Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

29 Temmuz '15

 
Kategori
Opera / Bale
 

Panayot Abacı'yı kaybettik.

Panayot Abacı'yı kaybettik.
 

Yazımın başlığını okuyanlar kim bu Panayot Abacı diye düşünebilirler. Eğer yazımı okursanız iki gün önce 92 yaşında yaybettiğimiz bu çok değerli kişiyi tanıyacaksınız.

Yıllardan 1994 sanırım. Küçük kızım İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı'nda eğitim görüyordu. Ben de okulun derneğinde görev almıştım. Günlerden bir gün Konservatuar öğrenci orkestrasının bir konser projesi için İstanbul Flarmoni Derneğine gitmem gerekti.

O zamanlar İstanbul Taksim'de Atatürk Kültür Merkezi diye büyük bir yapı vardı. Haftanın belirli günleri klasik müzik konserlerinin, operaların, bale gösterilerinin, resitallerin gerçekleştiği birden fazla salonları ile sanatseverlere hizmet veren büyük bir Sanat Merkezi.

Şu anda yerinde büyük bir enkazın yer aldığı bu görkemli sanat merkezi tüm İstanbul'luların, hatta yakın illerdekilerin sık sık ziyaret ettiği bir merkezdi.

İşte bu merkezdeki büyük salonda gerçekleşecek öğrenci konseri için İstanbul Senfoni Merkezini ziyaret etmek, konser gününü ayarlamak ve salon kirası olarak minik bir temettuyu ödemek görevi Dernek sorumlusu olarak bana düşmüştü.

Sıcak bir gündü, Anadolu yakasından İstiklal Ceddesi'ne çıkan ara sokaklardan birinde yer alan İstanbul Senfoni Derneği'nin bürosuna gitmek üzere yola çıktım. Neyse araya, sora Dernek binasını buldum. Dernek ara sokakta eski bir handaydı. Hanın eski merdivenlerinden çıkarken çat diye topuğum da kırılmaz mı. Tabii o zamanlar gündelik yaşamda topuklu ayakkabılar da giyiyorduk.

Ben elimde kırılmış topuğum, bir ayağım aksayarak Dernek odasının kapısını çaldım. İçeri girdiğimde çok mütevazi bir odada masa başında oturan kişinin güler yüzünü görünce bütün endişelerim geçti.

İşte ben Panayot Abacı ile böyle tanıştım. O gün tanıştığımda bu çok mütevazi adamın aslında İstanbul Üniversitesi Felsefe ve Konservatuar viyola mezunu olduğunu, uzun yıllardır İstanbul Senfoni Orkestrası'nda viyola bölüm şefliği yaptığını bilmiyordum. Yunanca'dan Türkçe'ye ve Türkçe'den Yunanca'ya tercümeler yaptığını. Eserlerini çevirdiği yazarlar arasında Sabahattın Ali, Orhan Pamuk, Rıfat Ilgaz, Demirtaş Ceyhun, Refik Erduran'ın da yer aldığını bilmiyordum.

Aziz Nesin'in 7 ,Yaşar Kemal'in 4 eserini Yunanca'ya çevirdiğini, Yaşar Ne yaşar, ne yaşamaz adlı eserle Yunanistan Çevirmenler Derneği En iyi roman çeviri ödülünü kazandığını da daha öğrenmemiştim.

Nereden bilebilirdim bu çok nezik beyefendinin müzik, yazar ve çevirmenlik dalında bu denli söz sahibi bir kişi olduğunu.

O gün beni kırılan topuğum için sakinleştiren, konser salonu  rezarvasyon işimi hemen halleden, çayımızı içerken kahkahalar atamama sebep olan fıkralar anlatan bu değerli kişinin 1961 yılından beri Orkesta adlı bir klasik müzik dergisi çıkarttığını da o gün öğrendim.

O gün abone olduğum dergi günümüze kadar kütüphanemde her ay yerini almaya devam etti.

Daha sonraki yıllarda bir daha görmedim bu kişiyi ama telefonla konuşmamız devam etti. Dergi aboneliğimin yenilenmesi için haberleştik.

İki gün önce Panayot Abacı'nın vefat haberini okuduğumda içimde bir yerde bir şeyler kanadı. Kalsik müzik adına, sanat adına bir şeyler kanadı içimde.

Rahat uyu Panayot Abacı demek ne kadar çok isterdim. Sanım Atatürk Kültür Merkezi'nin enkazını her gördüğümüzde içimiz kanayacak yeniden.

 
Toplam blog
: 826
: 1068
Kayıt tarihi
: 26.04.11
 
 

Ben emekli bir iktisatçıyım. 21 yıldır bir sanatçı annesiyim. Küçük kızım klasik müziğe eğilim gö..