Senin ki kaç santim?

Greenpeace'in başlattığı "Senin ki kaç santim?" kampanyasıyla karşılaştım geçenlerde. 

Sadece destekçilerinin katkısıyla hareket eden tamamen bağımsız bir örgüt olan Greenpeace'in başlattığı ve toplumsal değişimi yaratmayı amaçlayan bu kampanyaya destek vermeye davet ediyorum sizleri. Fakat, nükleerin rüzgarına kapılmış ve sessiz sedasız faaliyete geçişini, oluşumunu destekleyen bir hükümetin, Tarım ve Köy İşleri Bakanlığı' ndan, nasıl bunun için görev almasını ya da üstlenmesini sağlayabileceğimiz bir muamma. 

"Senin ki kaç santim?" Dünya denizindeki balıkların yok olma tehlikesini ortadan kaldırmak amaçlı bir kampanya. Yasadışı avlanmadan toksik atıklara, kirlilikten küresel ısınmaya kadar denetleme ve engellenmesi talep ediliyor bakanlıktan. 2007'den bu yana değişen bir şey yok görünen o ki. Bireyselden toplumsal harekete geçmenin zamanıdır artık. Geç bile kalındı. Denizlerdeki balıkların kurtulması, okyanus ve körfezlerin sağlığına kavuşması öncelikle bizim elimizde, sonra da birlikte harekete geçmekte. 

Şu yorumu çok beğenmiştim. O sebeple aynen aktarmak istiyorum: "Türkiye Cumhuriyeti, kanunların üzerinden atlayarak uluslararası geleneğe bile aykırı şekilde, tarihimizdeki korkunç kapitülasyonları hatırlatan "nükleer yasayı" meclisten geçirdi." Biz, yapılması gerekenleri bizlere Greenpeace gibi kuruluşların hatırlatmasına gerek kalmadan bugünden başlayalım mı? İşe giderken toplu taşıma araçlarını tercih etmek, geri dönüşümlü malzemeler kullanmak, atıkları gruplar halinde toplamak (pil, cam, pet şişe v.s). Bu kirli endüstri devrini kapatmadığımız sürece, hükümetin nükleer ve petrole destek vermesini önleyemediğimiz sürece, enerji yatırımlarının önüne geçemediğimiz sürece hayat yok. Mutlu bir gelecek için kendini sev, doğayı sev. Kendini ve geleceğini koru. 

Sevgilerimle....