Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

17 Kasım '17

 
Kategori
Güncel
 

Şiddetin İrdelenmesi

Şiddetin İrdelenmesi
 

Şiddet sarmalının kurbanları!


Günümüz toplumlarının en temel sorunlarından biri şiddettir. Şiddet, “toplum sağlığı sorunu” ve “hak ve özgürlükler ihlali” olarak ele alınmalıdır. Son zamanlarda sosyal medyada ve TV kanallarında hayvanlara yönelik şiddetin varlığını hep beraber üzülerek izliyoruz. Şiddet sarmalı doğa, hayvan, çocuk, kadın, erkek diye tanımlanmakta, sarmalın en altındaki doğa ve hayvanlar en savunmasız halde bulunmaktadır.

Peki şiddet nedir? Şiddet kavramı, en geniş tanımıyla gücün, kuvvetin, otoritenin ve üstünlüğün kötüye kullanımı ile ortaya çıkan sınır ihlalini ifade etmektedir. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) tanımına göre şiddet, “sahip olunan gücün ve iktidarın, fiziksel ya da ruhsal bir yaralanmaya ve kayba neden olacak biçimde bir başka insana, kendine, bir gruba ya da bir topluma doğrudan ya da dolaylı yolla uygulanmasıdır.” Şiddetin tanımındaki en önemli boyutlardan biri, içinde bir kasıt, yani bir zarar verme amacı taşımasıdır. Şiddet; amaçlı, kasıtlı olarak, gücün bedensel veya ruhsal zarar verecek ya da verme riski yaratacak biçimde kullanılmasıdır.

Kızgınlık, öfke ve nefret göstermek; aşağılamak ve cezalandırmak; tahakküm etmek ve kontrolde tutmak, şiddetin hizmet ettiği en temel amaçlardır. Şiddet, bir kontrol kaybı ya da medyanın o çok sevdiği ifade ile bir “cinnet” hali değildir. Şiddet; fiziksel şiddet, duygusal şiddet, sözel şiddet, cinsel şiddet, ekonomik şiddet şeklinde kendini göstermektedir.

Toplumlarda demokrasi ruhunun ve insan özgürlüğünün gelişmesi şiddete de yeni anlam kazandırmıştır. Ve şiddet özgürlüklerle doğrudan ilişkili bir olguya dönüşmüştür. Kültürler evrimleşse de şiddet insanı sürekli izlemektedir. Şiddetin toplumsal gerçeklerini bir yana bırakırsak, Freud’un mirasını kaçınılmaz sayan psikologlar şiddetin insanlık koşulunun temel bir verisi olduğunu kabul etmektedir.

Freud’a göre insan ilişkilerinin temeli başlangıçta kimsenin sorumlu olmadığı yaşam ve ölüm dürtülerindedir. Şiddet, ölüm dürtüsünden gelir ve insanın en ilkel durumunu belirler.

Konrad Lorenz’e göre“…aynı türdeki omurgalılarda birbirlerini öldürme eğilimi yoktur. İki geyik dövüşebilir ve birbirlerini yaralayabilir ancak yenik olan hep yaşar halde bırakılır. Bundan ise; omurgalılarda yalnızca insan türü isteyerek bir benzerinin yaşamına son verdiği, sonucu ortaya çıkmaktadır.”

Sosyal psikologlar, şiddette model olarak öğrenmenin altını çiziyor. Mead, savaşın, biyolojik ya da kalıtsal bir gereklilik olmadığı kültürel bir sonuç olduğunu söylüyor.

Lorenz’in hatası ise hayvanlarda yaptığı gözlemi, tamamen insan toplumuna uyarlamasıdır. Bu iddia ise Fromm tarafından alaya alınır.

Freud, Einstein’e yazdığı mektupta; medeniyetin insanı şiddet eğilimlerinden arındırmayacağında ısrarlıdır. İnsanı yok etmektense var etmeye yönelebileceğini de kabul etmektedir.

Melame Klein şiddet temasını psikoanalitik bakışla çocuklar üzerindeki incelemelerinde işler. Fromm, şiddet konusunu yetişkinler üzerinde araştırır. Ona göre iki tip şiddet vardır; Biri iyici, diğeri kötücüdür. Birincisi her canlıda vardır ve tehdit sona erdi mi etkisi geçer, ikincisi ise insan türüne hastır, diğer memelilerde bulunmaz.

Bu incelemelerin birleştiği tek bir nokta vardır ki; insan almış olduğu eğitimi ile nasıl yaşayacağını nasıl davranacağını öğrenebilirse potansiyel şiddetini de olumlu, iyi yönlendirebilir.

Nizamettin BİBER

 
Toplam blog
: 887
: 2743
Kayıt tarihi
: 06.06.12
 
 

Yeni dünya düzensizliğinde insan olmaya çalışan ve okuyarak ne kadar cahil olduğunu gören, olayla..