Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Ekim '14

 
Kategori
TV Programları
 

Seda Sayan’ı linç edenlerin sesi neden Mağden ve Zahide Yetiş için çıkmıyor?

Seda Sayan’ı linç edenlerin sesi neden Mağden ve Zahide Yetiş için çıkmıyor?
 

Kadın katillerini programında ağırlayan kadın programları modasına bu kez de Zahide Yetiş katıldı.

Yetiş; bilinen en ünlü kadın katili olan, şarkıcı Bergen’i önce kezzapla yaralayıp ardından öldüren eşi Halis Serbest’i ekrana çıkardı.

Ne hikmetse Seda Sayan’ı linç edenler Zahide’ye sessizler.

Ne RTÜK cephesinde bir hareketlilik var ne de kadın kuruluşlarından ses.

Show TV’de bu sezon başında programa başlayan Seda Sayan; programında iki eşini de öldüren Sefer Çalınak’ı konuk ederek büyük tepki çekmişti.

Önce RTÜK cezası alan Seda Sayan’ın programı bir süre sonra da yayından kaldırılmıştı. Hatta program sponsoru desteğini çekmişti.

CHP Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka’nın Seda’nın programına yönelik tepkilerini de unutmadık ayrıca.

Ancak ne var ki geçtiğimiz hafta yayınlanan Zahide Yetiş’in programına yönelik ne toplumsal tepki ne de kurumsal bir tepki ve yaptırım söz konusu.

Seda Sayan taşlaması Zahide’ye gelince neden kesildi?

Çünkü Songül Karlı’nın tornavidayla karısını öldüren Yakup Kara’yı programına çıkarmasıyla başlayan, Seda Sayan’la süren, Perihan Mağden’nin köşesinde Cem Garipoğlu’nu aklar ifadelerle toplum vicdanına oynamasıyla devam eden süreç Zahide’yle amacına ulaştı.

Seda Sayan bilinen en ünlü isim ona ceza kesilmesi hatta programın kaldırılması bu işte taraf olunmadığını gösterecek ve ses getirecek. Tersi olsa aynı kanal neden yeniden bir kadın programı çeksin Seda’ya değil mi? Ya da birçok program ve dizi yayını bittikten çok sonra cezası kesilirken RTÜK’ten Seda’ya hızlandırılmış ceza gelmesi…

Bugüne kadar kadın cinayetleri davalarında kadın katillerinin kendilerini savunmak için kullandıkları dili resmileştirdiler yani. Başka bir deyişle katil severlik aşılanıyor kısaca.

Türkiye’nin “en güvenilir kadını” katilleri televizyona çıkarıyor, bir bakan erkekler haklı olsa da öldürmenin çözüm olmadığını anlatıyor, bir yazar katillere haksızlık edildiğini söylüyor.

Alt alta toplandığında sonuç her şeyin suçlusu kadındıra çıkıyor.

Yani Zahide’nin programı son noktayı koydu. Türkiye’nin bilinen en ünlü kadın katili olan, şarkıcı Bergen'in filminin reklamı yapılarak olay taçlandırıldı.

Bir katilin dilinden izleyin alt mesajlarıyla.

Tabi Zahide ve konukları bu söylemde bulunmadı.

Ama programın amacı da vurgusu da buydu.

Zaten filmin yapımcısı da senaristi de kendi ağızlarıyla söylediler onları arayan Bergen’in katili Halis Serbest olmuş. Bu röportajı da ATV ile yapmışlar. Bu da tesadüf mü?

Olayın arkasındaki nedenleri anlatacakmış Serbest.

Zahide’nin programında pişkin pişkin Bergen’i suçlayan ifadelerine yer verilen Halis Serbest’in hiçte pişman bir hali yoktu.

Zaten pişmanlıkta olayların asıl nedeni diye bir ifade kullanılmaz.

Böyle bir ifadeyle başlıyorsa cümleler kılıflandırmayla cinayet masumlaştırılıyor demektir.

Kadın cinayetlerinin faillerinin reklamlarına çanak tutan, bunu masumlaştırma algı operasyonu oyununa katılanlar ama iki lafın birinde de cinayetleri tasvip etmiyoruz diyenler onlara programlarınızda yer vererek zaten cinayeti tasvip etmiş oluyorsunuz.

Çok daha net söylersek bu filmi yapanlar madem çok samimiler neden önce Bergen tarafının kapısını çalmadılar da katille görüştüler?

Mağdur olan taraf Bergen iken sırf Halis Serbest aradı diye bir de katilden dinledik olayları demek hiç de inandırıcı değil.

Bu katilleri toplum vicdanında aklamak için yola çıkılan bir proje erkeklerin kadın cinayetlerine uydurdukları gerekçeleri bir çeşit algı operasyonuyla topluma dikte ettirmek kabul ettirmek için kullanılan yol.

Film de bu amaçla yapılıyor. Görsel algı her zaman sözlü algıdan etkilidir.

Ana konu katil ara konu ise mağdur.

En ünlüsü kim o seçilmiş. Bergen.

Ne yazık ki öldükten sonra da katilinden kurtulamıyor Bergen ve diğerleri. Bir de Perihan Mağden’in söylemi ile “ Münever’in ailesi intikama doymuyor” denmez mi.

Asıl intikama doymayanlar onları öldürüp tekrar tekrar mezarından çıkarıp yine yine öldürenler değilmiş gibi.

Üzerinden paralar kazanılıyor, yeni mağdurların önü açılsın diye filmler yapılıyor. Kitaplar yazılıyor.

Bir de üzerine ek söylemle “pişmanım vicdanım vardı ama olayların arkasında nedenlerim vardı” söylemleri ekleniyor.

Eğer ki bu filmi yapanlar ve yazarı önceliklerine Bergen tarafını almış olsalardı o zaman yaptıkları işin samimiyetine inanırdım.

Zahide’nin ekranında gördük ki Bergen tarafında kimsenin kapısı çalınmamış taki programa telefonla bağlanılana kadar.

Bir de son haber Nurgül Yeşilçay’a teklif gittiği yönünde. Tabi ünlü isim şart ama Bergen kumraldı. Hani Bergen’e benzeyen birini bulmak yerine adı popüler kendi popüler birini bulmak da ne kadar samimiyetsiz bir yaklaşım olduğunu gösteriyorlar. Para kazanmaya endeksli başka bir yaklaşım işte.

Yani amaç Bergen filmi yapmak değil Halis Serbest filmi yapmak. Tıpkı Pehrihan Mağden’in Garipoğlu’na “acıyın” demesi gibi. Tıpkı Seda Sayan’ın “neden işledin” sorusunu sorması gibi.

Katilleri masumlaştırmak.

Zahide’nin programında genişçe yer verilmesi de bundan. Katilin filmini tanıtmak katil tarafına da bakın sorusunu sordurtmak. Katilleri sevmeyi aşılamak.

Yani Zahide programına siyah kurdele eklese de oyunun son ayağı filme reklamsal destek vermiştir.

Bu yüzden bu program yapılmıştır. Seda’nın, Songül Karlı’nın, Perihan Mağden’in altını çizdikleri nokta bir filmle taçlanmış son nokta konulmuştur.

Zaten hali hazırdaki kadın programları kadınların onurlandırmak üzerine kurulu programlar değil aksine aşağılayan programlardır.

Evlilik programlarından tutunda Zahide’ye kadar. Ne eğitici yönü vardır ne de besleyicidir kadını.

Aksine tetikleyicidirler.

Hani sürekli diziler taşlanır oysa diziler bu programların yanında masumdur. Çünkü kurgudur denip geçilir. Ama bu programlar işin uzmanı yutturmacısıyla bir yığın hasar bırakıp yoluna devam eder.

Kadın kadının kurdurur derler ya tam da bu programlar bu anlama oturur.

Sözde kadına yönelik ama özde kadından uzak içi boş programlar.

Yani ne Zahide’si ne Erol’u ne Sayan’ı ne de Ergen’i toplumsal kazanım sağlatmadığı gibi aksine topluma zarar veren içerikler barındırıyorlar.

Kadın katillerini programlarında ağırlamak, beyefendi demek, onlara söz hakkı tanımak, onların filmlerine çanak tutmak tüm içeriklerinin son örneğidir.

Daha net söylemle eğer bir önceki program tepki alıp yasaklanıyorsa diğer yapımlar bu örneklemlere bakmayıp yine yeniden yer veriyorsa fütursuzca bunu nasıl adlandırırdınız?

Ben bir projenin ayakları olarak adlandırırdım.

Kadınlar ölmüş, öldürülmüş kimin umurunda.

Yol alamıyorsak bu yolda yine kadınların taktığı çelmelerdendir açıkça.

Türkiye’de kadınların ölümü hak ettiğine inanılıyor. Savcısı da, polisi de, hakimi de, habercisi de, köşe yazarı da kadınların nasıl başkalarıyla mesajlaşarak, sevgililerine “Sen erkek misin” diyerek cinayetin mağduru değil, suçlusu olduğunu anlatıp duruyorsa kadın programları da buna çanak tutuyorsa sözün bittiği yerdeyiz.

Kadın mücadelesinde kadınlarla mücadele eder hale geldiysek bu ülkede kadın cinayetleri bitmez erkekler de hep haklı çıkar.

Kısacası Zahide’yle Yetiş Hayata, Seda Sayan’a Yol Arkadaşı olur olansa sessizlik içinde öldürülen kadınlara olur.

Nasılsa her şey bir film…

oyatekin@gmail.com                                         

https://twitter.com/#!/oyatekin (@oyatekin)

http://yurthaber.mynet.com/yazarlar/tum/1/o.tekin35

OYA TEKİN / MEDYABEY.COM

Oya Tekin/ Yaşadıkça.com köşe yazarı

Not: Burada yazılan tüm yazılarım elektronik imza ve zaman damgası güvencesi altında yasal hakları korunmaktadır. Hiçbir şekilde basılı ya da elektronik bir ortamda (CD, Internet vs.) kaynak gösterilmeksizin izin alınmadan kullanılamaz.

 
Toplam blog
: 295
: 3718
Kayıt tarihi
: 01.10.06
 
 

Milliyet Bloğa nasıl geldim ve nasıl yerimi aldım bilmiyorum. Sanırım uzun yıllar okuduğum bölüml..