul. Bu zanaatları yapanlara da, "Hırfekar" veya "Ehl-i Hıref" denirdi.

(***) Kariye : Köy.

(4) Mübahat  Kütüklüoğlu, İslam Tetkikleri Enstitüsü Dergisi, Cilt-VII, Sayı 1-2, İstanbul: Edebiyat Fakültesi Yayını, 1978'den Ayla Oktay, "Osmanlı Devletinde Eğitim ve Öğretimin Tarihsel Gelişimi", İ.Ü. İnkılap Tarihi Yıllığı-II, s.120

(5) Ziya Gökalp, Türkçülüğün Esasları, 2.b., İstanbul: Milli Eğitim Basımevi, 1972, s. 27

(6) Osman Nuri Ergin, Türkiye Maarif Tarihi, cilt-III, İstanbul: 1943'den Ayla Oktay, A.g.y., s. 135

 

 

 
Toplam blog
: 979
: 1425
Kayıt tarihi
: 11.12.07
 
 

İstanbul doğumluyum. İlk, orta ve lise öğrenimi İstanbul'da tamamladım. İstanbul Üniversitesi'nde..