Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

28 Ağustos '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sekülerleşiyor muyuz, dünyevileşiyor muyuz?

Sekülerleşiyor muyuz, dünyevileşiyor muyuz?
 

Arkalarda bir sokak


Bir modernlik projesi olan Cumhuriyet, kendi kimliğini tanımlarken laiklik konusuna özel bir vurgu yapmıştır. Hepimiz biliyoruz ki din Ülkemizdeki temel kurumlardan birisidir. Özellikle Cumhuriyetle beraber din ve devletin alanları olabildiğince birbirinden ayrılmaya çalışılmıştır. Cumhuriyet, akıl ve bilim yol gösterici olarak benimsenmiş, modern bir toplumun temelleri atılmıştır. Seküler, laik bir düzenin oluşturulmasında yönetici elitler öncülüğü üstlenmiştir.

Bilimin yükselişi, kapitalizmin ve materyalizmin gelişimi, genel olarak dünya sevgisi eğiliminin artması, seküler devlet yapısının yükselişi, siyasal uzlaşma kültür süreci sekülerleşmenin gelişimine katkıda bulunmuştur. Max Weber sekülerleşmeyi modern toplumda rasyonelleşmeye doğru giden bir süreç olarak tanımlamıştır. Ancak günümüzde din konusunda iki farklı yaklaşımdan bahsetmek mümkündür. Birincisi “Tanrının rövanşı” olduğu şeklinde, dini konularda artan ilgidir. İkincisi ise bunun tam aksine postmodern rölativizmin artan egemenliğidir. Yani, insanların bütün büyük anlatılardan ve inanç sistemlerinden uzaklaşmalarıdır. Ülkemizde iki sürecin bir arada işlediğini görürüz.

Bugün modern dünyada sosyal bilimcilerin tamamına yakını toplumda dinin oynadığı rolün değiştiği konusunda hemfikirdir. Bizim gibi geleneksel toplumlarda din, hayatın her alanında egemen bir otoritedir. Çok az faaliyet dinden etkilenmez. Örneğin çiftçiler bir şey ekmeden önce Tanrıya ya da atalarında dua ederler. Aileler ve köyler arasındaki çatışmalar dini ritüellere göre çözümlenir. Biçimsel eğitim din adamlarının kontrolündedir. Sultanlar, yöneticiler yetkilerini en azından teorik bağlamda Tanrının hükümleri doğrultusunda kullanırlar. Artık modern ve endüstriyel toplumlarda din, uzmanlaşmış kurumlardan biri haline gelmiştir. Çiftçiler ekim yapmadan önce tarım uzmanlarına başvurmaktadırlar. İnsanlar hastalandıklarında büyücüye, üfürükçüye, din adamına değil doktora, çatışmaların çözümünde de mahkemeye gitmektedir. Başka bir ifade ile sekülerleşme (dünyevileşme) süreci ile birlikte din, birçok eski fonksiyonunu uzman kurumlara devretmiştir. Sekülerleşme, toplumsal yaşam üzerinde dinin kontrolünün kaldırılmasını ifade etmekte olup iki şekilde gerçekleşmektedir. Birincisi dini kuruluşların (ya da örgütlü cemaatlerin) toplum üzerinde etkisini kaybetmesi, ikincisi de bireysel düzeyde kendini göstermektedir. Dinin, bireyin kararı üzerinde etkisini kaybetmesidir. Gerçekte dini yorum, yerini bilimsel yoruma bırakmıştır.

Şimdi; Ülkemizde sekülerleşme adına birkaç soru sorsak! Türk toplumundaki insanların yaşamında dinin etkisi nedir? Kadınlar ve yaşlılar arasında, eğitim ve gelir düzeyi değişikliklerinde dinin yaşamlarına etkisi değişiyor mu? Halkın ne kadarı dini kişisel inanç ve ibadetle sınırlı olarak görmektedir? Halk, dinin kamu yaşamını etkilemesini ve kamu yaşamında daha görünür bir yer edinmesini onaylıyor mu? Halk, dinin devlet ve siyaset düzenini yönlendirmesini zararlı buluyor mu? Türk siyaset alanında din temelinde siyaset yapan partilerin var olmasını istiyor mu? Halk, laik Cumhuriyet projesini destekliyor mu? Halk, Cumhuriyet devrimlerinin temel taşlarından olan medeni kanun ilkelerini destekliyor mu? Halk, devletin kendi inanç ve ibadetine karışmasını istiyor mu?

Ayrı bir başlık olarak ta Türk halkı yaşadığı inanç sistemi olan Müslümanlık anlayışı ile hoşgörülü olduğunu ortaya koyuyor mu?

İktidarın paylaşımı konusunda sık sık yaşanan toplumsal gerilimlere rağmen, gerçekte Türk halkı cumhuriyeti, demokrasiyi, laiklik ve hoşgörüyü benimsemiş midir?

Akademisyen Sosyolog Volkan Ertit, Hürriyet gazetesi yazarı Ahmet Hakan’a verdiği söyleşide “Türkiye dindarlaşmıyor, aksine dinden uzaklaşıyor.” demişti, Türkiye sekülerleşiyor tezini ortaya atmıştı. TSK içindeki cunta yapılanması tarafından düzenlenen darbe girişimi gecesi halkın sokaklara tekbirlerle çıkıp mukavemet etmesinin ardından özür dileyerek, “Benim tezim 15 Temmuz gecesi çökmüştür” sonucuna varmıştı. Volkan Ertit’i tanımam, tezi için söyledikleri, ahlaklı bir akademisyen (özeleştiri yapıyor) tavrı. Türkiye sekülerleşiyor tezi sakat, çünkü tez, belli ki sokağa çıkmadan, toplumu izlemeden, akademinin tozlu koridorlarında, Nişantaşı kafelerinde, İstiklal caddesi barlarında nitel araştırma yapılmadan ön kabullerle yazılmış. Benzer bir yanlış tespitte Emre Kongar’ın “Türkiyenin toplumsal yapısı” ödüllü kitabındaki, Türkiye’de siyasal dindarlarin iktidar olamayacağı şeklindeki vizyonsuz tezi idi.

Sonuç olarak tüm bu ifade edilenlerin ve sizin gözlemleriniz ışığında, Türkiye sekülerleşiyor mu, Dünyevileşiyor mu? sorusuna bir yanıtınız var mı?

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..