Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '16

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Sence Tanrı var mıdır? Diye sordum.

Sence Tanrı var mıdır? Diye sordum.
 

Ufak bir çocuk Tanrı’yı, Yaradan’ı, Allah’ı niye aramaz, bulmak istemez. Niye aklının alamayacağı soruları çok ufakken sorarlarda, öğrenmeleri gereken yaşta bunu sormazlar.  
Kendi içsel yolculuğunu düşünüyorsun, her şey gözlerinin önüne geliyor flash bellekler gibi.

Dün akşam, yemekte,  haberlerde seyrettiğimiz aç kalan insanlar ile ilgili konuşuyorduk. Her çocuk gibi, yok ya hatta her insan gibi boyundan büyük laflar ediyordu. Sadece sorumlu bir anne gibi davranmak istedim.

Bazen onu dinlerim, bu sivrilmelerini,  boyundan büyük laflarının altında yatan gerçekleri bulup çıkarırım. Ama bugün onu yapmadım. O’na sadece.

- Sence Tanrı var mıdır. Diye sordum. O kadar derin ve basit bir soru ki aslında.

- Tabii ki vardır. Yüzümde çok ciddi bir ifade görünce ciddi bir cevap vermesi gerektiğini bilecek kadar akıllı bir çocuk.

- Anlat bana dedim.

- Kur'an’ı Kerim var, dedi. Peygamber efendimiz var dedi. Onlar anlatmış dedi.

Bana git oku demeye getiriyor.

- Sence var mı? diye sorarak bir de beni püskürtmeye çalışıyor..

Cinselliğini keşfettiğinde yaşadığı şaşkınlık ve o erkeklere has kendine güven nasılsa, din ile ilgili benim gibi bir insanı bozacağının farkında olacak şekilde aynı güvenle davranıyordu.

- Ben sana Tanrı var mı? diye soruyorum, sen bana kitap ve peygamber den bahsediyorsun. Senin içsel yollucuğundan bahsedelim istersen.

- Din ne oğlum? dedim.

- Din, dedi. Yine kitaplardan ve peygamberlerden bahsetmeye başladı. Lafını kestim, hemen

- Hayır onlardan daha büyük bir şey.

- Ama bize bunu öğretmiyorlar ki anne dedi.

- Sen neden merak etmedin? dedim.  

Ona elimden geldiğince, dini anlattım. Önce sözlük anlamını. Bizim okuduğumuz din dersinde bize yapılan din tanımı anlattım.

-Dinle, o zaman evlat dedim. O’na. Din Allah’a bağlanma yoludur. Bu yol herkeste farklıdır. İnanmak bir ihtiyactır. Neye ve nasıl inanacağın tamamen senin, kendi içsel yolculuğun, bu evreni ve yaşamı tanıman ile ilgili olarak doğru orantılıdır. Bize dinin ne olduğunu böyle öğrettiler, size Müslüman olmayı öğretiyorlar. Böylece elinizden bunu bilimsel yöntemler ile öğrenme şansınızı alıyorlar. Sizin kendinize ve evrene soru sorma yetisinden ediyorlar ki en kötüsü bu. Bilimsel soru sormak yerine her şeyi olduğu gibi kabul ediyorsunuz. Sonuçta belki sende aynı Tanrı’yı bulacaksın, belki bulmayacaksın ama bu senin seçimin olacak.

Bunu anlıyor musun? Dedim.

--Anlıyorum, tabii dedi. Sonra bu konuştuklarımı benim aleyhime nasıl kullanacağını düşünüyor gibiydi.

--Dünyanın nüfusu ne kadar? dedim.

--Sekiz milyar herhalde. Dedi.

--Sence kaç kişi senin yerinde olmak istiyor, biliyo rmusun, ya da sen bu hayatı beğenmeyip daha iyi yaşamak istiyorsun ..Yarısında fazla. Sadece bu basit gerçek bile, senin elindekiler için kime teşekkür sunman gerekiyorsa, gidip teşekkür etmelisin, senden daha kötü durumda olanların karşısında elindekini bölüşmeli, senden daha iyi durumda olanlar için kıskançlık yapmamalısın. Dedikodu, yalan, pis şeyler. Bunlar olmamalı hayatında, bunları yapmalısın ve bunları niçin yapman gerektiğini de bulmalısın. Dedim.

-- Eee sonuçta Tanrı var mı? Anne dedi.

--Eğer kendi cevabımı söylersem, benim çıkarımlarımı doğru kabul edeceksin. Hayır belki benimkiler de doğru değil. Belki sen doğruyu bulacaksın bilimsel olarak veya olmayarak. Ama bu kadar kitap okumama rağmen sana şunu dürüstçe söyleyebilirim, kendi yolculuğun başladığında Tanrı var mı? diye hergün soracaksın kendine ve bir süre sonra bu soru gündelik hayatının bir parçası olacak, o zaman vicdan ve akıl muhakemesini öğreneceksin bence. Ben sana bakıyorum, bir de evrene ve  yaşama bakıyorum ve şükranlarımı gönderiyorum .Kendim olmaktan vazgeçmiyorum. Bana diretilen her şeyi beynimin süzgeçlerinden geçiriyoru. Doğanın ve yaşamın akışında bir kırılma oldu ve bende bunu gördüm. Ben bu kadar biliyorum dedim. Kafasını daha fazla karıştırmak istemediğimden.

Normalde, sesim sertse ve yüksek sesle anlatıyorsam kesinlikle doğru bir şey söylüyorumdur ve itiraz kabul etmem. Masada  da aynı şey oldu. Yemek yemeyi bıraktı. Konuşmak istiyordu gözlerinden anladım bunu ..

--Şimdi şöyle yapıyoruz dedim, Sen masayı toplamana yardım et, bu Tanrı işini seninle yarın konuşalım, hatta sen bu konu hakkında yarın biraz düşün. Beyninin arka loblarını lütfen biraz zorla olmaz mı? dedim.

SEVGİLERİMLE AYRIK OTUM. 

 
Toplam blog
: 96
: 369
Kayıt tarihi
: 05.09.07
 
 

Size hikayeler anlatmamı beklemeyin, halen büyümek istemeyen birisiyim. Daha çocuk, daha yaramaz ..