Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

13 Aralık '18

 
Kategori
TV Programları
 

Şahin Tepesi - Güç Savaşlarının Gölgesinde Aşka İlk Adım

Şahin Tepesi  zorlu Cuma gününde  pek de büyük bir atılım gösteremedi 3. bölümünde de, hatta bırakın atılım göstermeyi her kategoride bir önceki haftaya göre geriledi. Bu bölüm Total’de 3,35 reyting, 7,29  share ile 15. ; AB’de 2,70 reyting, 6,40  share ile 13.  ve 20+ABC1’de 3,63 reyting, 7,74 share ile 11.

Konuk yazarım Gözde dizinin 3. bölüm izlenimlerini kaleme aldı. Öncelikle keyifli okumalar    Ardından da yorumlarda buluşalım mı?

 

Şahin Tepesi’ni seyretmeyi seviyorum. Şu an yayındaki işlerin içinde en kalitelerinden biri. Ama yine de eksik kalan bir şey var. Hikaye bilindik, bir sonraki adımda ne olacağını tahmin edebiliyorsunuz. Elbette hikayenin klişe olması seyredilmesine, iyi bir iş çıkmasına engel değil. Eğer bu klişeler daha beklenmedik gelişmelerle desteklenirse ortaya tadından yenmez bir iş neden çıkmasın? Bir diğer eleştirim de müzikler için. Sanki Toygar Işıklı yeterince özenmemiş gibi. Bir de sahneleri çok fazla müzikle boğmamak lazım, üç bölümde tüm müziklerden bıkma noktasına gelmek üzereyim.

Tuna ve Melek arasındaki mücadelede bu bölümde Melek lehine gelişmeler olması beni çok mutlu etti. Başından beri serayı işler hale getirir, Şeb-i Verda’yı da yeniden ayağa kaldırır, bunu başaracak güçte bir kadın diye düşünüyordum ama bunun nasıl olacağı konusunda net bir fikrim yoktu. Melek önce sera için dolaylı yoldan da olsa Nilüfer’den zannederek Demir’den borç aldı, ardından da babasının bıraktığı yeni parfüm formülü ve örnek parfümü buldu. Eminim formüldeki eksik noktayı da tamamlayacak ve piyasaya müthiş bir geri dönüş yapacak Şeb-i Verda. Bu mücadele özellikle Verda’nın desteği de çok büyük artı katacaktır, kimya okuduğu için şirkete büyük faydası olacak. Bir de annesine göre daha fazla mantığını ön planda tutması Melek’in yapabileceği yanlışları da önleyecektir. Tabii aynı binada oldukları için haliyle sık sık tüm Akdoralarla karşılaşacaklar.

Şeb-i Verda’ya talip çıktığını öğrendiğinde ise bunu ortaklık yani maddi kaynak olarak kullanmayı düşünmesi de Melek’in aslında ne kadar zeki olduğunun bir göstergesi. Son yaptığı hamle ise belki şık değildi ama yerinde bir hareketti. Tuna, Mithat Amca’nın şirketteki Şeb-i Verda’ya ait odasını ölür ölmez toplantı odasına çevirmiş. Tamam, -bilmese de- ailesinin kaybı onun suçu; ama yıllarca kendine maddi, manevi babalık eden bir adama bu yaptığı nankörlük değil de nedir? Haydi şirketi Melek’e bıraktığını önceden biliyor olsaydı, bunun için yaptı derdik. Melek’in tam Tuna, Demir, Efe ve çalışanlar toplantıyken daha koyu renge boyatılıp yaptırılmış saçları ve şık hali ile odaya dalıp içerdeki herkesi yolladığı an kazandığı bu minik zaferi sanki müttefikim kazanmışçasına gururlandım.

Her ne kadar mücadelelerinde Melek’in tarafında olsam da simsiyah bir karakter olmadığı için Tuna’dan da asla nefret edemiyorum. Pratik zekası ve attığı adımlarla bende hayranlık uyandırıyor. Elindekileri kaybetmesin, kocası Demir’i, şirketleri, servetini ama Melek’in hakkı olanlara da sahip olamasın.

Demir’in Melek’e para yardımı yaptığını hızla fark etti. Tuna’nın telefonunu karıştırabilme ihtimalini bilen Demir telefonunu nasıl ortalıkta bırakıyor? Bunu hiç önemsemiyor demek ki. Zaten başka kadınlarla aldatsa bile Tuna’nın O’na olan saplantılı aşkı yüzünden asla vazgeçilmez olduğunu biliyor. İstediği kadar vicdanını temizlemek için Melek’e yardım etmiş ve O’na iyilik etmiş olsun; geçmişte O’nu yüzüstü bıraktığı, ne olursa olsun Tuna’yı aldattığı için benim gözümde değersiz bir adam. Sadece babalığını -biraz- beğendim.

Tuna’nın Ceylan’a Demir’e olan aşkıyla ilgili söylediği sözlerden dolayı O’nun için üzüldüm doğrusu. Kendini sevmeyen bir adamla bunu bile bile senelerdir mutsuz bir evlilik yürütmek çok zor. Demir’i elde etmek için Melek’e iftira atmaktan bile çekinmeyen Tuna asla bu evlilikten vazgeçmez. Keşke kendisinin Demir olmadan da yaşayabileceğini, güçlü bir kadın olabileceğini fark etse. Aslında o zaman gerçekten mutlu bir kadın olacak.

“Sen, seni sevmediğini bildiğin bir adamla birlikte olur muydun? Seni severken, sana dokunurken ruhunun çok uzaklarda olduğunu bile bile? Sırf yakınında olabilmek için onunla bir ömür geçirmeyi göze alabilir miydin? Buna cesaret edebilir miydin? Seni yarım seven bir adamla yapabilir miydin?”

Efe’nin ayrıldığı sevgilisi Ezgi’ye yaptığı şantaj da çok başarılıydı. Kızın geçmişteki ilişkisine dair görüntüleri yaymakla tehdit etti. Ezgi’nin yerinde kim olsa kabul ederdi. Tuna’nın dışardaki taksiyi bile hazır etmesi de planlarının başarıya ulaştığından muhakkak emin olmak istediğini gösteriyor. Ben de anne olsam bu kızı oğluma istemem ki zaten Efe kıza aşık değildi. Bu hafta Ezgi’yi oynayan Aslıhan Karalar’ın özellikle bu sahnedeki performansını çok başarılı buldum. Efe hariç herkes kızın numaradan intihar ettiğine inansa da aşkına ben de inanıyorum. Ama yerinde olsam Tuna’nın dediği gibi düşünürdüm:

“Kendini bir daha oyun malzemesi yapma. Hiçbir şey hayatını tehlikeye atmaya değmez. Hele bir erkek için, asla!”

Tuna’nın Nilüfer’in işyerine yaptırdığı saldırıyı ise haksız buldum. Nilüfer’in yakın arkadaşı için Demir’le iş birliği yapması kadar doğal bir şey olamaz. Bu saldırının Nilüfer’i korkutabileceğini de sanmıyorum. Çok güçlü bir kadın imajı çiziyor. Kara Sevda’da Nihan’ın annesi rolüyle tanıdığımız Neşe Baykent’in burada o halinden eser yok, O’nu Nilüfer olarak çabucak kabullendim. Tabii gördüğümüz kadarıyla hiçbir yakın arkadaşı olmayan Tuna’nın bu saldırıyı yaptırma sebeplerinden biri de Melek’i bu açıdan kıskanması. Kardeşi Ceylan en yakın arkadaşı gibi, ama O’nunla sık sık karakter çatışması içindeler.

Tuna’nın Cem’le birlikte özür dilemek için gelen Melek’in yüzüne aslında parayı Demir’in verdiğini vurması beni hiç şaşırtmadı. Eline geçen her fırsatı değerlendirecek biri O. Melek ise bu borcu Nilüfer’den aldı kabul ederek konuyu kapatmayı tercih etti ama Demir’e söylediği soğuk sözler ve tavırları ile bize Demir’le asla birlikte olmayacağının sinyalini verdi. Olmasın da mümkünse; O’na hayran, yakışıklı, yardımsever, kibar Erkan varken Demir de kim?

Kaan Taşaner yaş olarak Ebru Özkan Saban’dan küçük dursa da yan yana oldukça uyumlu görünüyor Melek ile Erkan. Umarım Tuna’nın avukatlığını yapan ama aynı zamanda verdiği bilgi ve tavsiyelerle Melek’e ışık olan Erkan, Tuna yüzünden bu yoldan dönüp Melek’e zarar vermez. Gördüğüm kadarıyla Erkan son zamanlarda Mithat’tan duyduklarından dolayı da daha tanımadan Melek’ten etkilenmiş.

Melek ile Erkan baş başa yemek yerken aynı restoranda olan Tuna ile Demir de bu yakınlaşmayı fark ettiler. Demir’in bozulması hâlâ aşkının küllenmediğini gösteriyor. Tuna ise yanlarına gidip hemen neler döndüğünü öğrenmeye çalıştı. Ama son anda Melek’in sözleriyle ağzının payını da aldı ya “Oh olsun.” dedim.

Tuna: Her şeye rağmen burada kalmaya niyetlisin yani?

Melek: Bu bir niyet değil Tuna, karar.

Ceylan’ın ise bugüne kadar Erkan’a karşı nasıl ümit beslediğine şaşıyorum, adam O’na hiç yüz vermiyor ki? Erkan’ın Melek’le ilgilendiğini de öğrendi. Şu ana kadar Melek’e çok iyi davranan Ceylan sırf bir adam için –ablası gibi- Melek’e sırt dönmesin, geçmişin tekrarı yaşanmasın. Ceylan ne olursa olsun iyi bir karakter olmaya devam etmeli.

Unutmadan, Tuna Deniz’le birlikte Mithat Amca’nın katili olduğu için Melek’in karşısında bu açıdan yenik gibi görünebilir ama unutmayalım ki Melek de dolaylı yoldan Tuna’nın anne ve babasının katili. Tekrar eski evine dönmesinin en önemli nedeni bu yüzden taşıdığı büyük yük. Her iki ölüm karakterleri birbirlerine eşitliyor bu açıdan.

Aşk-ı Memnu’yu seyredenler hatırlayacaklardır orada Beşir vardı. Evin kızı Nihal’e aşık olan, Bihter ile Behlül’ü serada sevişirken görüp daha sonra onları aynı durumda kameraya çeken. Şahin Tepesi’nin Beşir’i de Tuna ile Deniz’in görüntülerini çeken Mete. Ama aralarında büyük bir fark var. Beşir gerçek bir aşıktı, tek derdi sevdiğinin üzülmemesiydi. Mete’nin derdiyse Deniz’le evlenip Akdoraların servetini yemek. Deniz para teklif ettiğinde kabul etmeyip O’nu evliliğe zorluyor bu yüzden. Ama ne olursa olsun Tuna sana o serveti yedirir mi Mete Bey? Ne yapar ne eder eski evde Mithat Amca’yı itme suçunu üstüne yıkar, o görüntüleri de silmeyi başaramazsa yine de sıyrılmanın bir yolunu bulur. Sen Tuna Akdora’yı çok hafife alıyorsun, çoook!

Deniz’i oynayan Leyla Tanlar bu bölüm performansıyla yine göz doldurdu. İlk bölümdeki olumsuz sözlerimi geri alıyorum. Deniz’in korkularını, endişesini, acısını, vicdan azabını çok iyi yansıtıyor. Kendini masum, saf görmeyip O’na bunu hatırlatan Mithat Amca’nın hediyesi bebeğin de bu yüzden gözlerini oyup camdan attı. Şu an için annesine yurt dışına gitme kararını da kabul ettiğini söylese de Demir’in buna engel olması da iyi oldu. Bir gün bu sır ortaya çıkacaksa Deniz’in davranışları buna zemin hazırlayacaktır bence.

Tuna ile olan yüzleşme sahnesini de çok sevdim. Söylediklerinde çok haklıydı. Tuna’nın anne sevgisine inansam da bütün bu yaşananları kızından çok kendi için yaptı.

“Sahip olduklarını korumak uğruna beni kaybetmeyi göze alıyorsun. Sen hiçbir şeyi benim için yapmadın. Her şeyi kendin için yaptın. Kendi bencilliğin yüzünden beni harcıyorsun.”

Deniz – Cem sırdaşlığı da devam ediyor, birlikte çok uyumlular, çok da yakışıyorlar. Mete bir an önce Tuna tarafından uzaklaştırılsın ve Deniz – Cem dostluğu aşka dönüşsün. Ama keşke Deniz telefondaki görüntüleri silsin diye Cem’den yardım istemeseydi, az kalsın canından olacaktı çocuk. Tabii çok çaresizdi, tek destek alabileceği kişi Cem’di. Ama Mete de çok uyanık, elinde iki telefon varmış meğer. Mete’nin annesi evin aşçısı Nazik ise devamlı çektiği baş ağrılarından sonra yere düşüp bayıldı. Bu olay Mete’nin biraz olsun şantajla uğraşmayı bırakıp ailesi ile ilgilenmesini sağlar mı acaba? Benim hiç ümidim yok doğrusu…

Cem’in annesinden gelip özür dilediği sahnedeki samimiyetini çok inandırıcı buldum. Bugüne kadar en iyi performansıydı Mustafa Mert Koç’un. Melek – Verda – Cem gerçek bir aile olduklarını her bölüm tekrar tekrar gösteriyorlar. Hem oyuncuların uyumu anlamında hem de iletişimleriyle. Ama Cem Ayça’dan kurtulup söz verdiği gibi işlerinde Melek’e yardım etse ve bir baltaya sap olsa ne iyi olacak. Ayça’nın servet avcısı ağabeyi yüzünden yine başına bir iş gelirse bu defa Melek ve Şeb-i Verda da etkilenebilir.

İstediği kadar Melek Verda’ya o aileden uzak dur desin, kader Verda ile Efe’yi devamlı bir araya getirdi bu bölüm. Önce Verda akşam saati arazideki köpekleri beslerken Efe ile karşılaştılar. Ardından Verda tatlı mı tatlı bir köpeği kurtarmak isterken arabasıyla yoldan geçen Efe ile karşılaştı. Köpekle birlikte üstüne düştüğünde aralarında elektriği fark etmemek imkansızdı. O akşam köpekle birlikte olan tüm sahnelerinde çok güzellerdi. Didişmenin yakıştığı bir çift EfDa.

Verda istediği kadar “Benim senin gibi biriyle işim olmaz.” desin, bu iş olmuş bile.    Madem işin olmaz ne diye Instagram hesabında geziniyorsun çocuğun? Ezgi’yle tamamen bittiğini duyunca neden yüzünde güller açıyor?   

Efe’nin o köpeği Verda’ya hediye etmesi, sonra birlikte adını Romeo koyduğu köpekle oynadıkları sahne de çok keyifliydi. Üçü birlikte o kadar güzeller ki, her bölüm birlikte birkaç sahne rica ediciğim sevgili senaristimizden. Normalde köpeklerden korkarım ve nadiren onlara dokunup sevebilirim. Romeo’yu ilk anda çok sevdim ve ona dokunma isteği uyandırdı bende.

Tabii onları birlikte gören Tuna da hemen aralarındaki elektriği fark etti. Ezgi’yi Efe’nin hayatından temelli uzaklaştıran Tuna, Verda’ya neler yapacak acaba? Ama başarılı olamayacak çünkü Efe’ciği bu defa gerçekten aşık oldu. Kankası Barış bile hemen fark etti; Efe birden daha sorumluluk sahibi oldu, işlere daha sıkı sarıldı.

Romeo sayesinde dizide sokak hayvanlarına farkındalık yaratıldı ve “Satın alma sahiplen.” mesajı verildi. Lütfen özellikle bu soğuk havalarda elimizden geldiğince onlara su ve mama vermeyi, sevmeyi ihmal etmeyelim. Tabii imkanı olanlar da petshop’lar yerine sokaktaki canları sahiplensinler.

Tabii Barış da Verda’yı gördüğü günden beri O’nunla ilgileniyor. Maalesef bu yüzden Efe ile araları açılacak, hatta açıldı bile. Verda’nın dans dersi vereceğini öğrenen Barış da derse yazıldı ve hatta derste Verda ile eş bile oldu. Tabii meraktan oraya gelen Efe bunu görür de kıskanmaz mı?    Efe’nin Verda’yı dans ederken seyrettiği sahne Medcezir’deki Yaman – Elif sahnesinin neredeyse birebir aynısı olsa da ben sevdim. Aybüke Pusat’ın böyle bir yeteneği varken dizide onu kullanmak doğru bir hareket ve böyle bir durumda yazılabilecek sahneler de benzer olacak, bu kaçınılmaz. Sahnedeki dans müziği güzel bir seçimdi. Büyülü bir havası vardı. Bu sahnelerde Verda’nın da Efe’yi görünce Barış’la eş olduğu için rahatsız olması, Efe’nin kıskançlığı fark edip buna sevinmesi gözümden kaçmadı.

Dizide Melek bolca pudra tonları ve beyaz giyiyor. Her iki renk de oyuncuya çok ama çok yakışıyor. Kesinlikle bu tonlarda giyinmeye devam etmeli. Tuna’nın ise pırıltılı göz makyajına bayılıyorum ve kendini gösteren giyim tarzını O’na yakıştırıyorum. Genel anlamda mekan seçimleri, kıyafetler, makyajlar, aksesuarlar çok yerinde. Rejiye, görüntü yönetimine ve kurguya zaten sözüm yok. Başta da belirttiğim gibi senaryo toparlarsa dizi hak ettiği ilgiyi görecektir.

Finalde Cem’le ettiği kavga ile öfkelenen Mete’nin çektiği videoyu Tuna’ya yolladığını gördük. Videoyu seyreden Tuna şaşkın ve korkuluydu. Ama bence ilk şoku hızla atlatacak ve Mete’nin şantajından iyi bir planla kurtulacaktır.

 

Aslı’nın Sureti

www.aslininsureti.com

*.*.*.*.*

Aslı’nın Suretini sosyal medya hesaplarından takip etmek ister misiniz?

Facebook:https://www.facebook.com/Aslının-Sureti-1065930830209554

Twitter:https://twitter.com/aslininsureti

Instagram: https://www.instagram.com/aslininsureticom/

 

 
Toplam blog
: 183
: 1217
Kayıt tarihi
: 27.09.17
 
 

Ben Aslı…  'Takvim Yılı – Doğum Yılı hesabının sonucu giderek yükselmesine, aynaya baktığında kaz..