Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Ekim '14

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Salak yerine konuluyoruz ya...

Salak yerine konuluyoruz ya...
 

Kaynak: İnternet


Gündem öyle sıkıntılı ki her geçen gün bir diğerini aratıyor; nereye baksak bir hüzün, bir muamma...

Toplumbilimciler ile psikiyatr ve psikologların işbirliği içinde olmaları ve kamu spotları ile halka ruh sağlıklarını nasıl koruyabilecekleri konusunda yardımcı olmalarını gerektiren zamanlar...

Hiçbiri olmadığım halde en azından okurlarımı bir nebze olsun bu ortamdan uzaklaştırayım diyorum, mesela güzel yaptığım bir yemeğin tarifini vereyim...

Ihh, olmuyor! Malzemenin içinde mantar var diyelim, kaşar var... Asgari ücretle çalışana bu tarif nasıl verilir?

"Mantar" dediğin, "Kaşar" dediğin nedir ki; "üç kuruşluk malzeme" diye olaya bakanların asgari ücretten haberleri yoktur, eminim!

Hoş, hükümetin de mantardan, kaşardan geçtim; etten, sütten, yumurta ve ekmek ücretlerinden haberleri yok herhalde ki asgari ücret için "Nasıl yetmez!" gibi kayda geçmiş beyanları var!...

Doğal gazdan, elektrik ve su ücretlerinden de haberleri yok ama Çankaya çok pahalı sanırım; cumhurbaşkanına dakka bir gol bir yüzde doksan dokuz zam yapıldı!

Bu da enterasan tabii, yüzde yüz olsa göze batar da, bu batmaz zihniyeti; ucuzluk yapılır da fiyat 50;-TL değildir de 49,90 TL'dir; algı yönetimi yani, bildiğiniz...

******

Sağlığınız yerindeyse mutlu olun diye olumlu bir mesaj vermek istiyorum lakin bedensel sağlık yerinde olup da psikolojik sağlık sizlere ömür vaziyetlerinin yanı sıra GDO'lu ürünler, kontrolsüz ve korkusuzca uygulanan kimyevi maddeler altında yetişmiş ürünlerin fütursuzca tüketime sunulduğu bir ülkedeyiz.

Valla abartmıyorum; ihraç edilen gıda ürünlerine eşlik eden bitki sağlık sertifikasına rağmen ithal eden ülke tarafından yapılan tahliller sonucu geri çevrilen ürünlerin (ki, ihraç edilmek üzere hazırlananların bizlere sunulanlardan çok daha temiz olduğu gerçeğini bir tarafa not edelim) yine bizlerin tüketimine sunulduğu bir ülkeyiz...

Sağlığını kazanmaya çalışanların da ilaç, ameliyat gibi durumlarda yaşadıkları aksaklıkları, hatta "Devrim yarattık!" diyenlerin özel hastaneler ile ilgili protokolleri ile Devlet Hastaneleri'nin protokollerinin sanki farklı olduğu izlenimi yaratmakla kalmayıp son çıkan yasa ile raporlu hastaların ilaç temininin de kıstlandığı gibi bir gerçek var; raporlu hasta gerekli ilaçları üçer-altışar aylık alabiliyorken şimdi birer aylık, belki de on beş günlük alabilecek!

Bu şu demek: Hasta, sürekli kullanması gereken ilaçları temin etmek için sürekli olarak doktora, hastaneye gidecek.

Vizite ücreti ödeyecek, reçete ücreti, keza... Yol parası falan keza...

Yol parası yetkilileri ilgilendirmiyor da, vizite ücreti falan belli ki hoşlarına gidiyor!

Vatandaştan ne koparsak kardır mantığı; ilaç akışının kontrolü amaçlı mı dediniz? Pardon ama sistem geliştirilmedi mi? İlaçların üzerlerinde fiyat yerine kod yok mu? Hangi eczaneden ne kadar ilacın kime çıktığı konusunda kontrol sağlayan mekanizma mı çöktü de haberimiz yok!

******

İnsanın akıl sağlığının en çok korunması gereken nokta da bu aslen: Salak yerine konulmak!

Akraba evliliklerinin fazlaca olduğu bir coğrafyadayız, hattı zatında psikolojik problemlerin ciddiye alınmadığı, akıl sağlığı konusunda tek bilginin "Deli" diye tabir edildiği kesimlerde "şizofreni", "epilepsi", "takıntı hastalığı", "depresyon" gibi hastalıkların varlığını ve tedavi edilmeleri gerektiğini anlatacak hale gelmişken bir şekilde, anlatacakların akıl sağlığı tehlikeye giriyor neredeyse!...

"Salak" yerine konuluyorsun, resmen!

"Yaptık, oldu!" deniliyor, olamaz diyorsun, başvuruyorsun bir yerlere, "Olmuş" raporu veriliyor; isyan ediyorsun, sokaklara çıkıyorsun ki tek amacın protesto; içeri alınıyorsun şekerim!

Maskeli birileri protesto ediyorum derken yıkıyor-yakıyor... Dokunan olmuyor! İyi mi!...

Salak değilim... Salak değilim...

Ülkenin göz göre göre savaşa sürüklendiğinin de farkındayım, bazılarının kendilerini kurtarmak için bir çok kişiyi harcayacak kıvamda olduğunun da...

Hakikaten salak kişilerin var olduğunu da kabul ediyorum artık; etmezdim eskiden... Eğitimin her şeyin başı olduğunu düşünürdüm. Ailede, okulda, toplumda eğitim...

Eğitimin önemini hala savunuyorum ancak eğitim belli ki "Dinsel eğitim" olarak algılanır olmuş!

Hayır yani, benim dinden anladığım: Çalma, haset etme, yargılama... Yardım et, yardım bekleme... Eziyet etme... Sev, say... Bencil olma... Anlayışlı, hoşgörülü ol... Öğret ama ukalalık etme... Koru; kendini, sevdiklerini, vatanını...

Bu olsaydı dini eğitim: Ne yalan ne talan; ne şaibe ne galeyan... Ne Müslümanlar birbirlerini öldürürlerdi ne de mezhepler arası çekişmeler olurdu?

Herkes dünya nimetlerini paylaşır, güzelce yaşardı! Ne Ramazan'dan ne de Kurban Bayramı'ndan medet umanlar ile üç lokma hayır yaptığı için kendini ilah sananlar olmazdı!

******

Salak değilim... Salak değilim...

İstenmeyen vatandaş tipiyim; farkındayım, ama salak zannetmeyin!

 

Mail: gulgun_2006@hotmail.com

https://twitter.com/Gulgunkaraoglu

 

 
Toplam blog
: 1269
: 1343
Kayıt tarihi
: 18.09.07
 
 

İzmir, 1963 doğumluyum. Dokuz Eylül Üniversitesi İngilizce bölümü mezunuyum ve özel bir şirkette ..