Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

14 Şubat '10

 
Kategori
Gündelik Yaşam
 

Seviyorum seni, yaşıyoruz çok şükür der gibi

Seviyorum seni, yaşıyoruz çok şükür der gibi
 

Kaos, karmaşa, savaşlar, terör eylemleri ile yaralar alan yaşlı dünyamızda, beyinler dumura uğradı…Gemisini kurtaranın kaptan olduğu bir toplumda, erozyona uğramış insani değerlerimizle gri renkli bulanık bir su birikintisinin içinde yürüyoruz.

Çocuklarımız sevgiyi değil, kaba kuvveti görüyor. Yaşayabilmek için açık gözlü ve hin olması gerektiği, ekmeğinin başkalarının ağzında olduğu empoze ediliyor.

Nefes alamayan insanoğlu kendini sanal dünyada buldu. Bilgisayarın başında, tuvalet ihtiyacını da giderebileceği çözümler yaratabilirse eğer, yıldızlara ulaşacak. Dokunmadan sanal aşklarla yanıp tutuşuyor insanoğlu. Hamburger yer gibi tüketiveriyorlar bir gecelik msn aşklarını.

Markayı kişiliğinin bir parçası haline getiren, birbirini takma adlarla çağıran, dünya görüşü Tarkan'ın kıçıyla çizdiği dairenin bir ucundan başlayıp diğer ucunda biten, bir garip gençlik oluştu.

Efsane aşklar, Leyla ile Mecnun, Ferhat ile Şirin komik gelmeye başladı. Seyran olacak samanlıkta yok artık. Mesele, beş yıldızlı otellerin ödenebilirliğinde yatıyor.

Ya günümüz evlilikleri...sanki geçim kapısı kontratı. "Birlikten kuvvet doğar,ancak geçinebiliriz " evlilikleri oluştu.

Toplumsal erozyonla iyice köşeye sıkıştırılan kadın, cinselliğini erkeklere karşı tuzak olarak kullanmaya başladı. Dış görünüşün ön planda yer almasıyla birlikte kozmetik sanayisindeki karlar katlandı. Baldır-bacak göstermek rağbet gördü.

Aydınları öldürenler, uyuşturucu kaçakçıları, haraç kesenler halk kahramanı ilan edilirken, tv lerde hayatları dizi yapılarak pislikleri halk nezdinde onandı.

İnsanın insan üzerindeki egemenliğinin tek şartı artık para…Paran kadar konuşabiliyorsun.

Bu dengesiz sistem içinde mutlu olmaya çabalayan insanoğlu, insankızı, yapay sevgililer günü ile kendini avutur hale geldi.
Yok mu çözü mü? Elbette var, hem de pek çok...

Ama önce "sevmek", sevmeyi bilmek, içten sevebilmek…gerisi akar gelir.

Nazım'ın "SEVGİ" si gibi…...

"Seviyorum seni
ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
neyin nesi belirsiz
telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık"
içimde kımıldayan birşeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi."


Mutlu, sağlıklı ve sevgi dolu günler diliyorum…

 
Toplam blog
: 476
: 2331
Kayıt tarihi
: 10.07.08
 
 

Çok eskidendi ..