S. Arabistan Kadını da Özgürleşmesini Atatürk Güneşine Borçludur...

Ortadoğu’da bütün taşlar yerinden oynuyor. Bir yandan emperyalist planlar doğrultusunda  yaratılan kargaşa ve kaos ortamında askeri, siyasi çalkantılar bölgeyi derinden sarsarken öte yandan sosyal gelişmeler ve değişimler baş döndürüyor.

Arap baharıyla başlayan süreçte taşlar yerinden oynuyor.

Bölgesel dinamikler ve dış müdahaleler siyaseti etkilediği gibi toplumsal yaşamı da yeniden şekillendiriyor.

Tarihsel diyalektiğin yasaları işliyor.

IŞİD terörüyle başlayan “kara” kâbus, yerini, o karanlığa sürüklenişten daha hızlı bir şekilde aydınlığa terk ediyor.

Süreç, dayatmaları reddeden İran kadınlarının başlarında “zorla” tutulan örtüyü önce yavaş yavaş alınlarından geri doğru atmaya başlamaları ve git gide bu dayatmayı reddetmeleriye baş gösterdi. 20. Yüzyıl boyunca günümüze kadar esaretleri devam eden Suudi Arabistan kadınlarının, insan olmaktan kaynaklanan haklarına, birer birer ve baş döndürücü hızla kavuşmalarıyla devam ediyor.

Ortadoğu’da “kadın”ın toplumsal ve siyasal yaşamda varlığı ve ağırlığı kendini olabildiğince hissettiriyor.

Konu, özellikle Suudi Arabistan kadınlarına verilmeye başlanan haklarla gündem oluyor.

Gelişmelerin, bölge üzerinde hesapları olan emperyalist ABD ve müttefikleriyle İsrail ve Suudi Arabistan yönetimlerinin ortak çıkarları etrafında yürürlüğe koydukları siyasetle yakından ilgili olduğu elbet sır değil. Bu anlamda, gelişmelerin itici gücünün, Suudi Arabistan oligarşisince güç ve yetki verilen prens Faysal Bin Abdullah aracılığıyla yaşama geçirilen uygulamalar olduğu açık.

Ve Suudi Arabistan’lı kadınlar internet teknolojisinin sunduğu olanaklardan yararlanarak hak taleplerini  her geçen gün daha çok gündeme taşımalarıyla beraber, rüyalarında görseler hayra yoramayacakları bir hızla açılımların mevcut yönetimce birer birer gerçekleştirilmeye başlandığına tanık oldular.

2015’ten itibaren kadınların yerel yönetimlerde seçme ve seçilme hakkına kavuşmaları, kadınların araç ve hatta motosiklet kullanma yasaklarının  kaldırılması, stadyumlarda futbol maçı izlemelerine izin verilmesi, 25 yaşından büyük kadınların Ülkeyi yanlarında erkek yakınları olmadan ziyaret edebilmelerine olanak sağlanması, ve bugün ise Suudi Arabistan kadınlarının kara çarşaf ve peçe giyme zorunluluklarının kaldırılması hamleleri peş peşe geldi.

Sürecin devam edeceği görülüyor.

Peki tüm bu gelişmeler sadece işbirlikçi oligarşi öyle istedi diye mi oluyor?

Hayır!

Kadının doğuştan sahip olduğu ve insan olmasından kaynaklanan gasp edilmiş haklarının verilmemesinde daha fazla direnç göstermenin çağımızda git gide daha da olanaksız hale gelmesi  bu gelişmelerde esas belirleyici etkendir.

Tarihin dediği oluyor.

Prens Faysal Bin Abdullah bu kaçınılmaz sonun vesilesi olmaktan öte işleve sahip değil,

Bu gelişmelerin tüm İslam alemini sarsan ve uyandıran ışığı, kendisine kaynaklık eden Atatürk devrimlerinden  yayılmıştır.

İslam aleminde, hatta bırakın islam alemini, insanlık aleminde (Türk tarihinde kadının üstün yerini unutmadan) ve tarihinde, kadınların haklarına yasal güvenceler anlamında kavuşmaları bilinci ve fikri Atatürk’le yayıldı, kök saldı.

Bugün Suudi Arabistan oligarşisinin karşı koyamayıp  vermek zorunda oldukları kadın hakları, nüfusun yarısını oluşturan kadınlardan gelen ısrarlı talebin ve baskının sonucudur.

Bu aydınlığın güneşi Mustafa Kemal Atatürk’tür.  Bu güneş, yüz yıl sonra İslam aleminde emperyalizme diz çöktürmektedir. Emperyalistlerin kadınlara haklarını vermeleri bir lütuf değil, bir zarurettir. Değilse o “güneş” bölgede zaten başı belada olan emperyalizmi yakıcı sıcaklığıyla kavurup yok edecektir. Oligarşinin kadın hakları açılımlarını yapmaktaki “çıkarları” kendi beka sorunlarının zorunlu bir sonucudur.

Mustafa Kemal Müslüman kadınlarını özgürleştirmeye devam ediyor.

Kenan IŞIK

Not: Bu yazı Çanakkale Zaferi’nde Mustafa Kemal’i görmezden gelenlere ithaf olunur.