Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 
 

AYFER AYTAÇ GAZETECİ YAZAR

http://blog.milliyet.com.tr/ayferaytac

05 Aralık '18

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Paran Kadar İnsansın

Paran Kadar İnsansın
 

Para Var, Tasa Yok.


BANKAYA PARA YATIRMAK İSTEYENE RAĞBET ÇOK, PARASIZA BAKAN YOK!
 
Bu dünyada paran kadar insansın, bunu bankalara gittiğinizde daha bir ispatlı görüyorsunuz. Bankaya 300 bin lira yatırmak için gelen bir vatandaş, kredi kuyruğunu silip geçerek, en başa kuruluyor. Memurun saygı duruşunda bulunarak karşıladığı bu vatandaş, her türlü sorgulamadan muaf tutularak, üstelik yatıracağı paraya yüklü faiz önerilerek, başka bankaya gitmemesi için ikna etmeye çalışılıyor. Bu durumu yadırgayan bana karşı, tanıdık bir memurun verdiği yanıt şu oluyor. “Mesaimiz insanlarla diyalogla, paralıyı kapmak için ikna etmekle geçiyor.” 
 
Bu aldığım cevapta gösteriyor ki, paranız varsa insan yerine koyuluyorsunuz. Yani rağbet paraya, insana değil. Parasız insan, gereksiz insan sıfatına maruz bırakılıyor. 
 
Para yatıranlardan fırsat bulup kredi çekmeye layık görünen vatandaşlar, bunu başarmışlıkla sınavı geçmiş sayılmıyorlar. Birde maneviyat ölçümü sınavına tabi tutuluyorlar. Sinirlerinin dayanılırlık testi. Bu sınav tamamen bir nefsi terbiye yöntemine dayalı. Şöyle ki; zorlu soru parkurlarından geçip, krediyi almaya hakkı kazanan vatandaşa bu defa banka memurunca, “Bugün git, yarın gel paranı al” deniliyor. Vatandaş, balığı yüzmüş kuyruğuna gelmiş olarak; böyle şeyler eskilerde kaldı niye yarın geleyim, diyeceğine “Olur” demekle evine dönüyor. 
 
Evde “Yarın paramız olacak, borçların çoğunu ödeyeceğiz, odun- kömür bile alabiliriz” sevinci yaşanıyor. Bu sevinci çürümeden, sabırla geçirdiği gecenin sabahı bankaya koşuyor. Yüklü faizi üstlenerek çektiği kredinin eline ne zaman para olarak geçeceğini soruyor. Sabah mahmuru  memur, “Şu kuyruğu görmüyor musun, daha evraklarını işleme almadık. Bekleyin biraz” diyor. Sonra: "En iyisi siz yarın gelin" diyor tekrardan.
 
Çünkü bu vatandaşın istediği miktar karşılığı mal varlığı var mı, verilen süreçte araştırılıyor. Kimlik bilgileri herkesin varını yoğunu doküman halinde bilgisayar ekranına döküyor. Amma, yeterli bulunmuyor, iyicene bir ayrıntılı araştırılıyor. Vatandaşın istediği kredi karşılığı mal varlığı varsa, taşınmazı yüklü değerdeyse bekletme yapılmıyor zaten. Malı kıt olanının, yahut bir kuru canı bulunanın ayağını bankaya dadandırmamak için git gel taktiği yapılıyor.
‘Yarın’ memur için söylenmesi çok kolay bir kelime, ancak vatandaş için geçmek bilmez zaman dilimi.İşte bu nefis terbiyesi sınavı oluyor, metanet ölçümü.
 
Umut fakirin dayanağı, içindeki umudu besleyerek bu sınavın üstesinden gelen vatandaş, bir iki gün sonra krediyi almış oluyor. Bankada bıraktığı takatinin son kırıntısıyla, elindeki parayı alacaklıları Ali’ye, Veli’ye veriyor. Ne kaldı geriye durumunda geriliyor. Borçta eriyen parayla odun- kömür alamasa da, yüzünde kapısına gelen alacaklılardan arınmış olmanın tebessümüyle, bir an olsun gülümsüyor. “Allah Kerim, odunu- kömürü de yeniden borçlanarak alırız” tesellisine giriyor. O an için aklına getiriveriyor, kömür satışlarının kredi kartına borç yapıldığını. Yoşuk cüzdanında kredi kartı bulunuyor, lakin limiti dolmuş. Vatandaş bunu ancak mahrukatçılara gidince öğreniyor, çok üzülüyor. Anlıyor ki yıllar içinde farkında olmadan bankalara göbekten bağlanmış. Yeni bir kredi kartı edinmek için tekrar bankaya gidiyor, sıra numarası alıyor ve yeniden banka kuyruğuna takılıyor. 
 
Yeniden sorgulama işkencesine maruz kalıyor. Bu ‘Gel- git’ lerle vatandaşın ömrünün yarısı banka kuyruklarında geçiyor. Diğer yarısı da zaten hastane kuyruklarında, kalanı da bürokrasi kuyruklarında dikili bulunmakla tükeniyor. Bu hallerde dar gelirli Türk vatandaşın ömrü kuyruklarda telef olup gidiyor. 
 
Çoğu insanımızca hayattan eksik tatlarla ömür geçirilmiş, arzu edilenler tamamlanmamış, dikenler arasında gül olmaya çalışılmış, doyasıya gülmek başarılamamış. Sıkıntılı, dertli yaşamlar ve bu halin tam ortasında büyüme mücadelesi veren gariban çoğunluklar... 
 
Kuyruk çilesine razı olmayan, ama birilerinin tutarsızlıklarından layık bulunmuş insanlar. Ancak dört kollu tahterevalliye kurulduklarında kuyruk çilesini tamamlamış oluyorlar. 
Ondan sonraki akıbetlerini Allah bilir. Burada bilinen bir gerçekse, insanın insana eziyet etmesi. Kuyruktakilerden onları kuyruğa sokanların haz alma durumları...
 
Kuyruk, malum bazı hayvanların bedenlerinden ayrı, arkalarında bulunan uzantı demektir. İnsanların bir yerde arka arkaya durmalarına sıraya girmek, dizilmek denir. 
Peki, niçin bu sıraya girişe kuyruk denilmiştir. Yazının başındaki ilk cümlede bunun cevabı apaçık, insana parası kadar değer verme, para gücü olmayanı zenginlerden ayrı bir sınıflamada bulunan uzantı olarak değerlendirme. 
Bu kuyruk gerçeğini bir fıkrayla bitirelim de bizde biraz sıkılmışlıktan arınıp, tebessüme girelim.
 
Adamın biri sabah evinden işine giderken ilginç bir cenaze kafilesini fark eder, merakla bakar. En önde yürüyen köpekli bir adam, arkasında bir tabut ve onun on metre arkasında bir tabut daha. Bunları takip eden, tek sıra olmuş 200’den fazla adam upuzun kuyruk oluşturmuş. Kafilenin başındaki adam, hiç kuşku yok ki cenazelerin sahibidir. Yanına yaklaşıp sorar: “Beyefendi bu üzüntülü gününüzde hatırlatmak istemem ama ölenler neyiniz oluyor, çok merak ettim.”  
Adam yanıtlar: “Öndeki karım, arkadaki de kayınvalidem oluyor." 
“Vah vah, başınız sağ olsun. Peki, nasıl öldüler?” der meraklı adam. 
Cenazelerin sahibi cevap verir: 
“Köpeğim karıma saldırıp öldürmüş, kayınvalidemde karımı kurtarmak isterken köpeğin saldırısıyla ölmüş. 
Adam biraz düşündükten sonra: 
“Peki köpeğinizi ödünç alabilir miyim?”der. 
Köpeğin sahibi bu isteğe:
“Sıraya geçin” komutu vermiş. Meğer arkadaki 200 kişi de köpeği ödünç isteyenlerin oluşturduğu kuyrukmuş. 
 
Kuyruğun böylesi de hoş değil yani, bu yüzden kuyruksuz çarelerle vatandaşın işleri kolaylaştırılsın istiyoruz. Teknoloji çağındayız diyoruz, hâlâ kuyruk manzaralarından vazgeçemiyoruz.
 
Ayfer AYTAÇ
ayferaytac.com
 
 
Toplam blog
: 622
: 205
Kayıt tarihi
: 08.12.14
 
 

Gazeteci-yazar ..