Mlliyet Milliyet Blog Milliyet Blog
 
Facebook Connect
Blog Kategorileri
 

01 Şubat '16

 
Kategori
Blog
 

Sizde vicdan, sizde insaf, sizde merhamet var mı?

Sizde vicdan, sizde insaf, sizde merhamet var mı?
 

Varsa nereden belli?


Sizlere sesleniyorum efendim, sizlere...


Bilmem kaç senelik üyesiniz... Sizde insaf, sizde merhamet, sizde vicdan var mı?


Varsa nasıl anlayacağız bunu? Stüdyo üretimi o suni, o yapay "vesikalıklar" gibi bir görüntü arzeden yazı ve yorumlarınızdan mı?


İnsanın kendinde olmayan hasletleri (ısrarla)"varmış" gibi göstermeye çalışması ve başkalarına da tavsiye etmesi sizlere biraz garip gelmiyor mu?


Klavye başına oturunca süslenip püslenmekten yazıya zaman ayıramıyorsunuz... Allık, rastık, rimel, pudra... Krem, ruj ve oje...Allah ne verdiyse... Sürüp sürüştürüyorsunuz!


Nedir yani bu "defoları" gizleme telaşı?


Sizlere soruyorum hanımlar, beyler?


Çok iyi biliyorsunuz ki...


Günlük yaşamda kimseciklere dönemezsiniz haşmetli şeyinizi... Her an bir çelme, her an bir tırpan, her an bir hançer inebilir arkanızdan.


Klavye başında "makyaj" yapmaya benzemez yaşam! Bol keseden kullandığınız o "cilalı" sözcüklerin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.


Sanal âlemde kurgulamaya çalıştığınız o "sahte cennetlerin", o dikensiz "huzur bahçelerinin" yine "sanal" olarak kalacağını bilmeniz gerekir oysa!


Nedir derdiniz?


Yıkıcı ve yıpratıcı eleştiriler mi?


Hodri meydan, o zaman efendim.


Klavyenizi tutan yok! "Yıkıcı ve yıpratıcı olmayan" bir eleştiri yapıverin o zaman! Örnek olun! O süzülmüş kibarlığınızla :


"Pek kıymetli yazarım Sayın Falan Fişmekan Bey, yazdıklarınıza katılmıyorum," diye başlayın mesela!


Ben de dişimi kırayım!


E hadi! Ne duruyorsunuz? O kadar "edebiyattan" sonra "yıkıcı ve yıpratıcı olmayan bir eleştiri yapmak" size düşmez mi? Hani yani "örnek" olmak babında!


Bir kez olsun "kral çıplak" deyiverin tüm edebinizle!

Öyle "yayın dışı" mesajlar kanalıyla değil, yekten ve alenen! İçinizde "ukde" kalmamacasına ve kırıp üzmeden!


Diyemezsiniz değil mi?


Kişisel arşiviniz incelendiğinde tek bir örneğe rastlamak mümkün değil zaten...


Ne siz açmışsınız" kutu"yu... Ne de sizin "kutu"nuzu açmışlar!


Kimsecikler de söyleyememiş "kötü"yü!


Geçinip gidiyorsunuz işte.


Ama siz de haklısınız!


Tilki bile yekten, "Ver ulan ağzındaki peyniri," demiyor kargaya... Bir iltifat, bir incelik, bir kibarlık ki, anlatılır gibi değil.


Tıpkı "Pek kıymetli yazarım Sayın Falan Fişmakan Hanım," söyleminde olduğu gibi!


Siz tilkiden geri mi kalacaksınız?

Hele o berbat şiirlere berbat olduğunu bildiğiniz halde yaptığınız "övgü" yorumları...

Vicdan bunun neresinde, hani nerede o insaf ve merhamet?

Bundan âlâ gaddarlık olur mu?


Toparlarsak efendim...


İnsanın "yalnızlığı" yanında kimsenin olmamasından kaynaklanmaz.


"Yalnızlık" bir tercihtir.


Ve evet efendim, "huzur bahçesi" olarak niteleyemezsek de Milliyet Blog Sitesi bir hazinedir!


İyiyi, güzeli barındırdığı gibi, kötü ve çirkini barındırdığı için "güzide" dir!

Tıpkı yaşam gibi!

Sizin o "huzur bostanınız" ise sadece hüsnü kuruntudur!


Sizin bunu görmek istememeniz gerçeği değiştirmez!


Ve Dünya kendi ekseni etrafında dönmeye devam eder!

Hem sonra; nasıldı o şarkı?

"Seni seviyorum" demek çok kolay!

Hani?

"Öl" deyince ölen var mı?

O sanal "huzur" bahçelerinden...

Çiçek derleyen var mı?

 
Toplam blog
: 312
: 1658
Kayıt tarihi
: 10.02.07
 
 

Önceleri konuşurdu insanlar, "yazmak", sonraların işi... Duygu ve düşüncelerimizin yanı sıra gözl..