Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Aralık '14

 
Kategori
Sinema
 

Piyanist Filmi, Yahudiler, Almanlar, Filistinliler

Piyanist Filmi, Yahudiler, Almanlar, Filistinliler
 

Zulüm kimden gelirse karşısında durmak; kime yapılırsa yanında olmak ne güzel.


İyi yapılmış her film insana bir şeyler öğretir, insana bir şeyleri anımsatır, yetmez insanın içinde bir yerlere dokunur.

Piyanist o filmlerden biri.

İkinci Dünya savaşı Almanya’sında Yahudilere yönelik olarak gerçekleştiren zulüm ve soykırımın bir insanlık ayıbı olduğunu ayrıntılı sahnelerle günümüz insanına en net şekilde anlatan bir çalışma.

Savaşın ne kadar kötü, insanlık dışı, ve lanet bir şey olduğunu; maddi, manevi anlamda yüzlerce çeşit acıyı milyonlarca insana nasıl yaşattığını hiçbir masraftan kaçınılmamış canlı sahnelerle gözler önüne seren; etnik ayrımcılığın tıpkı savaş gibi insanlık dışı olduğunu net olarak vurgulayan bir film.

Etnik kökenleri, inançları bahane edilerek maddi durumları iyi bir topluluğun nasıl derdest ediltiğini, genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden nasıl katledildiğini, ezildiğini, horlandığını, bu yolla menkul, gayrimenkul mallarına nasıl el konulup gasp edildiğini bizlere hatırlatan kaliteli  bir yapıt.

Az önce izledim ve kendi payıma çok ders çıkardım.

Az önce izledim ve İsrail’de zulme, baskıya, işgale onay veren kişileri iktidara getiren kitlenin ruh halini bu filmin aydınlığında kendi adıma çözümlemeye çalıştım.

Dünyanın diğer ülkelerinde çoğu iyi koşullarda yaşarken, İsrail devletine mevcut siyasetlerini onaylar tarzda yardımcı olan Yahudi işadamlarının, şirketlerinin, vakıflarının, derneklerinin hallerini anlamaya çalıştım.

Bu insanların bilinçaltlarında atalarının yaşadığı travmaların izleri olduğunu hep göz önünde tuttum.

Yine de Filistin topraklarına girdikleri günden bu zamana uyguladıkları işgal politikaları ile atalarının vaktiyle yaşamış oldukları zulümler arasında bir bağ göremedim.

Atalarına işkence edenler, onları fırınlarda yakanlar, her türlü baskıyı yaşlı, çocuk demeden onlara uygulayanlar başka birileriydi.

Hem gördükleri zulmün coğrafyası, hem de zalimlerin kimliği farklıydı.

Filistinliler Almanya’daki Yahudi Soykırımı suçunun hiçbir şekilde sorumlusu değillerdi.

Filistinliler her türlü yol ve yöntemle toprakları işgal edilirken ciddi baskılara maruz kalmış, derdest edilmiş mazlum bir halktı.

Yani Almanya’da, Polonya’da yaşanan başka bir şeydi, Filistin’de yaşanan başka.

Filmde bütün o zulümlere, baskılara, katliamlara rağmen her milletten ve inançtan insan yanlarını canlı tutanların varlığı da vurgulanmış, ihmal edilmemişti.

Yahudilere yardım edenlerin idam edildiği bir ortamda bu en ağır cezayı göze alıp insan yanlarını konuşturan Polonyalılar vardı.

İnsanlığını kaybetmemiş, sanata değer veren ve çok daha ağır cezaları bir çırpıda göze alıp bir Yahudi piyanisti kanatlarının altına almaktan çekinmeyen bir Alman subayı da vardı.

Ne yazık ki onların sayıları bütün masum Yahudileri kurtaracak kadar çok değildi.

Ne yazık ki Nazi ırkçılığı en ağır baskıları hep canlı tutarak iyi yürekli insanları da sindirmeyi becermişti.

Ne yazık ki çocuk yaşta insanlar, yaşlı kadınlar ve adamlar fırınlarda yanmaktan kurtulamamıştı.

Savaş koşullarında birileri canavarlaşmış, önüne geleni öldürmekten, dövmekten zevk alır olmuştu.

Bütün bunlar birer insanlık ayıbıydı.

Şimdi o ayıbın farklı bir türü Filistin topraklarında yaşanıyor.

Misket bombalarıyla kumsalda oynayan çocuklar öldürülüyor. Üç Yahudi gence yapılmış olan bir haksızlık durum hakkında bırakın sorumluluğu bilgisi bile olmayan tüm bir millete günlerce bombalanma, yüzlerce ölü, binlerce yaralı olarak geri dönüyor.

Küçücük çocuklar tutuklanıyor. İnsanlara ziindanlarda olmadık işkenceler yapılıyor.

Yardım malzemesi götüren ve içinde farklı milletlerden insanlar bulunan gemiye açık denizde saldırılıp katliam yapılıyor.

Vicdanları ışıl ışıl parlayan öteki Yahudiler dünyanın her yerinde ve İsrail’de bu baskıları protesto ediyor. Kendi devletlerini yönetenleri kınıyor.

Ama tıpkı İkinci Dünya savaşında olduğu gibi iyi insanların sayısı kötülerin yanında çok az kalıyor. Sesleri adeta işitilmiyor.

Dünyanın gözü önünde zulüm, işgal, haksızlık sürüyor.

Hem de bütün bu haksızlıkların zalim tarafında İkinci Dünya Savaşı’nın mağdurlarının çocukları duruyor.

Taş atan çocukları, gençleri gerçek mermilerle vuruyorlar.

Dünyanın her yerindeki vicdan sahibi insanlar zulüm kimden gelirse gelsin kınamaya, onları lanetlemeye; mağdur da kim olursa olsun yanında durmaya, en azından sempatisini gösteren gösterilere katılmaya devam ediyor.

Ve tabii Piyanist filmi bütün bunların yazılmasının gerçek ilham kaynağı oluyor.

 

 

17.12.2014 19:51 

 
Toplam blog
: 284
: 245
Kayıt tarihi
: 21.06.14
 
 

Yaşadığımız evrenin oldukça zengin bir yer olduğunun farkındayım.  Bu zenginliğin çok az bir kısm..