Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

07 Aralık '18

 
Kategori
Öykü
 

Sandviç

Sandviç
 

Geceydi. Ev sessizlik içindeydi. Mutfağa gidip peynir ve salamdan oluşan bir sandviç yaptı kendine. Kahve de içmek istedi canı ama sandviçle uyum sağlamayacağını düşünüp sonraya sakladı isteğini. "Avrupa’da her an, her şeyin yanında nasıl kahve içebiliyorlar" diye mırıldandı. Demek ki her milletin damak tadı farklıydı.

     Sandviçinden ilk ısırığını aldı ancak çiğneyip yutmayı beceremedi. Boğazına bir şeyler düğümlenmişti. Kahverenginin çeşitli tonlarından oluşan iki kişilik mutfak masasında otururken sessiz bir gölge geçti aklından. Kızı ne çok severdi peynirli salamlı sandviçi. Kızı. Kendi açık kumral düz saçları, açık buğday teniyle taban tabana zıt küçük kızı. Kıvırcık simsiyah saçları, esmer teniyle kendisine hiç benzemeyen kızı. Gözlerinden iki damla yaş süzüldü istemsizce. Çok özlemişti.

     Usulca kalktı, çalışırken mavi ışık yanan su ısıtıcısının düğmesine bastı. Suyun kaynamasını beklerken, ısıtıcının mavi ışığına takıldı hüzünlü ela gözleri. Üç yıl önce kendisini bir anda içinde bulduğu ambulansın ışığı geldi aklına. Ve geçirdiği süreç.

     Kafasında sesler duymasıyla başlamıştı her şey. Ürkütücü, aşağılayıcı, sürekli konuşan sesler. Gitgide küçüldüğünü hissediyordu. Derken o belirmişti. Küçük kızı. Onu korumak için gelmiş gibiydi. Korkutucu, aşağılayıcı sesleri her duyduğunda olanca tatlılığıyla ortaya çıkıyor ve kovuyordu onları.

     Gitgide ısındı ona. Bağlandı. Gelişini bekledi hasretle. Birlikte yemekler yedi, sinemaya gitti, ödevlerine yardım etti. Zamanla kızı hep onunla yaşamaya başladı. Kızı yanında olduğu için korkutucu sesler yok olmuştu. Hayatı keyifliydi ona göre. Ancak çevresindekiler öyle düşünmüyordu. Yüzündeki hüzün, melankoli hali, iyice zayıflaması, kendi kendine konuşmaları endişelendiriyordu onları. Anlayamıyordu ama aldırmıyordu. Kızıyla çok mutluydu.

     Derken bir gün... Evde tek başına otururken - kızı okulda olmalıydı - kulaklarını sağır edecek bir ses duydu. Bir adam "seni öldüreceğim" diye bağırıyordu. Korktu. Çok korktu. Kızının ortaya çıkmasını bekledi. Ses aynı şeyi tekrarladıkça daha çok korkuyor, kızı ortaya çıkmadığı için de ümidini kaybediyordu.

    Ve mavi bir ışık belirdi gözlerinde. Meğerse korkudan bayılmış, o sırada kapısını ısrarla çalan bir arkadaşı tarafından fark edilmişti. Ambulansla hastaneye gidiyordu.

     Otel görünümlü modern hastaneye girdiğinde kızı geldi yanına. "Neredeydin?" diye sordu "çok korktum". Ve tekrar bayıldı.

     Fiziksel muayene, psikiyatrik muayene derken yatışına karar verildi. Şizofreni teşhisi konmuştu. Bayılmaları da çok zayıflama sonucu vücut direncinin düşmesindendi.

     Tedavi sürdükçe sesler kayboldu. Seslerle birlikte esmer güzeli kızı da kayboldu tabi. Zamanla alıştı yokluğuna ya da ilaçların desteğiyle alışmak zorunda kaldı.

     Isıtıcının kaynatmayı bitirdiğinin habercisi olan 'tık' sesiyle kendine geldi. Yavaş hareketlerle kahvesini yaptı, iki kişilik masasına oturdu. Gözleri yiyemediği sandviçine takılınca içinin yandığını duyumsadı. Kızı ne çok severdi peynirli salamlı sandviçi.

     Özlemişti. Hem de çok özlemişti.

 

 
Toplam blog
: 8
: 96
Kayıt tarihi
: 17.05.18
 
 

1982 yılında İstanbul'da doğdum. Mimarsinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Matematik bölümü mezuyum. Ç..