Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

25 Haziran '16

 
Kategori
Güncel
 

Reyler tartılmalı!

Reyler tartılmalı!
 

Kantar


Aysun Kayacı, Müjde Ar, Çiğdem Anad ve Pınar Kür’den oluşan ekiple 2008 yılında NTV’de yayınlanan“Haydi Gel Bizimle Ol” programında Aysun Kayacı, “ben vergi veriyorum niye vergisini vermeyen, çok özür dilerim herkes üstüme gelecek ama kalıp olarak söylüyorum, “dağdaki çoban”la benim oyum eşit mesela, niye? Hiç vergisini vermeyen biriyle niye benim oyum eşit. O benim kadar duyarlı benim kadar sorumluluk sahibi bir şekilde yaklaşıyor mu acaba? “Gecekondu diken, sonradan belediyelerin diploma dağıtır gibi tapularını dağıttığı gecekondu dikenle, kaçak elektrik kullananla ki bu yüz binleri (şimdi milyonlar) buluyor Türkiye’de; vergi kaçıranla niçin benim oyum eşit acaba?” demişti. Sözüm ona güya çoğulcu demokrasiden yana olanlar hatta Ülkenin duyarlı STK’ları, siyasiler, çobanların kendisi bu sözlere tepkilerini dile getirmişti. Söylediklerine katılır katılmazsınız ama Aysun Kayacı’nın sözlerinden bir cümleye tepki verilmiş, ben tümü ile katılıyorum hatta katılım söylemimi savunmak ve gerçek kılmak adına sayfalar dolusu yazılar yazabilirim. Cesaret herkeste bulunan bir mefhum değildir. Korkak, erdemsiz insanlar, kalabalıkları ve gücü severler.

Hatırladığım Bankacı Efe Kapancı ile evlenen Aysun Kayacı Londra’da yepyeni bir hayata başladı, kendisine mutluluklar dilerim. Onun erdemini ölçecek kadar da kendisini tanımıyorum. Ancak bireysel çıkar adına, İktidar ve merkez olgusuna yakın olmak için şimdilerde türban takandan zoraki yandaşlık yapan sözüm ona müzisyen ve eski mankenlerden göreceli olarak daha erdemli olduğunu ifade edebilirim.

20 Haziran günü Habertürk Gazetesinde Kabataş yalancısı Balçiçek İlter’in Pazartesi Sohbeti’nin konuğu Erol Evgin, Yeni albümü “Altın Düetler”i ve memleket hallerine yönelik sorularını yanıtlayarak, Aysun Kayacı’nın “dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?” çıkışını da hatırlatarak, “Bir manken kızımız “Dağdaki çoban ile benim oyum bir mi?” olacak demişti hatırlarsanız. Hoş değil o tanım ama şunu düşünüyorum; Okuma yazma bilmeyen, oyuna parmak basan bir kardeşimizle, ablamızla, annemizle 3 üniversite bitirmiş birinin birer oy hakkı olması adaletli mi geliyor size sorarım. Hiç hakça değil” ifadelerini kullanmıştı. Erol Evginde tepkileri üzerine çekmiş hatta daha sonra konuya açıklama getirmişti. Asıl mesleği mimar olan Erol Evgin’in erdem ölçüsünü ve kalibrasyonunu okuyuculara bırakıyorum. Zira her ikisinin de söyledikleri popülizm adına cımbızlanmıştı.

Bir yönetimde, demokrasinin var olması için gereken ana şartlar; çoğunluğun istediğinin gerçekleşmesi, azınlıkların haklarının garanti altında alınması, fırsat eşitliği ve ülkenin politikalarının halka dayalı bir çizgide ilerlemesidir. Demokrasiye göre, bütün vatandaşlar, devletin politikasının şekillendirilmesi ve geleceğe dayalı planlarında eşit söz söyleme hakkına sahip olmalıdır. Ne var ki, demokrasinin bu özelliği, demokrasiyi zarar vererek zayıflatmaktadır.

Elbette, bütün insanlar eşittir. her insanın politik, ekonomik, bilimsel ve siyasal yeteneği ve bilgisi aynı değildir. Demokrasiyi olduğu gibi kabul ediyorsak, “çoğunluk her zaman haklıdır” görüşünü benimseriz, ancak çoğunluk her zaman haklı değildir. Hatta genellikle, çoğunluk tarih boyunca yanlış kararlar vermiştir; unutmayınız ki tarih bir Adolf Hitler gerçeğine sahiptir.

Şimdi biraz çoban söylemini inceleyelim. Çoban ile örneğin bir siyasi bilimler öğrencisi aynı haklara, fırsatlara ve yaşama şansına sahiptir, bu nedenle de ikisi de değer bakımından eşittir. Zaten ikisi de farklı konularda uzmanlaştığı için ikisinin de kendilerine özgü yetenekleri ve bilgi birikimi bulunmaktadır. Ancak, ne var ki her ikisi de aynı kapasitede ve verimlilikte, doğru kararı vererek politik bir seçim yapabilecek durumda değildir.

İnsanların oylarının değeri onların, mesleklerine, mal varlığına, etnik kökenlerine ve dini inanışlarına göre düzenlenemez, ancak insanların yönetimsel konuda ki bilgi birikimi, ülkenin siyasi yapısı için farkındalık, yaş ve sabıkasına göre düzenlenebilir. Yasalara uyan, işinde başarılı bir doktor, mühendis ile uslanmaz bir katilin oylarının değeri hiçbir zaman eşit olamaz, olmamalıdır. Evet, bireyler eşit haklara sahiptir ancak bireylerin topluma, devlete kazandırdığı fayda eşdeğer değildir. Devletin yönetimini; suç işleyen, devlete ve topluma zarar veren, yurttaşlık sorumluluğunu yerine getirmeyen bir bireyin belirlemesi rasyonel görünmemektedir. Örneğin bir toplumda ruh hastası, psikopat sayısı fazlaysa, yönetime onların istediği tarzda onlar gibi birinin girebilmesi mümkündür. O halde, bu saçma durumdan kurtulmak için suçlu kişinin sabıka kaydına göre oy değeri düşürülebilir. Bu sayede topluma zarar veren bireylerin yönetime etkisi en aza indirilebilir. Sorunun çözümü nitelikli eğitimle Ülkede erdemli bireylerin çoğaltılmasıdır. Demokratik sayılan ve seçim yapılan toplumlarda apolitik veya cahil bireylerin kendi yanlış görüşlerine göre oy vererek yönetimi belirlemesi o toplum için sağlıklı sonuçlar doğurmayacaktır.

Bir insanlık kahramanı, filozofların hocası ünlü Yunanlı düşünür Sokrates’in, “Demokrasi, erdemli yurttaşların oluşturduğu bir yönetim şeklidir. Erdem bilgi ile olur eğer seçime katılan yurttaşlar bilgili değilse ve orada demokratik bir yönetim şekli uygulanıyorsa yapılan seçimlerde reyler sayılmamalı, tartılmalıdır.” sözü seçkincilikle suçlansa da dikkate değer ve önemlidir.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..