Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

31 Temmuz '14

 
Kategori
Gezi - Tatil
 

Öylesine ve öylesine farklı yaşamak!

Öylesine ve öylesine farklı yaşamak!
 

Babamın askeriyeden devre arkadaşı öldü bugün; kalp krizi! Babamın hangi arkadaşı ölse, sebebi aynı...

Yıllar geçerken, yaşamımız, kendi içinde ritmini buluyor. Öyle ki, bir bakmışız, baba olmuşuz. Ya da bir bakmışız, babannemiz ölmüş. Ve bir bakmışız, biz ölmüşüz!

Aslında yaşamımız kadar anlamı var bu durumların.

Çeşmealtı’nda sabahları erken kalkıyorum. İlk iş bahçeyi suluyorum, arkasından yeri süpüyorum ve sonrasında gazete ve ekmek almaya gidiyorum. Hem ben, hem Gülşan, dinlenecek vakit bulamıyoruz her zamanki gibi; Ecrin ve Yetkin, biraz da, evden uzak olan bu yeni sistemetikte, bizi daha fazla yoruyorlar. Ama köyde yaşamak, beni mest ediyor. Sabahları horoz sesine uyanırken, dışarı çıktığımda ilk karşıma çıkan Bulut, yeşil gözlü azman gri renkli kedi, akşam ise sıkça beraber olan birbirlerinin helali olmuş siyah sokak köpeği ile sahipli beyaz bodur köpek!

Dün Alaçatı’ya gittik. Sörfçülerin mekanı olması gerekirken, İstanbulluların yeni Bodrum’u olmuş, aslında binalar açısından bakıldığında son derece bakımlı ve taştan yapılma harika, beyaz ve mavinin, köyün orijinlerini hatırlatan Yunan usulü görüntüsüne rağmen, son derece İstanbul’lu bir yer olmuş tam tersine! Garip olan diğer bir husus ise Alaçatı’da denizde yüzülecek plajın olmaması, yani tanımı gereği saçma bir yaz tatili olması beklenir bu şekilde! Diğer taratftan Çeşme ve Alaçatı’nın iç-içe olduğundan bahsedersem, yüzme sorununu da nasıl çözmeniz gerektiği sonucunda da direkt ulaşırsınız!

Limanda sörfçüleri, elektrik üreten rüzgar değirmenlerinin altında izlemek, havada uçurtmaları seyretmeye benziyor. Şöyle bir saydığımı varsaysam, yaklaşık 400 tane sörf eder. Burada beniz asıl şaşırtan ise, plajda en az 400 tane fit erkek-kadın insanın olması anlamına geliyor bu durum. Gözlerime inanamayacağım ölçüde fizikli kadın ve erkekler görüyorum ve bunların çoğunluğunun Türk oluşu, gerçekten hoşuma gidiyor! Demek ki, bundan yakın zamanda Türk insanları da, mankenler gibi, güzel gözükecekler. Ruhları güzel olmasa da, en azından fizikleri iyi ve kıvrımlı olacak. Pazulu erkeklere, kaslı kadınlar eşlik edebilecek!

Köyde-Alaçatı’da- podyumları aratmayacak ölçüde hem çıplak, hem de giyimli erkek ve kadınlar. Burada, ne yazık ki, fizik katsayısı yarı-yarıya düşüyor. Ancak bu sefer de, giyimli ve bakımlı bir halkla karşı karşıyayım! Erkeler beyaz, keten gömleğin altına, yeşil pantolon giyerek, taş ev duvarları ile uyum içerisinde; yani beyaz, Yunan mavisi ve açık fıstık yeşili, büyülü bir atmosfer oluşturuyor. Kadınlı ve erkekli, ünlüleri görüp, kendi aralarında fısldaşıyorlar ve sanki fısıldaştıkça, onlar da, bir anlamda, kendilerini ünlü hissediyorlar! En lüks, en modern, en kazık, dükkan, mağaza ve restoranlar! Verdiğiniz her para, canınızı acıtıyor; sıradan güzelliklere verdiğiniz sıradışı paralar! Bana 10 yıl geçmişte yaşamış olduğum Bozcaada hayal kırıklığını hatırlatıyor! Oysa, tıpkı burası gibi, beklentim basit bir Rum köyüyken, modern bir İstanbul köyüyle karşılaşmak, benim için geçmişte hayal kırıklığıyken, bugün için ise, o da sıradanlaşmış bir olay!

Ne var Alaçatı’da? Hiçbir şey ve her şey!

Ben diyorum ki “Amerikan Özkan amca(sporlu sörfçü, 70 yaşında), İstanbullular için yazın sosyalleşmek üzere yazlık mekan, tıpkı Bodrum gibi! Bir de, ünlülerle mekandaş olarak, kendini ünlü hissetmek!”

“Anıl, koçum, makarnaya 75 TL vermek demek! Tabii verirsen! Vermedim, öldürün, tutklatın beni dedim fakat ben bu parayı vermem!”

Yani göz göre-göre madiklenmek ve bundan son derece zevk duymak; bence kesinlikle Türklere has!

Öte yandan, benim için gerçek bir labratuar ya da kocaman sosyolojik bir havuz! Bir çeşit gerçekte yaşanan gazete eki Kelebek gibi! Yani herkes –gerçek olmayacak ölçüde- fıstık gibi ya da film gibi! Yabancısadığım geçmiş hayatım gibi bazen!

Çeşmealtı’nda hayat ne kadar yavaş ise, Alaçatı’da o kadar hızlı! İnsanların bir tarafta acelesi yokken ve ölürken, diğer tarafta herkes afiyette ve sağlıkta! Ya da film gibi, kimse hatalarını göstermek istemiyor; yani repliklerine iyi çalışmış ve yönetmen karşısında oynuyor!

Mesele, doğmak ve ölmek arasında adlandırılan yaşamak!

Öylesine ve öylesine farklı yaşamak!

 

 
Toplam blog
: 631
: 293
Kayıt tarihi
: 10.04.11
 
 

Eric'i külden yarattım. Tamamıyla benim eserim. Söyleyeceği çok sözü, söylemek istediği az sözü. ..