Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

24 Eylül '18

 
Kategori
TV Programları
 

Serap Paköz ile Gerçeğin Peşinde, Aynı Tas Aynı Hamam!

Serap Paköz ile Gerçeğin Peşinde, Aynı Tas Aynı Hamam!
 

"Gerçekten" ama "gerçekten" ben bu "Gerçeğin Peşinde" programını yapanların kafa yapısını anlamıyorum.

Yahu geçen sezon, koca koca ayları devirdiniz.

Bu sezon yayınlanmak ile yayınlanmamak arasında gidip geldiniz.

Sorsanız kendileri kabul etmez,

Ama TV8, internet sitesinden bile programın adını çıkardı.
Sonra vazgeçildi.
Bir nevi direkten dönüldü de denilebilir.

Tabi bir de; önce Müge Anlı'nın hemen peşine yayınlansın diye saatin 12:45 olarak belirlenmesi, sonra 14:00'e devşirilmesi karmaşasından bahsetmek bile istemiyorum.

Yani...
Gerçeğin Peşinde denildi mi; hem kanal açısından, hem de program içeri açısından, hep bir kaos söz konusu...
Mesela TV8 geçen sezon, her halde en az on kere falan Gerçeğin Peşinde'nin yayın saatini değiştirmiştir.
Öyle ki; seyirci artık programın içeriğinden çok, saatini merak eder hale getirildi.

Niye?
Bilen yok...

Ama bir silkelenin değil mi?
Hani yeni sezon, yeni enerji falan...
Mesela nerede hata yapıyorum diye bakın,,,
Ne eksik diye kurcalayın...

Ama yok...
Aynı tas, aynı hamam, yola devam.

Gerçeğin Peşinde Yeni Sezon ilk programı; saat 14.00'de başladı.

Önce 5 dakika kadar tanıtımlar döndü.
Sonra Serap Paköz alkışlarla çıktı.
İşleyecekleri konuları bir kez de o anlattı.
Ardından da her zamanki gibi "Gerçeğin Peşinde başlıyor efendim" dedi.
Ve yine aynı tanıtımlar girdi.
Oldu mu size 15 dakika...

Şaka değil ha...
Aynı şeyi üç kere bize temcit pilavı gibi sunmalara doyamadılar.
Sündürdüler de sündürdüler...

Bu arada geçen sezon işledikleri Çağdaş Adıgüzel cinayeti vardı.
Hani şu Ekrem E. tarafından öldürülüp evin kanalizasyonuna atılmıştı.

Gerçeğin Peşinde'nin sezon sonuna denk gelen bir konuydu...
Hatta katil zanlısı programı aramıştı.

Peki bu sezon o konu nasıl açıldı?
Tabii ki Serap Paköz ve Gerçeğin Peşinde klasiği ile...
Programın sonuna kadar tanıtımları döndü durdu.

Yetmedi...
Serap Paköz yine "acayip gelişmeler var, onları da anlatacağım" diye tekrarladı da tekrarladı.
Ama...
Programın sonunda, "HER ZAMAN OLDUĞU GİBİ", programın süresi mi kısa, vah vah, tüh tüh deyip, bilgileri vermeden programı kapattı.

Yahu Çağdaş Adıgüzel geçtiğimiz sezondan gelen bir dosya.
İşlemişsin bir kere...
Seyircin "konuyu" adı gibi biliyor.

Anlatsana.
Bu sayede seyircinin dikkatini çeker, ilgisini yükseltirsin.
Ama yok...
Anlatmak yerine, milattan öncesinin kafasıyla, dosyayı reklam malzemesi olarak kullanıp, ertesi güne seyirci çekmek, Gerçeğin Peşinde ekibine daha uygun geliyor.

Sonra da samimiyetinize inanalım istiyorsunuz.
Niye inanayım ki?
Sen önce elindeki dosyaları aydınlat.
Günlerce ekranda konuları takip eden seyircinin merakını gider.

Ayrıca sen nasıl milletin acısını, bir sonraki güne izlensin diye reklam malzemesi yapmayı kendine yakıştırıyorsun?
Cinayet üzerinden reklam yapılır mı?
Az sonra tanıtımları döner mi?
Programın sonunda anlatacağım denilir mi?
Sorarlar adama "şimdi niye değil de, programın sonunda" diye...

Yarışma programı yapmıyorsun, magazin programı yapmıyorsun, dizi çekmiyorsun.
Yazık, çok yazık...

Peki Çağdaş Adıgüzel dosyası yerine Gerçeğin Peşinde Yeni Sezon ilk bölümde hangi konuları işlediler?

Önce 16 yaşında kaçırılan Rabia Duman 'ın annesini konuşturdular.

Sonra Serap Paköz, Balıkesir Jandarma'ya seslendi...

"Siz isterseniz hemen bulursunuz, lütfen el atın" dedi.

Konu kapatıldı.

Tövbe tövbe...

Daha sonra da üstün körü bir şekilde Miyase Bedir cinayetine geçildi.

Ama o nasıl kötü hazırlanmak...

Derli toplu, sıralı bir şekilde anlatım, hak getire...

Hadi aile ilk kez televizyona çıkmış, heyecan yapabilir, iki cümleyi bir araya getiremiyebilir...

Ama sen anlat değil mi?

Yok...

Bir ara Adli Tıp hocası ve avukat peş peşe soruları yığmaya bir başladılar ki, akıllara zarar.

Yahu biz daha konuyu anlayamadık ki...

Canlı yayına bağlanan muhabire soru soruyorlar,

O da tam olarak evin içini, nerede ne olduğu gösteremiyor, anlatamıyor.

Ağabeyciğim ağabeyciğim diye diye, röportaj yapmaya çalıştı durdu.

Ayrıca seyirciye konuyu ilk kez anlatıyorken, mevzu bir muhabirin  performansına bırakılır mı hiç?

Bantlar hazırla...

Grafikler çizdir.

Olayın A, B, C'sini anlat...

Sonra sözcükler kur, cümlelere bağla.

Daha ortada alfabe yok ama Gerçeğin Peşinde programında roman yazılıyor.

Demem o ki; fena savruk, üzerine hiç çalışılmamış bir programla merhaba dedi, Gerçeğin Peşinde.

Ve sonunda da saat 16:00'da "program çok mı kısa" deyip, bitirildi.

İlk günden beri aynı şeyi söylüyorum;

Şu programın içeriğini toparlayacak, sahaya çıkan muhabirleri yönlendirecek, gelen bantların metinlerini toparlayacak, montajına müdahale edecek ve programı gerektiği gibi yönetecek bir beyne "ACİLEN" ihtiyaç var.

Ayrıca...

Başvuran dosyaların içinden  çözebileceklerine inandıkları işleri almaları gerekiyor.

"Biz bu haberi çözebilir miyiz" sorusunu, önce kendilerine sormalılar.

Çünkü bir türlü sonuca da bağlayamıyorlar.

Ha düzelirler diye benim umudum var mı?

Valla yok.

Bu arada; Serap Paköz'ün programın başında, sanki Müge Anlı 'nın sezonun ilk programında çiçeklerle dolu stüdyosuna atıfta bulunurmuş gibi "niye bizde bu kadar az çiçek var" demesi, feci ötesiydi...

Hiç aklıma gelmeyecek kıyaslamayı, kendisi gözümüze soktu.

Niye insan kendini bu potaya sokar, gerçekten bilmiyorum.

Sadece şaşkınlıkla izliyorum...

Bir zahmet birileri el atsın da, yarın stüdyo çiçek bahçesine çevrilsin.

Son not; Serap Paköz daha da mı güzelleşmiş, yoksa bana mı öyle geldi bilmiyorum ama gözlerimi alamadım kendisinden, net bilgi.

*********

Blog'uma da beklerim... :))

http://www.bibaksana.com.tr/

 

 
Toplam blog
: 172
: 1971
Kayıt tarihi
: 08.06.06
 
 

Okur, gezer, izler ve yazar...                 ..